- 1238 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
SAHİCİ SEVGİ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Tahta sedire bağdaş kurmuştu, Abdullah. Sokakta oynayan çocukları seyrediyordu, görme yeteneği iyice zayıflamış gözleriyle. Neşeli sesleri yansıyordu çocukların, zor duyan kulaklarına.
“ Çocukluk “ dedi, kendi kendine. Kendi çocukluğunu hatırlamaya çalıştı, başaramadı. Camdan giren güneşin aydınlattığı ellerine baktı. Kurumuş teninin altından görünen damarlarına ve kemiklerine baktı, baktı, baktı… Geçmişin, unutulmaya yüz tutmuş koridorlarında kayboldu, yavaş yavaş…
Hatırladığı en yakın zaman; yirmi üç yaşında olduğu o yıldı. Nasıl unuturdu? Elif’in sevdası, o yıl düşmüştü yüreğine.
Köy meydanındaki çeşmenin başında görmüştü Elif’i. Görür görmez de vurulmuştu. 1920 yılının sıcak günlerinden biriydi. Günün sıcağından faklıydı, bedenini saran ateş. Akşam, eve döner dönmez, evlenmek istediğini söylemişti, ailesine.
Elif, yirmi iki yaşındaydı. Kömür karası gözleri, yay gibi vücudu ile ceylan gibi yürüyordu, köyün taşlı yollarında. Çeşmenin başında gördüğü günden itibaren peşinden ayrılmaz olmuştu, Elif’in. Elif de farkındaydı, peşi sıra gelen aslan gibi delikanlının. Onun da yüreğinde aynı sevda ateşi vardı. O da seviyordu, Abdullah’ı.
Kısa sürede anlaşan aileler, gençlerin evlenmesini onaylamışlar ve 500 lira başlık parasında anlaşmışlardı. Hemen düğün, dernek kurulmuş ve gençler dünya evine girmişlerdi.
O gün birleşen elleri, doksan bir yıl boyunca, hiç ayrılmayacaktı.
Abdullah, katırcılık yaparak geçimini sağlıyordu, dünyadan çok sevdiği karısının. Gaziantep’e gidiyor; şeker, fıstık, gazyağı getiriyor ve satıyordu. Yirmi gün sürüyordu gidip, gelmesi. Çok özlüyordu Elif’i. Onun yokluğunda, durmadan çalışıyordu Elif de. Hasretini, işle unutmaya çalışıyordu. Sessizdi, sakindi. Hiç şikayet etmiyordu. Ne “ Var “ diyordu ne de “Yok”. Sevdiği adamın yanında olmak, yetiyordu Elif’e.
İlk çocukları doğduğunda, sevinçten havalara uçmuşlardı. Sonrasında altı çocukları daha olmuştu Abdullah ve Elif’in.
Bir tek gün birbirlerini kırmamışlardı. Hiç incitmemişlerdi, birbirlerinin yüreklerini. Sevgileri, ilk gün gibi canlıydı. Hala çok seviyordu, Elif’i.
Elif’in ismini anınca, özlediğini hissetti yan odada oturan karısını. Ağır ağır doğruldu yerinden. Yaşlılıktan titreyen bacakları bir süre isyan ettiler, yüz on dört yıldır taşıdıkları bedene. Sabırla bekledi, bacaklarının isyanının bitmesini. Sonra küçük adımlarla ilerlemeye başladı, Elif’inin olduğu odaya doğru. Şimdilerde, yüz on üç yaşına gelmiş olan karısıyla az vakitlerinin kaldığının farkındaydı. Çok bile yaşamışlardı. O yüzden; bir saniyelerinin bile ayrı geçmemesini istiyordu.
Odanın kapısını açtı. Yeşil hırkası, beyaz başörtüsü ile yalnız başına oturuyordu Elif. Kapının açıldığını duyunca, başını kaldırdı. Abdullah’ının geldiğini görünce, ayağa kalkmak için hamle yaptı. Doksan bir yılın alışkanlığı ile.
“ Otur yerine, üzme kendini çok sevdiğim “ dedi, Abdullah. Doksan bir yıldır dediği gibi.
İki adımlık yolu, güç bela aşarak yanına oturdu, çok sevdiğinin. Buruşmuş ellerini aldı, ellerinin arasına. Başını yasladı Elif, sevdalısının omzuna. İlk gün gibi hissettikleri sevgilerini paylaştılar, evin sessizliğiyle.
…/…
Elif nine ve Abdullah dedeyi, 14 Şubat Sevgililer Günü için yapılan bir televizyon programında tanıdım. Yan yana oturmuşlardı, tahta sedirde. Röportaj boyunca hiç ayrılmadı elleri. Onlar anlattılar, ben not aldım.
Elif nine; 113, Abdullah dede; 114 yaşındaydı. Doksan bir yıldır, evliydiler. 1920 yılında evlenmişlerdi. Yedi çocukları olmuştu. Yüz on üç tane de torunları vardı. Bu sayıya, sanıyorum, torunları, torunlarının torunları da dahildi.
Onların anlattıkları öykülerini; aslına sadık kalarak, kendimce oluşturduğum bir kurgu içinde aktardım, sizlere.
Son olarak:
Spiker sordu: “ 91 yıl sonra böyle el ele olmanızın sırrı ne? “
Elini kısa süre için sevdalısının elinden çeken Abdullah dede, şöyle bir baktı eline; “ Bizim elimizde ne var? Allahın işi bu.” Dedi.
Sahici İnsan’ı bulamadık ama Sahici Sevgi’yi bulduk galiba?
Ne dersiniz?
Eser Akpınar
16.02.2011
İzmir.
YORUMLAR
Arkadaşım yazını okumakta ve tebriklerimi iletmekte geç kaldım ama benim de maazeretim "sevgi" nin bir başka çeşidi içindi. İlkokul arkadaşlarım geldi:))) arkadaş sevgisi yani. Bugün yolcu ettim. Arkadaşlarımın sayesinde, 4 gün çok güzel günler yaşadım.
Önemli olan "sevgiyi" bulduğumuzda, sıkı sıkı sarılmak (ben değil tabi:)))) kıymetini bilerek, arada özveriyle uzun soluklu olmasını sağlamak ama günümüzde çok zor değil mi? Sen sarılsan, karşındaki bırakıp gidiyor...
Tebrik ederim canım. Sevgilerimle
Eser Akpınar
Üzülmeyin, o günler boyunca sitemiz de yapılandırma aşamasındaydı...
Çok teşekkür ediyorum Sevgi Hanım. Sevgiler, selamlar.
Canım Benim, güzel kalemine ne olsa yakışıyor. Dün bu yazıyı okumuştum ama yorum yazamadan site gitti. Bu sıkıntılar elbette geçici. Biz yazılarımızla, arkadaşlarımızla, dahası sitemizde çok mutluyuz.
Güzel öykünü yürekten kutlarım. Her ne kadar geç kalmış olsam da...
Sevgimle...
Eser Akpınar
Bir fırsat bulursan; Tacettin Bey'e sor lütfen: Eser ne kadar erkencidir? diye..Çok güleceksin, inan bana...:-)))))))))))
Teşekkür ediyorum canım. Sevgilerimle.
Emine UYSAL (EMİNE45)
İNANMAM ama şaştım kaldım.....çok sürdü...ANSIZININ sıkıntısını tahmin ediyorum....gözemi geldik....bir daha olmaz....bir kaç gündür sitemiz yok....hepimiz perişan olduk...hayatımızda yeri doldurulamayacak bir bir güzellik...
.bire bir tanışmaktan onur duyduğum sevgili eser hanımı sizlerinde tanımasını çok isterdim...İZMİR GİBİ BİR BAYAN... yazıları....bazan...güne düşmesede gönüllere düşer.... saygılar koca usta....
Eser Akpınar
Sitemize de kavuştuk, sonunda. O zaman bizler mutlu insanlarız...:-))
Görüşmek dileği ile. Saygılar, selamlar.
Öncelikle sahici sevgiyi çok beğendiğimi söylemek istiyorum. Güne gelen güzel öykünüzü kutlarım. Sevgilerimle...
Eser Akpınar
Sevgiler, selamlar.
Eser Akpınar
Teşekkür ediyorum. Saygılar, selamlar.
sahici sevgi...
eskileri neden özlediğimzi
neden analatırken yere göğe sığdıramadığımızı daha iyi anlıyorum şimdi
tükendi
her şeyi bitirdik
sevgileri sadakatı vefayı
bunun yanında biraz da insanlığımızı...burnumuzun direğinin sızlaması belkide bundan
oysa azar kullanmalı sevgiyi
Çaya şekerce
Yemeğe tuz
Rakıya buz gibi azar azar
idareli ölçülü kullanabilseydik sevgiyi
ömrümüzce yetecekti bizlere...
güzel yazı
hem defteri hem yazıları özlemişim kaç gündür...
selamlar sevgiler
Eser Akpınar
Teşekkür ediyorum Secaattin Bey. Saygılar, selamlar.
Yiğit bacı bir öykü yazmış öylemi...? Bende onu okumuşum güya.. Şimdi ben o öyküye yorum mu yazıyorum...? Ben bu öyküyü çok mu beğenmişim..? Eser hanımın yazdıkları hep mi güzel olur..?
Bunların hepsi gerçek mi..? Ben uykuda değİlim değilmi..?
EVET... GİTTİM BAŞIMI ÇEŞMENİN ALTINA TUTTUM... SOĞUĞU HİSSETTİM ... BUNLAR RÜYA DEĞİL GERÇEKMİŞ....
HOŞ GELDİN SİTE'M.......NASILSINIZ SİTENİN GÜLLERİ?........
Eser Akpınar
Saygılar, selamlar.