- 991 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DOĞU CEPHESİNDEN SAVAŞ ANILARI-I(1918-1920)
Bu söyleşi dizisind yer alacak tüm söyleşiler ve nakledilen ifadeler yıllar önce bizzat yazılıp,derlenmiştir. Doğu’da Ermenilerin yaptıkları vahşetle illgili en kapsamlı çalışmadır. Sözlü Tarih açısında da mühimdir.Bu kısa önsözden sonra yıllar önce (1982-1983) söyleşi yapılmış şahısların ifadelerini okuyacaksınız.
RÖPORTAJ YAPILANLARA SORULANLAR
Adınız ve Soyadınız:
Doğum yeriniz, tarihi:
Ana ve baba adınız:
Ermeni zulmünün yapıldığı günleri hatırlıyor musunuz?
Bu zulümde yakınlarınızdan veya tanıdıklarınızdan öldürülenler oldu mu? Varsa, isim verebilir misiniz?
O sıralarda bulunduğunuz köy neresiydi?
Başınızdan geçenleri anlatır mısınız?
O günlerle ilgili söylenen ve sizin hatırınızda kalan destan, koşma, türkü, marş, şiir sözü hatırlıyor musunuz?
* * *
Yazılan ifâdeler bu çerçeve içerisinde yazılmış ve sunulmuştur.
ERZURUM-SARIKAMIŞ VE KARS CİVARINDA ERMENİ ZULMÜ GÖREN VATANDAŞLARIMIZIN ANLATTIKLARI
1- 1326 (1910) doğumlu Sarıkamış’ta oturur Ahmet oğlu İsmail COŞKUN’un ifâdesidir:
Aslen Erzurum’a bağlı Oltu ilçesi Terpenek (Y. Çamlı) köyündenim. Doğum tarihim doğru olmayabilir. Köyümüze gelen nüfus memuru Osman Bey diye biri tevellüdümü tahminen yazdı. Seferberlikte Enver Paşa, bizim köyde bir gece Mukted Ağa’nın misafiri oldu. Enver Paşa, köye yaklaşınca köy ileri gelenleri O’nu karşılamaya gittiler. Güz mevsimiydi. Bizim köyde kıyamet gibi Türk askeri vardı. Askeri bando ve mızıka Yusuf Ağa’nın evinin üzerinde çalıyordu. Yergök inliyordu: İşte ben o zaman, 11-12 yaşlarında vardım.
Seferberliği gide, gelmeye... Eğer seferberlikteki askerimiz duraydı, hiçbir düvel Türk’e karşı duramazdı.
Çık bu Soğanlı Dağı’na de ki: Ey bu dağın toprağı, ne kadar insan kanıyla yoğruldun?
Dağlar şehitten görülmez olmuştu. Dikenli Tabya (Eski Sarıkamış üstü, Bardız yolunda) ya yaz açılınca tomar tomar şehit gömülmüştü. Bu anlattıklarım Sarıkamış Harekâtımızla ilgili söyleyeceklerim, Ermeniler’e gelince: Bizim asker gelende, çevre köyler arasında; haşa sizden sonra olsun tek Ermeni köyü olan ve bizim köye komşu olan Pertus Köyü’nü muhafaza ettik. Bizzat bizim köyden gönüllü nöbetçiler gönderip, zarar ziyana uğramasınlar diye de bizim askere tembihte bulunduk. Onlara insanlık ettik. Burunları dahi kanamadı. Sonradan bizim asker çekildi. Urus geldi. Erzincan’ı geçip, Kıran Dağları’na kadar ilerledi. Bir sene kaldı. Bir sene sonra Urus dağıldı, çekildi. Silah patlamadan kendi memleketine çekildi, gitti. Rus giderken haşa sizden sonra olsun, Ermeni’ye demiş ki: Ben çekildim. Bu memleket sana. Çalavuzlar sana. Top, tüfek sana. Türk’ün önünde dur. Türk’e galip gelirsen, bir beğlik alırsın. Galip gelmezsen, postun debbağa gider. Ruslar’dan herşeyi elde eden Ermeni, bilip, duyup gördüğümce Erzurum Şekerli Köyü, Kehkanı, Narman’ın köyleri Zerdenis, Tamrut, Ziğirüs, Sigrüs, Sigsor, Lüsbeyk, Bahçecik, Aydost, Sırdasor, Terpenk köylerindeki ahâliyi çok kırdı.
Bizim köye gelince muhafaza ettiğimiz, koruduğumuz haşa sizden sonra olsun Ermeniler aynı hüsnü niyeti bize göstermediler. Bizim asker gelinceye kadar envai çeşit zulüm yaparak, bizim köyden isimlerini hatırlayabildiğim İbad oğlu Musa, Mehmet oğlu Veli, Sefer ve Veli gibi köylülerimizi köyün hemen yakınında öldürdüler. Bu isimlerini söylediğim kişileri Oltu’ya giderken kendilerine yol göstersinler diye köy muhtarı Recep Çavuş’un oğlu Muhted’den rica ile istemişlerdi. Milli Şûrâ kurulunca köyümüz de bu teşkilata dahil olup, Milli Mücadele’ye katılmışlardı. Bizim köy ve çevre köylerde halk birlik olup, gizlice herkes çeşitli seviyelerde görev almıştı.
2- Sarıkamış İnönü Mahallesi’nde oturur 1323 (1907) doğumlu Şevket oğlu Hacı Lezgi URAY’ın ilgili ifâdesidir:
Rusya’da ihtilalden sonra Kars’ta Milli Şûrâ kuruldu. Ermeniler’de Mayıs ayının sonu Haziran ay’ı başlarında belki 40 vagonluk bir trenle Kars’a asker getirdiler. Kars kalesine bir bayrak dikerek şadlık etmeye başladılar. Güya onlara beğlik verilmiş. Cihan Harbi’nde Urus’un ayağı nereye değmişse onların beğliği de oraya kadarmış... Söz öyle... Onlardan sonra başladılar Müslümanlar’ı kırmaya. Onlara beğlik vermediğimiz için, sebep oymuş...
Anamın, babasının köyünde yani Koloköyü (Derecik)’nde deftere kayıtlı 380 canı bir merekte yaktılar. Karabekir Paşa emir verdi ki: "Herkes gitsin, cenazesini alsın" diye. Gittik; gittik ki hiçbirine el vurmak olmadı. Bunun üzerine Karabekir Paşa, 50-60 kadar askeri görevlendirerek o şekilde mereği korlayarak (örterek) şehitlermizi öylece defnettirdi. Bu merek hali hazırda durmaktadır. Bu köyden başka hatırladığımca civar köylerden yine Kars yakının da Aynalı Köyü’nde elli-altmış kişi o forum (o düzen) kılıçtan geçirilmişlerdi. Arpaçayı’nda Büyük Perkit Köyü’nde erkekleri camiye doldurarak sonra da birer birer çıkartıp kılıçla boyunlarını vurmuşlardı. Yine Arpaçayı’nda Güvercin Köyü’nde babayiğit delikanlıları kılıçladılar.
Her Müslüman köyünde katliam yaptılar. Kendi köyümüz Susuz ilçesine bağlı Bendivan Köyü’nde Ermeniler top kullandılar, Bunun üzerine biz köyce Ardahan’ın Cincilop Köyü’ne göç etmek, kaçmak zorunda kaldık. Orası da bomboştu. Orada ihtiyar bir kadın ve genç bir kız kalmıştı. Kaçamamışlar... Kadın 80 yaşlarında vardı. İsmi Aslan ailesi Cevahir’dir. Kızının ismi Şahsenem idi. Ermeniler bu kızı ihtiyar anasından zorla alıp, dağa kaldırmışlar, Sonra da dağda, taşta kızı bırakmışlar. Kız sersefil birkaç gün buralarda dolaşmış, sonra da bizim Müslümanlar’a rastlamış; köyünü söylemiş. Onlar da kızcağızı alıp, köylerine getirirlerken bizim göçe rastladılar. Ve bize teslim ettiler. Bizde gittiğimiz köy olan, bu kızın köyüne onu da götürdük. Adı Şahsenem olan bu kız şimdi Göle’nin Mollahasan veya Tellioğlu köyünde oturmaktadır.
Bizim köyden isimlerini hatırladığım 6 kişiyi öldürdüler. Bu 6 kişiden ikisinin cesetlerini bizzat gördüm. Bunlar Emin oğlu Rıza, diğeri de Mehmet oğlu İsmail’dir. Bunu öyle yapmışlardı ki Allah göstermesin, parça parça etmişlerdi. Diğerleri ise gençten biri olan Abdülhamit, Abdal oğlu Hüdeda idiler. Diğer dört kişiyi de ulama Ermenice aboz derler (askere yiyecek götüren katar) kılavuz olsun diye götürdüler. Ve onları kaybettiler. Bir daha geri gelmediler. Bunlardan Abdal oğlu Hudeda’nın cesedi sonradan Kars’ta bulundu.
Deli Halit Paşa, Göle’den Ardahan’dan gelince, bizde onun ardından köyümüze geldik. Bundan birkaç ay sonra da ben askere alındım. Gümrü’ye kadar ilerledik. Karabekir Paşa, çok merhametliydi. Karabekir, içimizdeki Ermeni esir ve çocuklara yemek çıkarttırır, çocuklara elbise aldırırdı. Bir Ermeni evine, bir Ermeni kadınına kimse el sürmedi. Kaloköy’de akrabam olarak üç yakınımı Ermeniler anılan merekte yaktılar. Bunlar benim halamın çocukları idi. En büyüğü 8-9 yaşlarında, diğerleri de bundan küçüktürler. Dayım oğlu aşık Kahraman bu zulümden kurtulan beş on kişiden biridir. Komşu Vezin Köyü’nde de adı Kostas olan bir Rum’un yardımı ile anamın bacısı Sırrı eşi Kıymet ile kayınbabası ve kayınanası Pirli ve Huri kaçarak, gece İslâm köyü olan Pazarcık’a gitmişler...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.