- 1428 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BEN AŞKI UNUTTUM...
Hayalinle Hasbihal…
Akşamları olmaya görsün bir kez bir somun buğusu gibi tütmeye başlar duygularım…Alacası çökmüş bir akşamın, soğuğuna inat içim sıcaktır; bu geceyi çalmak arzumu feleklerle konuştum. Bir yürek erbabının halimi anlayacağı doğru ama bir diğerinin de anlamayacağı da doğru… Lakin duygularım kanat çalıp havalanınca, nemenem sevgi bulurları çöreklenir başıma, artık ben bu benliğimin sevda libasıyla olan halindeyim…
Aksiliğin yanlışlık düşmanı oluşuna göz kırpanlardanım zeki veya akıllı ben gönlümü eyleyecek gönül erbaplarında yaylamayı hep yeğledim de gerisini bilmem serpilen bir yağmur düşecekse, gönül yurduma yeşertecekse, duygu filizlerini tatmak isteyecekse, o sevgi şekerindeki tadı eyvallah… Değilse serseri gönlümün derin vadilerinde bir evlek sınırında kala-kalır öyle olmayacak tebessümler sarmaz fikrimi…
Güzelmiş, dediğin cümlelerin ara yerlerinde sıkışmış anlamsızlıkları, zeki olduğunun kıstasıyla yazdım; yoksa tınmayacak bir gönül sahibinin sevgi divanında işim olmaz…Ben aşıkların aşk yurdunda çadır kuranlardanım.Gönlüm Sevgisizliğin sevgi tokasını hissedenlerden olmuştur o sebeple devriye çıkarırım gönlüme eşkıya olmuş sevgilerim için kah yakalar, kah yakalanırım ama susan bir dil beni yaralar…
Her aşığın her aşkın her sevginin bir çizgisi vardır. Bende bu çizgiyi geçmeyenlerdenim sevginin de aşkında haddini bildirenlerdenim... Susmak çok şeyi anlatır bazen söylemeye varmaz dil...
Suskunluğuna dumanını savururum yaktığım her cıgaranın.. Duble olsun dediğim sakinin elindedir sarhoşluğum.. Gayrisi içimdeki haslıkların ve hoşlukların yol arkadaşlığını bile istemez..Çünkü yalnızlıktan gelip yalnızlığa giderken hayalimdeki yol arkadaşlarımın senli, sizli- benli, bizli olanından çok hemhal olmuş bir ruh erbabı olduğunu da bilirim…Gerisi dağa bağırmanın aksi seda veresi hükmünde olur
Sınırlarını belirlediğin çizgi duracağın yer olmuş veya olacak sevginin serseri yurdunda haddini bildiren bir yürek çift çatal olmalı… Susmanın cevap olduğunu yazan erdem sahibinin suskunluğuna, suskun bir bülbülün edasıyla bakarım…Oysa ben sevgi limanlarının dümen kıran gemilerindeki yelkenler ve onunla oynaşan yeller gibi… Yayla pınarlarının gümrah akışlarına, bakışım içimdeki suskunluğu söyler..
Birkaç satır karalayıp da sonunda - kafanı şişirdim, diyince tepki gösterdi.Aslında bakışlarındaki tatlı bilmişlik çok belli oluyordu Bakarken gözlerindeki bakış, mühür gibi insanın kalbine basılı haz verirdi
Felsefesinin hoşlukları haz ve hız kelimelerini koşut etmeye alışıkça laflar ederdi…
Suskun kalınca derin derin göğüs geçirir uzun uzun dalardı..
Akşamın gün batımına yakın vaktinde sesindeki hoşluk bir türkü terennüm etmek isteyen tavrıyla eşleşirdi; sanki… Tam bunları yazıyorken bakışlarının onu ele verdiğini yazdığıma itiraz etti.. İtirazında haklıydı ama ben o bakışlardan bir pay çıkarıp hâllenmemiştim ki o bakış güzel ve teshirli hatta sihirli, herekse baktığı gibi elbette bana da bakmıştı; ama ben o bakışın gerisindeki hoşlukları görmeye çalışmış isem ne yani bu bana baktığının teğetlerinde bir medet, bir sevgi aradığım anlamında değildi.. Oysa başka diyeceklerim aklımdan şu sıraya girerek onun zihin kavanozuna dökülecekti..
Sanıyorum sen, yazdıklarımın rahatsızlığını yaşadın.. Haklısın.. Ben, hoş cümlelerle, betimlemeler ve tasvirlerde bulunurken, karşımdaki bu deyişimi aşkın maşukuna yazış ve yakarışı gibi düşünmüş olmalı..Anladım; ben, tazyike dayanmayacak sular taşar; sanmadım…
Yok yok bu yaylalar benim sevgi çadırımı kuracak kadar engin değil…Pılımı pırtımı topladım ben gidiyorum.. Senle, seni iç dünyandaki köhne damlarda bırakarak..
Biz gönül adamıyız dostum, sevgi çobanlarımızı dövenlerle işimiz asla olmaz… Eyvallah…Boş ver bu dağa da kar yağsın… Bazen gereksiz bir merakla sorulmuş soru, unutulmak istenen şeyi yaşatmaya da sebep olur