YİĞİDO BEBEK
Uyu Yiğido bebem; gün senin olacak, devran senin. Bugün ninni sana Ohi Deresi’nin akışı, çağlayışı. Hatırı kalmasın Karakoçan’ın. Dinle ne söyler bu akça koca? Yaranı söyler, yaran kanar. Takma kafana, uyu sen, uyu Yiğido bebem. Ferhatlardaki kavaklar eser deli deli, Kızılca’daki balıklar raks eder tavada cızır cızır, iğdeleri buram buram Karakoçan kokar Çiftlik Caddesi’nin, Tepe’deki tozun, Gültepe’deki mezarlığın, barajdaki sazanın. Sen getir gerisini…
İsterdim ki dostlukta düşmanlıkta erkekçe olsun. Ama oyunun kuralı kancıklık üzerine kurulu, toplum önünde güler yüzle herkesi tavlayıp, kendilerini herkese olumlu ve muhteşem sözlerle paketleyip tenhada ise kendileri gibi olmayanları bir karış suda boğarlar. Tanı bunları bil bunları… Bir tükürükle boğ bunları.
Su gibi her kabın şeklini alma zamanın modası olsa da sen uyma buna. Salkım söğüt gibi iki büklüm olup eğilme dünya kullarının önünde. Şunu hayatının işaret fişeği belle: ’’DOĞRU DUR KULUM EĞRİ BULUR BELASINI”
Sende etiketleneceksin, habersizce fişleneceksin. Senin yaftan hazır; elleri fitne kokan, kalpleri lağım kokan, beyinleri kurtlu, ruhları irinli beyzadelerce… Tanı bunları, tanı da hasım bil, kusmuk bil.
Anan tutturmuş bir ninni ezelden, yokluk üstüne. Bir lokma bir hırka mertebesinde neredeyse. Baban 24 saat nafakayı teminde ve kendini aklamakta. Herkesin puşt kesildiği bir ortamda adam gibi kalabilmek marifet ister. Terli vücudu daha bir anlamlı kokmakta. Deden ise güngörmüş zat, destanlarını anlatır. Ninen ise usulca yün eğirir. Tasvirimiz bu: “Mutlu bir aile tablosudur Karakoçan. Herkesin kendisinden bir şeyler bulduğu, herkesin kanının kaynadığı ve adamına sahip çıktığı.”
Ne için mi tüm bunlar? Bil bunları, tanı bunları, kavra bunları Yiğido bebem. Rahatın için, yarının için. Uyu yavrucak gün yakındır. Uyu da büyü ninni. Zamana perçin vurduk Necip Fazıl’la. Bizim heybemizde zamandan azil olmak da varmış. Eyvah ki eyvah! Yine yenilgi olmasın akıbetimiz. Yine hüsran olmasın maceramız. Uyu Yiğido bebem, uyu. Uyu da büyü tez elden. O dem vurulacak an yakındır. O bileylenecek yürekler senindir. Kalaylanacak zatlar esirindir.
Sevda bil, yüreğinde ateş bil, ruhunda darp izi belle. Seni sen edene yüz çevirme. Tut bir köşesinden demir ellerinle, erkek yüreğinle. Karakoçanlısın, gözü karasın bilirim. Utanma sahip çık evine, mahallene, ilçene. Çocuğuna, gencine, yaşlına. Fakirine, yetimine, sahipsizine. El ver, gönül ver. Destek ver, tek yürek ol. Birlik ol. Yanlışını dışa verme, açığını kapat insanının. İltifatını esirgeme, alkışını kesme.
İnsanını sev, onları koru, onların hakkına saygı göster, hürmette kusur eyleme. Gitmen gerekirse git, gelmen gerekirse gel. Memleketini ne olursa olsun sev, seni hedef noktasına koyanlar bunları devlet adına değil kendi muhteris arzuları uğruna yapmaktadırlar. Bunu aklından çıkartma! Makam sahibi olursan eğer, maiyetindekileri yok yere kötüleyenleri, şucu bucu diye etiketleyenleri kapı dışarı et. İtibar etme, bir çocuk aklıyla hareket edip etrafını saran zehirli otların tesiriyle insanların hayatlarını karartma sakın.
Duyacaksın ezilmişliğini insanlarının. Rençperliğini, ırgatlığını, hamallığını. Dudaklarında bitmeyen türkü bu. Sen sileceksin tüm bunları bir kalemde. Umudun türküsünü yayacaksın tüm dudaklara. Umudun bir adı da sen olacaksın ilçeye. Hissedeceksin geri kalmışlığını ilçenin. Okuma adına, kültür adına, aydınlanma adına tırnağınla gerekirse toprağı kazacaksın. Yetmezse duvara geçireceksin tırnağını. Yumruğunu buzlu cama vuracaksın an gelince. İçindeki ateş yakacak seni, beynindeki ur mahv eyleyecek canını. Gözyaşların boğacak seni. İtiraz etmeyeceksin, bir demir lokma boğazında kalacak, susacaksın. Öleceksin dirilmek için, bire bin vereceksin. Sen o zaman göreceksin başaklarını, meyvelerini. Sen o zaman konuşacaksın bülbülü şeyda misali.
Kolay değil bu dava, kolay değil bu yük. Sanırsın ki Karakoçan Akdeniz’de bir sahildir, yanılırsın. Sanırsın ki cennet bağının bir top gülüdür, aldanırsın. Sanırsın ki mutlu bir çocuk yüzüdür, üzülürsün be Yiğidim. Fedakârlık ister bu sevda, bu ateş yakar, bu rüzgâr savurur. Çekeceksin tespihini sabır diyeceksin, atacaksın voltanı sabır diyeceksin. Duvara benzeyen suratların asıklığını, kabalığını sineye çekeceksin. Üç kuruş etmezlerin ağız kokusunu çekeceksin. Yere tükürenleri göreceksin, uluorta küfredenleri duyacaksın, kavga ile her şeyi halledeceğini sananları tanıyacaksın. Ve yalakaları mimleyeceksin bakışlarınla. Ama yılmayacaksın. Kıracaksın içindeki putları, ram olmayacaksın asla. Elin, ayağın, hatta boynun vurulacak belki de zincire. Tükenmeyeceksin bir mum gibi. Daha güzel bir Karakoçan düşleyeceksin, başkası yok çünkü. İnsanlarımızı daha güzel tahayyül edeceksin, yakışır hani ilçem efradına. Daha güzel bir ortam arayacaksın ilçemde, eksiğimiz ne diğerlerinden?
Uyu yavrucak gün senin olacak. Devran senin. Dinliyor musun beni. İçindeki devi unutma. Ona yüz çevirme, yanlış yapma. Senin yapıtaşın, özün O. Sen O’sun. Ezdirtme kendini, yüreğin er yüreği, adam yüreği. Bil bunları. Anla kıymetini. Gücünün farkında ol. Sefile el kaldırma, düşmüşe, sarhoşa. Bunlara değmez. Kime el kalkmaz iyi bilirsin. Sonra en amansız yerde vurursun hayına, canavar olursun. Tutar parçalarsın isyankârı, riyakârı, sahtekârı, müfteriyi.
Ama el kalkmaz masuma, yetime, kadına, kıza. Bilesin. Uyu yavrucak, gün senin olacak devran senin.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.