- 2291 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BİRBİRİNİ ANLAMAK…
BİRBİRİNİ ANLAMAK…
Değerli dostlar!
Son zamanlarda Öğrenci-Polis, İşçi-İşveren, İktidar-Muhalefet, Taraftar-Yönetici ya da Taraftar-Karşı taraftar çatışıp duruyoruz. Peki var mı bunun galibi ya da karlı çıkanı. Tabi ki yok. Ülkemiz bunca çatışmalardan, kavgalardan, sürtüşmelerden, birbirini ötekileştirme çabalarından zarardan başka ne elde etti şimdiye kadar. Hiçbir şey. Peki bizler insanız. Meselelerimizi konuşarak halletsek olmaz mı. Olur tabi ama ona da birileri hayır diyor. Eğer bizler konuşarak meselelerimizi halledersek o kan emici yarasalar nereden beslenecekler. Yıllardır kavgaların bizim işimize yaramadığını aksine bizleri öne sürüp arkamızdan kıs kıs gülerek ellerini ovuşturanların ekmeğine yağ sürdüğünü bildiğimiz halde neden hala birbirimizi yemekte ısrar ediyoruz. İşte asıl sorulması gereken soru da bu.
Evet farklılıklarımız var, yok değil ve bizleri farklı yaratan Allaha şükrolsun ki yaşamımızın zenginliği ve dinamikliği de buna bağlı. Bu dinamik hareketin pozitif sonuçlar ortaya çıkarması ise elbette elimizde bulunan potansiyelin eşgüdümlü bir çabayla aynı amaçlar etrafında odaklaştırılmasıyla ortaya çıkabilecek müthiş bir sinerjiyi husule getirecek olan birbirini anlama çabasıdır. Bu gerçekleştiği zaman bu ülke potansiyelini kat be kat yukarılara yükseltecektir. “Genç bir nüfusa sahibiz” diyoruz, “Güçlüyüz ve gücümüzün farkındayız” diyoruz lakin bu gücü bizi stratejik amaçlarımıza ulaştıracak biçimde kullanamıyoruz.
Peki derdimiz nedir. Aynı topraklar üzerinde yaşıyoruz, aynı acılarla yüreklerimiz buruluyor, aynı sevinçlerle coşuyoruz; aynı şarkıları dinliyor, aynı hasretlerle, sıkıntılarla farklı farklı ortamlarda kenetleniyoruz. Bizi bir araya getiren, aynılaştıran bir o kadar ortak nokta varken bir iki farklılığı düşüncemize basamak yaparak tarihin bizlere biçtiği ana rolden neden uzaklaşıyoruz. Geçmişte genlik olaylarında olduğu gibi darbe sonrası dört metrekareye sığan insanlar koskoca meydanlara neden sığmadılar. Bu insanlar enerjilerini birbirini yok etmek için değil de ülkeye yararlı olmak için kullansalardı bugün daha farklı noktalarda olmaz mıydık.
Yukarıda tarihin bizlere biçtiği misyondan bahsetmiştim. Bunu biraz açmak lazım. Dünya tarihinin her hangi bir dönemiyle alakalı olarak Anadolu toprağı üzerindeki tarih birikimine baktığınız vakit bu medeniyetin bir dünya ve insanlık standardı oluşturduğunu görürsünüz. Geçmişte de bu topraklar üzerinde sayısız gruplar yaşamış her biri bu topraklar üzerine farklı ama birbirini tamamlayan renkler bırakmıştır. İşte bizim mükellefiyetimiz bu renkleri soldurmadan geleceğe daha canlı bir biçimde aktarmaktır. Bu topraklarda medeniyetin bayrağı düştüğü günden bu yana yalnızca Anadolu toprağı üzerinde değil mücavir alanlarda da yani Balkanlar’da, Ortadoğu’da, Kafkasya’da, hatta ve hatta orta Avrupa’da, Arap yarımadasında ve kuzey Afrika da dahi sükûnet kalmamıştır.
Şimdi bunu diyince insanlar “Ne o, geriye mi döneceğiz”, “Efendim eski rejim taraftarı mısınız” diyebilirler. Tabi ki hayır bu hedeflerin yahut bu sorumlulukların eskiyle yeniyle bir işi yok. Bu sorumluluk bugün eskiden olduğu üzere tekrar dönüp dolaşıp bizim omuzlarımıza yani ait olduğu yere çoktan konmuştur bile. Bunu anlamak için etrafa şöyle bir göz atmak yeterlidir. Bugün kadim düşmanlarımız bile bölgesel istikrar adına yapılacak çalışmalara iştirak etmek için bizim hamlemizi beklemektedirler. Peki bizler buna hazır mıyız, bu öncü rolü üstlenebilecek miyiz. Eğer birbirimizi yemeyi bırakır birbirimizi yeniden kucaklayarak, anlamaya çalışarak kardeş olduğumuzu ve değerlerimize sahip çıkarak yeniden dünyaya nizam verebileceğimizin farkına varırsak neden olmasın.
Dünya değişiyor ve globalleşiyor. Değişen dünyada renklerden öte tonlar dahi belirginleşiyor. Bunun gereği olarak herkes kendine yeni bir konum belirlemeye çalışıyor. Bu paralelde herkes tarafını seçiyor peki bizler ne yapıyoruz. Bizim tarafımız nedir. Biz Anadolu milletiyiz. Türküz, Kürdüz, Lazız, Çerkeziz, Abazayız, Ermeniyiz, Romanız vs; Sünniyiz, Aleviyiz, Hanefiyiz, Şafiiyiz, Katoliğiz, Süryaniyiz vs; Fenerbahçeliyiz, Beşiktaşlıyız, Galatsaraylıyız, Trabzonsporluyuz, Bursasporluyuz vs; Ülkücüyüz, Solcuyuz, Başörtülüyüz, Laikiz ya da Enteliz, Tutucuyuz vs; Memuruz, İşçiyiz, İşvereniz, Gazeteciyiz, Sanatçıyız, Aydınız vs ve en genel biçimiyle halkız, Anadolu insanıyız. Ben bunu hep böyle bildim böylede bilmeye devam edeceğim. Herkeste böyle bilmeli. Hainleri, işbirlikçi dönmeleri ve kanı bozuk namussuzları bir tarafa bırakırsak bu ülkeyi sevdiğini iddia eden tüm insanlar artık anlamsız ve ahenksiz tartışmalara bir son vererek asıl olanın birlik ve beraberlikle kazanılabileceği bununda birbirini anlama ve birbiri hakkında iyi niyet geliştirme eğilimi içerisinde olmaktan geçtiğini tekrar hatırlamaları gerekir. Yoksa “Çağdaş uygarlıklar seviyesi” ne nispetle seviyesiz kalmamız mukadderdir. Birlik ve beraberlik içerisinde birbirimizi anlama temennisi ile… Allaha emanet olunuz…
İhsan POLAT 11.12.2010 İspir