YOLCULUK - 4
Biraz sakinleştikten sonra “Gidebiliriz hastaneye” dedim.
Şoför isteksizce iyi olup olmadığımı sordu.
“Bir şeyim yok! Ben iyiyim.” cevabımdan sonra beni hastaneye götürmek için arabasını tekrar çalıştırdı.
Arada bir dikiz aynasından bana bakıp neler olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Eminim ki benden azıcık yüz bulsa, tüm bu değişken hallerimin mazisini öğrenene kadar peşimi bırakmayacak.
Hastaneye ulaştığımızda ziyaret saati çoktan sona ermişti. Ama uzun yoldan geldiğimi ve annemin beni beklediğini söyleyince içeriye aldılar.
Annemin ismini verip hangi odada yattığını sordum danışmaya.
Kızın yüzünün rengi bir anda değişti.
Bir süre sonra kendime geldiğimde başımda bir doktor ve bir hemşire kendi aralarında konuşuyorlardı. Onların ne konuştuğunu anlayamıyordum. Kulağımda annemin bu sabah öldüğü yankılanıyordu.
Doktor istersem annemi morgda görebileceğimi söyledi.
İnat etmeyip ilk telefon aldığım gün gelseydim annemi hasta yatağında da olsa görebilecektim.
Anneme sarılıp ondan defalarca özür dileyebilir, doyasıya ellerini, yüzünü öpebilirdim. Hangi anne çocuğuna dayanabilir. Beni affedecekti elbet!
Oysa şimdi annemin sıcak vücudu yerine soğuk yüzüne mi bakacaktım?
Kabul edemezdim bunu!
Annemi defin için hazırlayabileceklerini, onu son kez görmeyeceğimi söyledim. Bunun için pişman olacağımı ve içimi yakacağını biliyordum. Ama annemi son gördüğüm haliyle hatırlamak istiyordum, solmuş ve soğuk yüzüyle değil!
Köyde dedem, babaannem ve büyük amcamlarla aynı çatı altında yaşardık.
Köyün en zengini olmasak da durumumuz birçok aileye göre iyiydi.
Evimiz iki kattan oluşan oldukça geniş bir yerdi. Bahçemizde çeşitli meyve ağaçları vardı. En büyük zevkimiz ağaçlardan kendi çabalarımızla topladığımız meyveleri yemekti. Birde babaannemin bir köşede kendisi için kurduğu sebze bahçesi vardı. Oraya bizim tek başımıza girmemiz yasaktı ve biz bu yasağa daima riayet ederdik. Amcamın çocuklarıyla arada kavgam olsa da yine de iyi anlaşan bir aileydik.
Amcam ve yengem “Hep bir kızımız olsun istedik ama “Cenab-ı Allah bize üç erkek evlat verdi. Hayırlısı böyleymiş demek ki!” derlerdi. Belkide bu yüzden bana hiç kıyamaz, bana laf söyletmezlerdi.
Bir gün sebebini bir türlü anlayamadığım kavga çıkmıştı, amcam, dedem ve babam arasında. Amcam ve dedem babama bağırıyor, onu bencillikle suçluyorlardı. Anneme neden kavga ettiklerini sorduğumdaysa hiç bir şey dememiş, sadece ağlamaklı gözlerle bana sarılmıştı.
Kavgadan birkaç gün sonra babamın Ankara’ya gittiğini öğrendim.
Ankara neresiydi?
Babamın orada ne işi vardı?
Yoksa şu uzaktan gördüğüm dağın arkası Ankara mıydı?
Her canım sıkıldığında çok sevdiğim kaysı ağacımın tepesine çıkar; uzakta gördüğüm dağların ardında ne olabileceğini hayal ederdim.
Demek o dağların ardı Ankara’ydı!
Orası da bizim buralar gibi yeşillik miydi acaba?
Peki insanları neye benziyordu?
Ya hayvanlar?
Kedileri ve köpekleri bizim kedi ve köpekler gibi mi ses çıkarıyorlardı?
Koyun ve inekler orada da süt veriyor muydu?
Peki ağaçları bizim köydeki kadar çok çeşitli miydi?
Ömrüm boyunca köyümüzün dışında başka bir yer görmemiştim. Zaman zaman başka köylerin adlarını da duyardım ama köy olduğuna göre oralar da tıpkı bizim buralar gibidir. Ama Ankara... Tüm bunlara bir cevap arıyordum. Ama hafızamı ne kadar geniş tutarsam tutayım gördüklerim ve yaşadıklarımdan fazlasını düşünemiyordum.
Amcamın çocukları babamın artık annemi ve beni sevmediğini, o yüzden de bizi burada bıraktığını söylüyorlardı durmadan.
Ağlayarak anneme bunun doğru olup olmadığını sorduğumda ise; “ Baban Ankara’da bir düzen tuttursun bizi de yanına alacak” cevabını alıyordum.
YORUMLAR
Ama ben uzun yoldan geldiğimi ve annemin beni beklediğini söyleyince içeriye aldılar.
("ben" e gerek yok,zaten birinci tekille yazıyorsunuz.)
"Arkası yarın" izler gibiyim...Kahramanın dünyasına kendimi kaptırdım gidiyorum,bakalım.
Bu sefer,on verdim. Kalem,lastik top gibi duvara çarptıkça ;çıkan ritimler, kulağımın pasını açıyor...
Tebrikler...
N. B. Ç.
Sevgilerimle...
inatcı aksi kimliği olanların gözleri karadır hala afedemedikleri için barışamadıkları için sevdikleriyle sonradan pişman olacakları hatayı yaparlar ne yazıkki yıllarca keşke yapsaydım diyerek hayatlarının her sayfasında rahatsız olacaklarını bile bile....gururu yenmek zordur bunu başaran insanlar mevlana kadar asil dir bence..çok güzel insan tipleri ve duyguyu yalın sade anlatıyorsun ki sabırsız gönlüm devamı nerede diyor canım... sevgilerim her daim seninle kutlarım..
N. B. Ç.
Canımm çok sağol varlığın ve desteğin için.
Sonsuz sevgilerimle...
Canım bazen inat pişmanlıklara yol açabilir ama hayatın içinde küslükler oluyor maalesef. Hikayenin bu bölümünüğ d çok beğendim. Hep yaz Nurcan' ım. Tebrik ve sevgilerimi gönderiyorum sana.
N. B. Ç.
Canım çok teşekkür ederim.
Sevgim sonsuz...
Yolculuğun sır perdeleri yavaş yavaş açılıyor. Hüzün vardı bu bölümde. Etkilendim. Tebrik ederim canım. Çok başarılı bir anlatımdı. Sevgilerimle..
N. B. Ç.
Seni çok seviyorum arkadaşım...
İşte budur! Geçmişten notlar, gelecekten tiyolar öyküne daha derin bir boyut kattı.
Ölen anneye üzüldüm.
Babasız kalan çocuğun acısını hissettim.
Kısacası beğendim....10 PUAN!
Sevgilerimle.
N. B. Ç.
Sonsuz sevgilerimle...