Haydi Gündemi Konuşalım
Kim demiş ki ülkemizde siyaset mecrasında akıyor. Bu baş belası derin devlet kavramı otaya çıkmadan, Ergenekon darbe almadan, darbecilik ayıp kavramları arasında yer almadan önce ülkemizde siyaset yapılamıyordu Her atılan yeni adımın arkasında bir acaba? aranıyordu.Siyasetçinin manevra alanı kırmızı çizgilerle sınırlandırılmıştı.
Yavaş yavaş siyaset için özgür bir ortam oluşuyor, ancak kimi siyasetçi yüzme bilmediği halde suya atılmışların durumuna benziyor. Bu yeni ortama adapte olmakta zorlanan kimi siyasetçi eski usulle yaşamaya, çalışmaya gayret ediyor, ama tutmuyor.Vatandaş diyor ki "dün dünde kaldı cancağızım,yeni şeyler söylemek lazım". Dolayısıyla yeni köye eski adet gitmiyor. Dünya bir değişim ve gelişim halindedir.Bu sürece uymayan kurum, kuruluş, hareket her neyse demode olup, günden güne eriyip yok olmaya mahkumdur.
İktidar bunun farkında olup dünyadan haberdar, dünya ile işbirliği içinde varlığını hissederek yaşamaya alışırken, bu özelliği teşkilatlarına yansıtmakta zorlanıyor.
Beşeri sermayesi yetersiz,
Ana muhalefet partisi bir süre eski usulü denedi, ama yeterli gelmedi bu değişime adapte olması için de başkanı değişmeliydi bir vesileyle değiştirildi. Ancak "erken kalkan yol alır" misali iktidara yetişemiyor, yaptıklarıyla bir nevi taklit yapmış gibi bir görüntü sergiliyor.
İkinci ana muhalefet vatan, millet, Sakarya adına yaptığı sermayesiz ve kolay milliyetçilik odaklı siyaseti artık tutmuyor, en az şiddet ve tehditten vaz geçmesi de bir başarıdır.
Meclisteki dördüncü partinin varsa yoksa Kürt sorunu başka hiçbir sermayesi yok, bu sorun ortadan kalksa, elinden alınsa nasıl bir siyaset yürütecekler anlamakta zorlanıyor.
Peki ne olacak bu memleketin hali? Parlamentosuz olamayacağına göre buna üretken ve verimli bir yol yöntem gerekir.
Kanaatim o ki;
1-Siyaseti "rant kapısı" olmaktan çıkarmak lazım,(Reel siyasette böyle bir şey yok)
2-Vekil adaylığı için partilerin para almaması lazım,(Bu gün veren yarın alır)
3-Vatandaşın siyasete bakış açısını değiştirmek için gerekli(Parlamentoya itibar gerek)
4-Vekil adalığına müracaat eden memurlardan istifa şartlarının kaldırmak lazım.(Bir çok nitelikli insan bu sıkıntıdan dolayı müracaat etmiyor)
5-Reklamda israfa gitmemek lazım(Cevre kirliliğine yol açan gereksiz masraflar)
6-Vekil adayı seçerken dünya ölçülerinde vekalet edeceği sözünü almak yemin ettirmek,(Adamın niyetini yazıya dökmek lazım)
7-Yüksek tahsilli, emin, cesur ve dürüstlüğe önem vermek.(Vekalet çok önemli mir vazife)
8-Millet vekilliğini zorluklarını, işve işlevlerini bilmelerini sağlamak,(Vekalet parmak indirip kaldırmaktan ibaret değil)
9-Şeyh, Ağa, Aşiret mensubu olmamasına azami derecede dikkat etmek.(Bu memleket bu tür kimselerden çok çekmiş)
Bu tür insanların çoğu, sivil hayatta vatandaş kapılarını çalmaktan aciz, hile hurda ile vatandaşı aldatmanın yanı sıra, kimisi de edebildiği kadar fakir fukaraya zulüm ediyor. Elindeki bir lokma ekmeği de alıyor. Vekaletin verdiği kuvvetle bu anormal hevesler daha da kabarır.
Zaten bu memlekette yirmiden fazla partinin olması acayip, her bir kafadan bir ses geliyor, vatandaşın bir kısmı da umudunu siyasetten kesmiş oy kullanmaya bile gitmiyor. Bu milleti bu kadar farklı düşünmeye ayrı telden çalmaya sebep olan da, neyi anlattığını bilemediğimiz ladini eğitim sistemimizdir, maalesef; tarihiyle, kültürüyle, diniyle barışık olmayan bir müfredat uygulanıyordu daha yeni yeni revize ediliyor. 11 -12 yıl aynı müfredatla sözüm ona eğitim öğretim gören insanımız bakıyoruz her kafadan bir ses geliyor, manevi bir boşluk yaşıyor.
Bildiğim kadarıyla Alman eğitim sisteminde zorunlu ilköğretim on yıl olup her yıl;
Alman Dili,
Alman Dini,
Alman Kültürü,
Alman Tarihi,
Dersleri mecburi ders olarak öğrenci kapasitesine göre okutulurken, seçmeli dersler ise veli tercihine bırakılıyor. Bu dört ortak dersle on yıl eğitim gören bir kimse ise Alman gibi alman olarak yetişir ve bu ortak zihniyettir ki Berlin duvarını yıktı ve doğu batı Almanya’yı birleştirdi, yetmedi Avrupa birliğinin oluşumuna öncülük etti, ediyor.
Eeee ne yapalım derseniz.Demem o ki, din, dil, laiklik, rejim, vatan, millet, Sakarya , gibi duygusal kavramlarla siyaset yapan kimselere pirim vermeyelim. İnsan hakları, Adalet, ekonomi, Kaliteli eğitim kavramları çerçevesinde ileri demokrasi ya da gelişmiş demokrasi konusunda bizi ikna edenlere destek verebiliriz. Çünkü meclisin iki görevi var,
1-Yasama Yetkisi,
2-Denetleme Yetkisi
Bunun dışındaki işler ayak işleri olup, yetersiz ve yeteneksiz vekillerin işidir. Bürokrasiyle oynamak, şunu bunu işe sokmak, yakınlarının işini görmek gibi basit işler için vekil seçilmez. Bizim de vekillerden böyle bir beklenti içinde olmamamız lazım.Vekil seçildikten sonra özelde seçildiği ilin vekili olsa da genelde Türkiye Milletvekilidir.Yararlı yasalar çıkarak memleketin huzur, sükunet, zenginlik ve mutluluğu için taş üstüne taş koymalıdır.
Önemli olan vekalete seçilmek değil, vekaletten ayrıldıktan sonra hayırla, dua ile yad edilebilmektir.
Tıpkı zamanın Sağlık Bakanı Dr. Yusuf AZİZOĞLU gibi.ne yapmıştı? Bilmek lazım bir hizmetini hatırlıyorum; 40 yıl önce her köye sağlık ocağı yapmış ve sağlık personeli görevlendirmişti, son otuz yıldır bu sağlık ocaklarına sağlık memuru gönderemediğimiz için yıkılıp harabe haline geldiler.
Vekiline vekalet edip parlamentonun çalışmasına katkı yapan vekillerin seçilmesi dileğiyle.
Görmedik göremedik, bu gönleri görmek umuduyla
Selam ve sevgilerimle...
Eyüphan KAYA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.