- 2371 Okunma
- 21 Yorum
- 0 Beğeni
BEDEL
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Aldığım evin içine dolaplar yaptıracağız.
Hanım:
“Dolapları İsa’ya yaptıralım o hem yeğenimiz hem de çok iyi usta.”
“Ben de aynı şeyi düşünüyorum. Akşam çağırayım. Sen de bir şeyler hazırla. Hem yemek yeriz hem de dolapların ölçülerini alır.
İsa geldi . Hanım yemek hazırlarken o da dolapların ölçülerini alıyordu.
O arada, yemek yerken küçük kızım Seval ile annesinin arasındaki gerginliği fark etmişti İsa. Yemekten sonra bana sordu:
“iki tane kabanı , birde mantosu var yeğenim. Hala bir kaban daha istiyor. Annesi de ne gerek var “ diyor. Almak istemiyor. Sorunları o.
“Dayı ben hallederim.” Dedi.
Seval’i yanına çağırdı.
“Seval benim adım ne? “
“İsa ağabey”
“Başka?”
“İsa Gocur”
“Başka, başka..?”
“Başka ney ağabey?
“Bana ne derler?”
“Birde İsa Usta derler .”
“Sen söylemek istemiyorsun ama ben söyleyeyim. Bana KÖR İSA derler. Nasıl kör kaldım biliyor musun? Anlatayım dinler misin?”
İsa’nın sol gözü kördü. Ama bilmeyen anlayamazdı. Nasıl kör olduğunu, neden kör kaldığını. Bizler biliyorduk. Seval de merak etmişti…
“Anlat ağabey. Bende hep merak etmişimdir.”
“ Ben köyde doğdum. İlkokulu bitirinceye kadar da köyde kaldım. O zamanlar şimdiki gibi uzaktan kumanda, oyuncaklarımız yoktu. Kendi oyuncaklarımızı kendimiz yapardık.
Şimdi sizin bilgisayar da oynadığınız oyunları biz kendimiz icat ederdik. 7-8 yaşlarında idim .O zamanlar. En son icadımız “DÜŞMAN-DOST” oyunu idi. Dereden kestiğimiz kamışlar kılıçlarımız olurdu. Bazılarımız düşman bazılarımız dost olurduk. Ben düşman idim. Oyun gereği karşımdakinin beni öldürmesi gerekiyordu. Elindeki kamıştan kılıcı bana doğru sallarken gözüme saplandı. “
Seval İsa abisini dikkatle dinliyordu. Heyecandan nefes almıyordu neredeyse. İsa devam etti…
“Ben yere düşmüşüm, gözümden kanlar akıyormuş. Çocuklar bağırarak anama koşmuşlar.
“Fadime hala… Fadime hala… Koşşş, koşş… İsa’nın gözüne kamış battı.”
Anam. O sırada ekmek pişiriyormuş. Ateşin sıcağından kızarmış yüzünde ki terlerini yemenisine silmiş. Telaşla , korkuyla ayağa kalkmış.
“Ne oldu kuzular? Ne oldu, İsa ma?. Nerede İsam?...”
Hep bir ağızdan bağırmışlar. “Hayretinin Harmanda hala… Gözünden kanlar akıyor...
Koşmuş gelmiş anam . Koşarken yemenisi düşmüş başından. Ak saçları açılmış. Aldırış etmemiş.Kucaklamış, bağrına basmış beni . Getirmiş eve yatırmış… Başının açıklığına, ayağının yalınlığına bakmadan, komşumuz Tin Tin Hasan Emmiye koşmuş.
“ Hasan Emmim … Hasan Emmim…Kurbanın olam… Hüseyin evdeyse atlasın merkebe babası tarlada buğday biçiyor. Ona habar ulaştırsın. İsamın gözünden kanlar boşalıyor…”
“Hasan Emmi anamı sakinleştirmiş. Oğlu Hüseyini babama göndermiş. Babam koşarak gelmiş eve.Gelirken birkaç defa düşmüş. Dizleri kanamış aldırış etmemiş.
Babam geldiğin de ben baygınmışım.
“ Oğlummm. İsam . Koçum. Ne oldu sana, ne oldu?”
Kendime geldim. Zorda olsa;
“ Kamış battı gözüme” diye bildim.
Babam ne yapacağını şaşırmış, odanın içinde şaşkın şaşkın dolaşıyor başını duvarlara vuruyordu. Hasan Emmi bağırdı;
“ Ne yapıyorsun Ali, çocuk musun sen? Koş Ekizlerin Muharreme habar ver. Benden de selam söyle. Atları koşsun arabaya. Fadime kadın sende İsa‘mızı, koçumuzu hazırla. Doğru şehre… Doğru şehre…
Muharrem dayının arabasıyla şehre vardığımızda akşam olmuştu. Ne yapacağımızı, nereye gideceğimizi bilmiyorduk. Muharrem Dayı;
“ Ben Kuş Bekir lerin İsmail in evini biliyorum. O Belediye de çalışıyor. O bize bakar. Ona gidelim. Evi zaten şehrin dışında. Arabada başımıza bela olmaz.
İsmail dayının evi bulundu. Atların yem torbaları yemle dolduruldu boyunlarına asıldı. Bir ağaca bağlandılar.İsmail dayı bir taksi buldu geldi. Onunla göz doktorunun evine gidildi. O zamanlar araçlar böyle bol değildi. Hele köylerde tek tük traktör olurdu. Bizim köyde o da yoktu. Köye bir araç gelince damlardan seyrine çıkardık.
Doktor gözümü muayene etti. Mercekle baktı. Damla damlattı. Sardı.
“ Babası kim ?...”
“ Benim” dedi babam.
“ Sen bu çocuğu doğru Ankara’ya götür.Yarın devlet hastanesine gelse bile bakacak doktor yine benim. Bura da bu çocuğa yapılacak bir şey yok. Ankara’ ya götürürsen belki gözünü kurtarırlar”
Babam cebinden çıkardığı kırış kırış paraları doktora uzattı. Doktor almadı.
“ İstemez. Sen bu çocuğu Ankara’ ya götür ihmal etme.”
Çıktık dışarı. Doktor ne demişti.? ANKARA…
“ İsam, koçum, efem, yiğidim…”
“ Buyur baba”
“ Oğlum ANKARA ya gitmeyelim de… Şeyy… Ben sana bir ceket alayım haaa ne dersin..?
Sen hep benden bir ceket isterdin. Bende harmandan kalkalım da alırım derdim."
Bu ANKARA dedikleri yer nereydi?
Nasıl, neyle gidilirdi?
Gözüne kamış batan herkes Ankara ya gitmek zorunda mıydı?
Babam bilmiyorsa ben nereden bilecektim?
O zamanlar öyleydi işte. Babam o yaşına kadar şehre bile bir kaç sefer gitmişti. Hem parası yoktu, hem de Ankara onun için dünyanın diğer ucuydu.
İşte böyle Seval;
Gözümün bedeli bir ceket oldu.
Biz de,Seval de ağlıyorduk.
Seval koştu iki kabanın dan birini getirdi:
“ İsa ağabey bunu al. Bildiğin üşüyen birine ver. Bende bir tane daha var. Hem bir de mantom var“
Gitti annesine sarıldı. Göz yaşları birbirine karıştı.
Susmuştuk konuşamıyorduk. İsa içimize işleyen hikayesine devam etti;
“ İlkokulu bitirdikten sonra şehre geldim. Zekeriya ustanın yanında işe başladım. Küfürler işittim. Dayaklar yedim. Ama yılmadım. İş öğrenecektim. Öğrendim de.
Bu gün İsa Usta diye anılıyorsam o ceket yüzündendir. Peki o cekete ne oldu merak etmiyor musun Seval?
“Ağabey yıllar öncesinin ceketi neyini merak edeyim ki?
“ O ceket hala duruyor. Onun bedelini ben bilirim. Şimdi dükkanım da asılıdır.
Çok para kazanınca da bakarım, sıkıntıya düştüğümde de.
Gururlandığım da uyanırım…Sıkıntılarım da da umutlarım.
YORUMLAR
Bedri Tokul
Çok şükür geldin... Hoş geldin... Senin haberin olmadığı bir edebiyat sofrası var. Taco kardeşim. Acılı bir kebab koydu masaya, toynak kaymaklı kadayıf getirdi.
Banada bu gün meşrubat ve çay düştü..
Takip edersen görürsün. Ama bunun için uykusuz kalma sakın...
Selam ve sevgilerimle...
Yaşım itibariyle yazınıza yorum yapmak belki haddime düşmez.ama gözlerimden akan yaşlar buna izin vermedi,bizlere örnek olduğunuz için sonsuz şükranlarımı iletiyorum ve yazılarınızın devamını diliyorum üstadım..saygılarımla..
Bedri Tokul
yaşla değil bakış acısıyla ,bilgiyle alakalıdır...
Sizi üzmeme rağmen yazımı beğenmiş olmanız beni sevindirdi...
Selamlarımla...
. Arzu ÖZGÜR .
Kafaya koyunca;ünlü romancılara bile taş çıkartırsın sen.
Tebrikler ustam.
Selamlar.
Bedri Tokul
Senin tarafından beğenilmek ancak mutlu eder beni....
Seni Seviyorum. Gözlerinden hasretle öpüyorum...
İlk defa bir yazı burnumun direğini sızlattı. Gözlerimi yaşarttı. Öykülerden kolay etkilenip ağlayamam oysa...Demek ki benim gibi kalpsizi dahi ağlattıysa bu yazı, bu işte bir iş var:))
Çok güzeldi. Çok ama çok tebrik ediyorum.
Sevgiler Bedri Abi...
Bedri Tokul
Bu yazımı beğendiğiniz içindir...
Sağolun, varolun....
ne mutlu bana...Selam ve saygılarımla...
Bedri Tokul
Sağ olun...
Bedri Tokul
Selam ve Saygıyla....
tEBRİKLER bEDRİ ABİ. fAVORİ YAZILARIMDAN BİRİYDİ. bİR TANE DAHA VARDI AMA ONDA YANILDIM (: sAYGILARIMLA
Bedri Tokul
Selam ve sevgilerimle.....
Ben kalp ameliyatı oldum ya geçen yıl...O günden beri çok sulu gözlü oldum...
Heralde o ameliyatla insanın yüreğini yumuşatıyorlar.hiç dayanıklılığı kalmıyor..
Biraz acıklı hikaye okudum mu hemen içim burkuluyor .yüzüm kızarıp,gözlerim sulanıyor.
Çok güzel ve akıcı bir anlatımla sunduğun bu yazı tek kelime ile harika olmuş.
Tebrik ederim. Devam, durmadan yaz emi...
Bedri Tokul
Hakketen yaşadım be ben bu olayları...
Feti seni seviyorum ... Bu bir sır değil ilandır....
Hasretlerimle....
Toynak
hele hele hiç aralarına girmeyin
bunlar var tam bir çete...meslektaşın falan ama benden söylemesi...
siz benim tarafımı tutun her ikisini debertaraf edelim:))))
İnanılmaz etkileyici ve ders niteliğinde bir öyküydü. İyi ki bizimle de paylaştınız. Tebrik ediyorum. Saygı ve selamlarımla..
Bedri Tokul
Ne mutlu bana... Saygılarımla...
ben sana ne deyim şimdi ağabey...
yürek burkan bir öyküydü bu...
yazımı plnalaması,girişi gelişmesi yani bir öyküde olması gereken her şey vardı bence...
içerdiği ders ise en yürek yakanıydı..öyle ya İsa ustadan gayri o ceketin bedelini km bilebilirdi...
dikkat ettiğim bir şey var ciddi yazıyorum bunu öyle latife falan değil sen Tacettinden ve benden de güzel yazıyorsun...
diğer öykülerinde güzeldi ama bu bambaşka olmuş...
tembellik etme de hafta da bir yaz böyle güzel öyküleri...
hani o arabalar geldiğinde köylere..şose yollar nasıl güzel bir benzin kokardı...şimdi ki köy çocukları bile şoseyi bilmiyor o benzin kokusunu hiç koklamadılar...biraz sızlattın burnumun direğini ama olsun...sevgiler saygılar
Bedri Tokul
Beni en çok onlar etkilerdi... Fotörleri tüylü ellerinde radyolar...
Havalarından geçilmezdi... Oysa... Yek ekmeği paylaşmıştık onlarla...
Duygulandım yine... Öperim gözlerinden
tacettin yıldırım
Bedri Tokul
En azından kızarsa beni kampa yazmaz...
Ama ne biçim anlaştır bu?...Seni tanıdığımdan beri ben seni Tacettinden daha çok sevdim...
A ma her gün bir tehtit her gün bir,santaj ... Kimse duymasın sen benim
için Tacodan daha kıymetmlisin...
Bu site sır saklar değil mi?...
Ondan eminim....
Öptüm gözlerinden hasretle...
Toynak
ne şiir ne yazı
koktun be koktun:))))
yaz bir şeylerde dağarcığımız dolsun...
eğer elinde yoksa şiir satarım ha...menejerim bedri abi biliyorsun...o pazarlıktan iyi anlar:)))
tacettin yıldırım
bedri menejeriyle
yanar ağlar dururum
şu zavallı haline
bekle bitiyor yazım
yakında asacağım
kıskanç haset haline
uzaktan bakacağım
sayende dönek oldu
bedros gardaşım bile
sen birazcık toparlan
her işinde var hile
Nermin Kaçar
Bedri Bey, yokluk, kıtlık ve cahiliye yıllarını kıvrak kaleminizle çok güzel işlemişsiniz. Gel şimdi anlat bakalım bir ceketin nelere mal olduğunu!
Tebrik ederim.... saygımla.
Bedri Tokul
SElam ve saygılarımla kardeş...
Bir geçiş nesli var bu ülkenin. O nesil, yokluk ile varlık'ın arasında sıkıştı kaldı. Yıllar geçp de kendimiz çocuk sahibi olduğumuzda, istedik ki çocuklarımız yokluk çekmesin. Ama terazinin ayarını bozduk. Sonuçta tatminsiz, doyumsuz yeni bir nesil yetiştirdik. Bayram ayakkabısı. Nasıl değerliydi bizler için. Nasıl kıymetliydi.
Kısaca; Bir gözü kurtaracak çare vardı ama para yoktu.
Sonuç; Bir göz = Bir ceket = Bir hayat...
Saygılarımla Bedri Bey...
Bedri Tokul
Öyleydik... Keşke öylemi kalsaydık..?
Bedri Tokul
Saygılarımla...
Çok hikaye okudum da bu hikaye beni ayrı bir etkiledi be Usta. Çok şey demek istiyıorumda şu an öylece kala kaldım. Vay be bir cekete bir göz, kime kızablirsiniz, kime ne diyebilirsiniz. Çaresizlikler içinde yaşanılması kaçınılmaz ağır bir trajediydi.
Ders niteliğindeki bu çok kıymetli yazı için sizi tebrik ederim Bedri Abi. Saygılarımla.
Bedri Tokul
Sağol usta....
yoksulluğun kader denip uyutulduğu yıllar.....acılar katmer katmer....yaşamlar tesadüflere kalmış......bir göze bir ceketin kabul edildiği bi çare durumlar....yine bizi burktun....bedros....içimiz hem acı hemde öfke doldu....sesimiz kısık....bu zor halimize yine nemlenen gözlerimiz yetişti....hani yere attığın sigara izmaritini ökçenle ezersinya sende bizleri öyle yaptın...isa yine güngörmüşte ya o ana ile baba...........kalemin eline çok yakışıyor gardaş......sevgiler
Bedri Tokul
Zarfa değil hep mazrufa bakarsın sen...
Mazruf buydu gardaş... yazdım paylaşmak istedim...
Aslında çok sıkta yazmam. Ama bu gün böyle oldu...
O kimseden esirgemediğin teşvik edici yorumlarını benden de esirgemedin.
Ne güzel, ne içten yorum yazdın bana...
Ne diyebilirim ki ben sana.. Seni sevdiğimden başka...
Gerçek hayattan ibretlik bir yaşam öyküsü, çok acı, okurken içim buruldu.
İmkansızlıklar bir insanın sakat kalmasına sebep olmuş, azimle iş sahibi olmayı başarmış.
Anlatımınız çok etkili, tebrikler, saygılar ve selamlar.
Bedri Tokul
İlginize teşekkürler... Selamlarımla...
İlginç ve ders alınacak bir konuyu usta kaleminizle çok güzel ifade etmişsiniz.
Beğenerek okudum. Zamanın imkansızlıkları yeğeninizin gözünü kaybetmesine sebep olsada,
bir altın bilezik sahibi olmasını da sağlamış. İşin iyi tarafına bakalım.
Tebrik eder, saygılarımı sunarım.
Bedri Tokul
O zamanlar öyleydi işte... O günler mi iyiydi , yoksa bu günler mi?
Ben hâla karar veremiyorum...
Selam ve saygıyla....
Ya abi neredeyse ağladım ağlayacağım. Tweşekkür ederim. Hissemi fazlasıyla aldım yazından. Tebrikler, saygım sonsuz abim.