- 11509 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
PAVLOV'UN KÖPEKLERİ
Pavlov kimdir Pavlov’un köpekleri ne yapmışlardır, bunları anlatmadan önce, bu konuyu açıklayan ÖĞRENME kavramının bilinmesi gerekmektedir.
Günlük yaşamımızı sürdürürken, sabah yatağımızdan kalktığımız andan itibaren yaptığımız davranışların büyük bir bölümünü öğrenme yoluyla kazanırız. Örneğin; kahvaltı yapmayı, saate bakmayı, giyinmeyi, çalışmayı, okumayı, yazmayı, dinlemeyi, diğer insanlarla iyi ilişkiler kurmayı, toplumsal olaylara ilgi duymayı... Yaşamımız süresince öğreniriz. Aynı şekilde yaşamımız boyunca tıpkı istenilen davranışları öğrendiğimiz gibi istenmeyen davranışları da öğreniriz. Örneğin; sağlığımız için zararlı da olsa sigara içmeyi, başkalarına kaba davranmayı, saldırganlığı, utangaçlığı, gereksiz korkuları… Öğrenme yoluyla kazanırız.
Yaşamımız boyunca edindiğimiz tüm istenen ve istenmeyen davranışlara bakarak, insan yaşamının bir öğrenme sürecinden ibaret olduğunu görürüz ve İnsan doğumdan, hatta anne karnından ölünceye kadar öğrenir. Öğrenme süreklidir.
ÖĞRENME: Yaşantılar yoluyla, davranışlarda meydana gelen, oldukça uzun süreli değişmelerdir.
Burada dikkatimizi çeken iki husus vardır. Bunlardan ilki, öğrenmenin bir davranış değişikliği olduğu, diğerinin ise davranış değişikliğinin öğrenme olabilmesi için, uzun süreli olmasıdır.
Doğal olgunlaşma, yorgunluk veya belirli bir ilacın alınmasıyla davranışlarda meydana gelen değişiklikler öğrenme kabul edilmemektedir.
Bu kısa açıklamadan sonra Öğrenme yolları nelerdir ona bakalım.
Öğrenmenin üç ayrı türü vardır:
1.Tepkisel koşullama (klâsik koşullama)
2.Edimsel koşullama
3.Gözlem yoluyla öğrenme
İnsan bu öğrenme türünün sadece biriyle öğrenebileceği gibi üçünün de bir arada olduğu bir öğrenme süreci izleyebilir.
Bizim PAVLOV ve KÖPEKLERİ işte bu öğrenme türlerinden ilkiyle ilgilidir.
İvan Petroviç PAVLOV, 14 Eylül 1849 tarihinde doğmuş, 27 Şubat 1936 tarihinde ölmüş olan bir Rus bilim adamıdır. Pavlov’u tanınır kılan ise, köpekler üzerinde yaptığı, tepkisel koşullama yoluyla öğrenmeyi ispatladığı deneyidir. Pavlov yaşamında çok aceleci bir adamdı. Bir defasında, ilerlemiş yaşına rağmen bindiği tramvay daha durmadan inmeye çalışmış ve ayağını kırmıştı. Olaya şahit olan bir kadın ‘’ vay canına! Burada çok zeki ama ayağını kırmadan tramvaydan nasıl inileceğini bilmeyen bir adam var ‘’ demişti. Pavlov son nefesini verinceye kadar bilim adamlığını sürdürmüştür.
Pavlov’un deneyi şöyledir;
Köpek, ses geçirmez ve bir duvarı, sadece dışarıdan odanın içinin görüldüğü içeriden dışarının görülemediği tek taraflı ayna olan, bir odaya konulmaktadır. Odanın içinde ki sistemler dışarıdan kontrol edilebilmektedir.
Odanın içinde olan aç köpeğe önce zil sesi verilmektedir. Birkaç defa verilen zil sesine köpek hiçbir tepki vermemektedir. Köpeğe daha sonra zil sesi verilmeden et parçaları verimli ve eti gören köpeğin salyalarının aktığı gözlemlenmiştir.
Daha sonra aç olan köpeğe önce zil sesi verilmiş ve hemen arkasından et verilmiştir ve bu birkaç kez tekrarlanmıştır. Köpek zil sesini duyunca arkasından et geleceğini öğrenmiş ve salyalarının aktığı gözlemlenmiştir. En son olarak, köpeğe zil sesi verilmiş ancak et verilmemiştir. Köpek zil sesinden sonra etin geleceğine koşullandığı için et gelmeden salyaları akmaya başlamıştır.
Deney bundan ibarettir. Pavlov daha sonra, bu tür öğrenmenin başka hayvan türleri ve insanlar için de geçerli olduğunu kanıtlamış ve bu tip öğrenmeye ’’Tepkisel koşullama’’ veya ‘’Klasik koşullama’’ adını vermiştir.
Tepkisel koşullanmanın dört temel kavramı vardır.
1.Koşulsuz uyarıcı: Köpek için et’tir.
2.Koşulsuz tepki: Köpek için eti görünce ağzının sulanmasıdır.
3.Koşullu uyarıcı: Köpek için zil sesi.
4.Koşullu tepki: Koşullu uyarıcıya verilen tepkidir. Köpek için salyadır.
Deney neticesinde varılan sonuç şudur: Tepkisel koşullama yoluyla öğrenmede, koşulsuz uyarıcılar daima koşulsuz tepkileri, koşullu uyarıcılar da koşullu tepkileri yaratır. Koşullu uyarıcı ve koşullu tepki öğrenilmiş tepkidir.
Bize ne! Pavlov’un köpeklerinin salyasından diyebilirsiniz. Ancak bundan sonrası daha önemlidir.
Pavlov’un deneyinden sonra ulaştığı bu bilimsel veriyi, Siyaset bilimcileri alarak, bireyleri nasıl koşullarız diye düşünmüşler, bir takım sonuçlara ulaşmışlar ve bu bilgileri toplumu koşullamak için kullanmışlardır.
Belirli bir geliri olan, rahat ve insanca yaşama koşullarına sahip olan birey normal şartlarda, seçimlerde sandığa gider ve kendi fikirlerine uygun olan bir partiye oyunu verir.
Yani, tepkisel koşullanmanın temel kavramlarından ilk ikisi;
1.Koşulsuz uyarıcı: Birey için uygun bir geliri olma ve karnını doyurmadır.
2.Koşulsuz tepki: Geçim derdi olmayan bireyin, seçimde gidip oyunu istediği partiye vermesidir.
Buraya kadar bir tuhaflık yoktur. Tuhaflık koşullamadan sonra başlamaktadır.
Düzgün bir gelire sahip olan bireyin gelirini elinden alma veya daha hafifiyle başka biri tarafından verilene, muhtaç hale getirilmesidir. Açlık sınırında ya da yoksulluk sınırında yaşayan bireye daha sonra, bir kilo makarna ya da pirinç veya bir miktar kömür veriliyor ve çalışmadan karnını doyurmaya alıştırılıyor. Daha sonra deniliyor ki, sana yiyecek ve kömür veririm ama bana oyunu vereceksin. Çalışmadan karnını doyurmaya alışmış olan bireyde öyle yapıyor. Yiyeceği alıyor, kendine yiyecek verene, oyunu veriyor. Bireyler böylece yiyecek karşılığında oy vermeye koşullanıyorlar.
Bireylerin oluşturduğu toplum içinde aynı durum geçerlidir.
Tepkisel koşullanmanın sonraki iki temel kavramları da:
3.Koşullu uyarıcı: Birey için, makarna, pirinç, yağ, kömür.
4.Koşullu tepki: Birey için, kendine makarna verene oyunu verme.
Böylece, tepkisel koşullamanın şartları yerine getirilmiştir. Ve bireylere (dolayısıyla toplum’a) tepkisel koşullama soncunda kime oy vereceği öğretilmiştir.
Öğrenmenin iki kuralıda yerine getirilerek, öğrenme, davranış değişikliğine sebep olmuş ve davranış değişikliği uzun süreli hale getirilmiştir.
Neticede, bilimsel sonuçlar topluma başarıyla uygulanmıştır.
Yunus Emre şöyle diyor;
İlim ilim bilmektir,
İlim kendini bilmektir.
Sen kendini bilmezsen,
Bu nice okumaktır.
Benim size anlatacaklarım bu kadar.
Artık, PAVLOV ve KÖPEKLERİNİ tanıyorsunuz, Pavlov’un deneyini ve sonuçlarını da biliyorsunuz. Bundan sonra, Allah’ın verdiği aklı kullanarak, toplumumuzda buna benzer bir durum var mıdır? Siz bulacaksınız.
’…ALLAH, PİSLİĞİ, AKLINI KULLANMAYANLAR ÜZERİNE BIRAKIR.’
(Kur’an, 10 Yûnus suresi, Ayet 100.)
Bekir GÜÇLÜER
YORUMLAR
Etkiye tepki..Maalesef günümüzde bireylerin yaşam şartlarına göre düşünülerek ve koşullandırılarak etkileme yöntemleri hazırlanıyor ve beklenilen tepki alınıyor..Çok yazık..Makarna kömür misali...Kaleminiz var olsun sayın hocam..Çok düşündüren bir yazıydı güçlü kaleminizden..Saygılarımla..
bekir güçlüer
Ziyaretiniz ve kıymetli değerlendirmeniz için teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
Emek verilmiş özenle hazırlanmış bir yazıydı. İlgi ile okudum. Tebrik ediyorum. Saygılarımı sunuyorum.
bekir güçlüer
Ziyaretiniz ve beğeniniz için teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
bekir güçlüer
sayfamı ziyaretiniz ve beğeniniz için teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
Aysun Kayacı niye haklı bilmiyorum?
Düşünmeye davet eden, etkili paylaşımınızı tebrik ediyor selamlarımı bırakıyorum.
bekir güçlüer
Ziyaretiniz değerlendirmeniz ve beğeniniz için teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
Bekir bey güzel bir giriş ve de güzel de bir sonuçtu...
Selam ve saygıyla....
bekir güçlüer
Sayfamı ziyaretiniz ve beğeniniz için teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
bekir güçlüer
Değerlendirmeniz ve beğeniniz için teşekkür eder saygılarımı sunarım
Pavlov'dan ve klasik koşullanmadan, klasik koşullanma yoluyla hayvanlara birtakım psiko-motor ve insanlara da duyuşsal öğrenmeler kazandırılabileceğinden haberim vardı; ama siyasetçilerin toplumu koşullamak için klasik koşullanma ilkelerinden yararlandıklarını ilk kez öğrendim ve hiç de mantıksız gelmedi, teşekkürler...
(Bu arada öğrenme türleri arasında 'iç görüsel' ve 'gizil öğrenme' de yer alsa, daha güzel olabilirdi.)
bekir güçlüer
Sayfamı ziyaretiniz, değerlendirmeleriniz ve katkılarınız için teşekkür eder, saygılarımı sunarım.