- 1179 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BENİM DOĞDUĞUM YERLERDE...
Benim doğduğum yerlerde, kırk ikindiler döverdi camları... Kapanınca tahta panjurlar telaşla, sabırlı bir bekleyiş başlardı akşama doğru
Komşu teyzenin bahçesinde kuyu, bizimkinde musluk vardı, ama ben hep kuyudan çekmeye giderdim suyu, bizimkilere görünmeden. Onu evde bulamazsam yandaki komşunun tulumbasında alırdım soluğu. Anlayacağın o zaman da beş para etmezin biriymişim işte...
Benim doğduğum evin hayat denen bir iç avlusu vardı kırmızı mermer döşeli. Kaptığım gibi hortumu başlardım taş basamaklardan aşağı vurmaya çalı süpürgesini. Aslında hiç de sevmezdim o hortum denen nesneyi. Bir ara yine alırdım elime kovayı, devirirdim şelale misali üst baştan, alt başa doğru.
Benim doğduğum evin merdivenlerinde, sıra sıra çiçekler, renk defilesi yapardı, bugünün hormonlu güllerine nispet edercesine. Hele bir de bahçenin köşesinde duran kebbat ağacının yaydığı o turunçgil kokusu yok mu... Her bahar limon çiçekleri açardı dallarında. Ortancalar ise bir alemdi.
Nasıl da göz kırpar avluyu kapatan asmanın korukları, sen bilmezsin. Dayadım mı damın bir köşesine süllümü, kimselere görünmeden, tırmanırdım en yükseğe bir kedi gibi.
Benim doğduğum yerin kıyısından geçerdi Fırat’ın azgın suları. Kınalı keklikler dolaşırken dağlarında, her bahar sürüler halinde akın ederdi Kel Aynak denen kuşları. Sen bilmezsin benim doğduğum yerin ağıtlarını. Nasıl da yanık söyler oysa Barak delikanlıları.
Şimdi ellerim titreyerek silerken yüzümü, hıçkırıklarıma gömüyorum, doğduğum evin satıldığını haber aldığım günü.
Görüyorsun ya, ben yine aynı serseri, aynı asi, beş para etmezin teki. Al bütün lüksüyle apartman dairelerini.
Yüreğim buz kesti, titriyorum. Bir avuç “doğduğum ev” okşayarak bırak ellerime şimdi.
Eylül GÖKDEMİR... 24 Ocak 2011
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.