20
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
4135
Okunma
Hep ağlatmışsan, unutturmuşsan gülmeyi o gönülden tebessümü nasıl beklersin...
Ağlamışsa kadın; dökmüşse acılarını damla damla yanan yüreğine, belki yangınlarına derman olur diye… Her damlada çoğalmışsa yüreğinin ateşi, harlanmışsa yangınları biraz daha, eğdirmişsen başını kader diye, çilem diye çekmişse seni… Tek tesellim diye sarılmışsa dünya meyvelerine…
Yâr diye sarmamışsan, gözyaşlarına şefkatli bir el olup dokunmamışsan, üşütmüşsen yalnızlığın ıssızlığında... “Emin yerdeyim, emniyetteyim” diye hissedeceği bir omuz olamamışsan başını yaslayacağı, düştüğünde el olmamışsan tutunacağı, kendi başına hep doğrulmak zorunda kalmışsa…
Hançerlemişsen defalarca sırtından, ağzından dökülmemişse iç ısıtan bir kelam,gül verilesi ellerini uzatmışsan hep yokluklara, bırakmışsın neredeyse bir ömür bir başına....Şu hayat hengamesi içinde diğer yarısı hiç olmamışsan,...Hep yarım kalıp hayatla tam mücadele ederken yanında olmamışsan…
Çaresizce bakmışsa gözlerine, talip olmuşsa sevgine, kapatmışsan ona kalbinin kapılarını, duymamışsan yüreğinden yükselen feryatlarını, tıkamışsan hep kulaklarını, başına taç edeceğini çiğneyip geçmişsen hep...Yâr diye sinene sarmamışsan…
Yarın niyetine huzura yatırım yapmak istediği takvim yapraklarından hiç biriktirememişse, ağrıyan yarasından, yüreğinden hiç öpülmemişse, yüzünden bir tebessümlük aydınlığı esirgemişsen, karanlık olsa da yollar; el yordamı ile yalnız başına yürümüşse, elinden tutan el, derdine merhem olmamışsan…
Varlık yokluk hep senindir diye öğretmişsen, kendi başına göğüs germişse hastalığa, acıya, kedere… Sevinci ile mutlanmamışsan, acılarını paylaşmamışsan, hep gömmek zorunda kalmışsa... Yüreğinin içi artık umutlarının kabristanı olmuşsa, hayat yolunu beraber yürüyeceği insanın; umutlarını tek tek kurşuna dizişini izletmişsen hep, sorulmamışken her gün biraz daha ölürken var mıdır diye son bir dileği…
………..
Yıllar sonra dönmüş gelmişse nikah cüzdanında adı koca hanesinde yazılı olan... Yorgunluğunu da beraberinde getirmişse “anla be kadın, bittim işte” diyen gözlerle bakıyorsa, teselli etmediğinden kendisi teselli bekliyorsa…
Yılların kayıplarının acil telaşı ile kadına ihtiyacı olduğunu fark etmişse, yâr demediğine yâr diyesi aklına düşmüşse ve o kadının gözlerinde ölümün o soğuk rengini görmüşse, yıllarca için için yanmış bir viranenin küllerini fark edebilmişse… Ürkmüşse ölümün soğuk renginden, tüm pişmanlığı ile içine girmek istediği kalbin kederle dolu griliğinden…
Aklının aldığı, yüreğinin değmediği, üzerinde sevginin izi bile olmayan hediyelerle çalmışsa bu defa o yüreğin kapısını.... Haykırmaz mı o kadının yüreği , sormaz mı ? “ölmeden önce neredeydin” diye, tek bildiği sükunetinin dili ile ?…
Kim anlayabilir ki; onun en ufak bir göz izi bile olmayan yüreği ile ” diğer yarım” dediğince hep yarım bırakılmasının acısını, yaraları öyle canlıdır ki ne kadar öpsen de geçmez sancısı... Yüreğinin feryatları hala çığlık çığlığa kulaklarındaysa, o küllerden yeni bir can doğmaz ki... Parçalanmış bir kalp yeniden atmaz ki…
Sakın demeyin ona “bak ne kadar pişman, nelerle gelmiş sana, sen de az bi yürek kapını aralasana” Bilmezler, bilemezler az bir aralasan dökülecek bir bir umutlarının henüz soğumamış cesetleri….
Değmeyin artık ona rahat bırakın ölüler bir daha sevemez ki….
Perihan TUNÇOK KILIÇ
esmize 22 ocak 2011
Ne çok tanıdığımız bir hikaye...tanık oldum, sanık oldum, yargıç oldum ve yazdım işte...
Seçki kuruluna benimle beraber duygularımı paylaşan her dosta sonsuz teşekkürler sevgiler saygılar.....