- 1430 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
NİGAR TEYZENİN HİKAYESİ
Nigar Teyze bizim ev sahibimizdi. Ben bu öyküyü ondan dinledim. Gençlik yıllarında bir arkadaşı varmış, adı Mehveş. Mahalle arkadaşı. Ailesi okula göndermemiş ama tam bir ev kadını olarak yetiştirmiş annesi Mehveş’i. Nakış, dikiş, yemek her şey gelirmiş elinden. Güzelmiş de. On sekiz yaşında kısmeti çıkmış, hali vakti yerinde iyi bir ailenin oğluymuş. İçi ısınmış Mehveş’in. Evlenmiş arkadaşı Nigar Teyze’nin. Çok mutlu olmuş. Gel zaman git zaman, arkadaşını İzmir’de bırakıp, Nigar Teyze de, Ankara’ya gelin gelmiş.
Nigar Teyze arkadaşı ile bağını hiç koparmamış. Mehveş’in dört oğlu olmuş. Kendisi okumadığı için çocukları okusun diye hep desteklemiş evlatlarını. Çocuklar da annelerinin yüzünü kara çıkarmamış. Hepsi yüksek tahsil yapmış. Hepsi birer mutlu yuva kurmuş.
Mehveş anne, hayatından memnun mutu mutlu yaşarken, hiç akla gelmedik bir acı yaşamış. Kırk yıldır aynı yastığa baş koyduğu sevgili eşi, bir kalp krizi sonunda gidivermiş. Yanmış, ağlamış, üzülmüş ama heyhat. Giden dönmüyormuş. Oğullarına maddi olarak ihtiyacı yokmuş. Eşi tüm mal varlığını Mehveş’inin üzerine yapmış çünkü.
Sevilen yitirilince zaman su gibi akar ya. Mehveş anne içinde böyle olmuş, eşinin ölümü üzerinden bir yıl geçivermiş. Yine de sahip oldukları için Tanrıya şükrediyormuş.
Hayli serin bir sonbahar gününde Mehveş anne omuzlarına sardığı şalının verdiği ısının etkisiyle şekerleme yaparken Telefonu çalmış. Telefondaki, en büyük oğulcuğuymuş. Anacığım tüm kardeşler toplanıp sana gelmek istiyoruz yarın. Şöyle birlikte ne zamandır vakit geçiremedik işten güçten. Mehveş annenin yüreği sevinçle dolmuş. Evlatları geliyor.
Mehveş anne evlatlarını sevinçle karşılamış. Aklından babaları da olabilseydi diye geçirmiş ama, bu düşüncesini çocuklarına söyleyip neşelerini kaçırmak istememiş. O’nlar annelerinin şekerli kurabiyesini ve patatesli poğaçasını çok severlermiş. Anneleri çayın yanında bunları hazırlamış çocuklarına.
Çaylar içilmiş, kurabiyeler poğaçalar yenilmiş. Mehveş anne çok mutluymuş. Büyük oğlu anneciğim, dört evladın var, sen yalnızsın, hâlbuki her ay birimizde kalsan bizlerin de aklımız sende kalmaz. Ne dersin? Mehveş anne, güzel düşünmüşsünüz ama, ben evimde çok rahatım üstelik bu evde babanızla pek çok anım var benim. Cevabını vermiş. İkinci oğlu söze atılmış. Anacığım, bizim senden başka kimsemiz kalmadı. Hadi artık bizlerle yaşa. Üçüncü oğlu Hayri, gelinlerin, torunların da çok istiyor anne. Gel bizi kırma. Küçük oğlan anacığım sen başımızın tacısın. Hele biraz düşün. Hemen reddetme.
Peki dedi demiş evlatlarını kırmamak, güzel geçen bir günü ziyan etmemek için.
Aradan bir hafta geçince büyük oğlu İhsan’ı aramış Mehveş Anne. Haklısınız galiba, düşündüm. Yalnızlık çekilmiyor. Teklifinizi kabul ediyorum demiş. İhsan anacığım doğru her zaman birdir. Nihayet bizler de huzurlu olacağız. Böylece karar herkesi memnun etmiş.
Mehveş Anne ilk bir ayı, büyük oğlu İhsan’ da geçirmiş. Gelini saygıda kusur etmemiş. İki torunu babaannelerini yere göğe sığdıramamış.
Şimdi sıra ikinci oğul Kadir’deymiş. Kadir nihayet bu günleri de gördük. Bizi reddetseydin çok üzülecektik. Mehveş anne benim çocuklarım pırlanta. Allah nazardan korusun diye geçiriyormuş aklından.
Kadir ilk hata sonu, anacığım demiş, diyorum ki; Pazar sabahı seninle bir İstanbul yapalım, şöyle ana oğul. Yıllardır İstanbul’a gitmedin. İstanbul’un sonbaharı çok güzel olur. Ben de biraz yorgunluk atarım. Şaşırmış. Ama Kadir de dinlenmek istiyor. O halde bu seyahati kabul etmeli diye düşünerek Peki, gidelim demiş.
Gelinler, torunlar ve diğer üç oğlu geçirmeye gelmişler. İstanbul yolculuğu, böyle başlamış.
Yolculuk bitip İstanbul’a geldiklerinde hayli yorgunmuş Mehveş anne. Ayakları da şişmiş. Ama olsun, otelde birkaç saat dinlenince kendime gelirim demiş kendi kendine.
Bavulları alıp bir taksiye binmişler. On beş dakika sonra otellerine gelmişler. Hoş bir binaymış. Hoşuna gitmiş Mehveş annenin.
Otur anacığım, ben anahtarları alayım demiş Kadir. Odaya çıkmışlar. Geniş ve ferah bir odaymış. Yat dinlen anneciğim. Ben bitişik odadayım. Dinlenelim yemeğe ineriz. Sağ ol, dinlenmeye ihtiyacım var. Oğlu çıkınca bavulunu açıp geceliğini giymiş yatağa girmiş.
Uyandığında hava hayli kararmış. Baş ucundaki gece lambası yanıyormuş. Demek Kadir gelmiş, uyandırmaya kıyamamış lambayı yakmış. Uyanınca tedirgin olmasın diye. Sevgili Kuzucuğu ne kadar düşünceliymiş Kalkmış, yüzünü yıkamış, giyinmiş. Karnının çok acıktığını fark etmiş.
Bitişik odanın kapısını vurmuş. Ses alamayınca kapıyı yoklamış. Kilitliymiş. Demek lobide bekliyor Kadir.
Asansöre binip, zemin kata lobiye inmiş. Kadir görünürde yok. Görevliye yaklaşmış. Biz oğlumla bu gün geldik İzmir’den. Acaba dışarı mı çıktı? Görevli gülümsemiş. Siz Mehveş Hanım olmalısınız. Memnun oldum. Artık bizim misafirimizsiniz. Oğlunuz sizi bize emanet etti. Huzur evimizden memnun kalacaksınız. Biz bir aileyiz. Mehveş anne gerisini duymamış.
Birkaç gün kendine gelememiş. Oğullarını, gelinlerini, torunlarını beklemiş. Ne gelen olmuş ne giden.
Mehveş anne hala o huzur evinde yaşıyor. Tüm mal varlığını huzur evine bağışlamış. O, Huzur evinin Pamuk annesi şimdi. 2008-28 Ekim
Fatoş KAYALIBAY
S