Hüznün Seyri
“şarkımızı söyle de gideyim
öyle yoksuldu ki yaşamımız
sola eğilmiş italik bir hasreti kanırtıp durduk”
sema güler
suya düşen hüznün seyriyle şiire dadanırken kalbim, hangi kıyıdan vurayım yüzümün şiire tamamlanan çevirisini?
ay şavkı yüze vuranda babamın, erivan radyosundaki dengbéj sesine eşlik eden mırıldanmalarıyla giderdiği hasreti, özlemi karışırdı geceye… o hasret öyle büyürdü ki, o özlem öyle kuşatırdı ki geceyi kendisinden esirgenenin herkese bağışlandığına inanırdı… duyduklarına hasret yüreğiyle sermest olan bir çift göz, yoksul bir yaşamın en zengin ânını usul usul bırakırdı geceye…
isminin baş harfini avucuma defalarca çizdiğim çocukluğumdan geçiyorum bu erbain soğuğunda. avuç içi yansımalarla dolu biriktirdiğim senden öteye geç(e)mediğim yolculuklardan dönüyorum her sabah… gitmek için bütün kalmalarımdan feragat ediyorum senden öteye görünen yollar boyunca…
uzuyor yol ve ömür; dudaklar en çok hasret için kanatırmış gözlerden süzülen yaşları… en çok içimi kanatıyorum. sözü heba etmeden söyleyemiyorum artık…
şarkımızı söyle de gideyim suya düşen hüznün seyriyle…
yansız yöresiz değil yaşama dair bunca yıldır taşıdığım suskunluk… heba edilecek değil vebayla pazarlığını yaptığım onca sancılanmalar… bilirsin en çok gidenin şarkısına hüzün bulaşır. bundandır yüzümün yarısını saklamaya çalışmam. düşündüklerimin en çok bedenimi acıttığı bu yüzdendir.
erivan radyosundan dalga dalga yayılan sesten öteyedir gidişim…
bilirsin en çok şarkımızı söylerken gidiyorum “ terkedilmiş köylerin ıssızlığında… ”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.