- 496 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
40 GÜNLÜK DÜĞÜN
Abbas Öğretmen Samsun’a bağlı Çarşamba ilçesi , Hacılı köyüne yeni atanmıştı. Geldiği günlerde köydeki üzücü olaylar yıllar sonra gördüğü güzelliklerin şahidi olacağını söyleyemezdi...
Köydeki ard arda gelen talihsiz olaylar , bir ailenin kara yazgısını onlara üst üste yaşatmıştı. Küçük kızları Nurten daha üç ay evvel ortadan kaybolmuştu. Nereyi aramış, kime sormuşlarsa yoktu. Bu üzüntüyü gün be gün içleri kavrula kavrula yaşıyorlarken, şimdi de onun büyüğü olan Fatma, üzerini kuruturken , etekleri alev alarak yanmıştı.İki kızlarını da feci bir sonla kaybetmişlerdi. Aile bu hüznü yıllarca unutamadan yaşayacaktı. Abbas öğretmen, sınıfta bu olayları anımsatarak, benzeri şeylerden çocukların sakınması anlamında öğütler vermişti :
" Büyükler yanınızda yokken ateşle oynamayın ",
"Tanımadığınız kimselere hemen kanıp yanlarına gitmeyin "gibi... Öğütler öğrencilerin akıllı uslu olanları için geçerliyse de haylaz olanlara da bazen yararlı olabilirdi .
Aradan yıllar geçmiş, Abbas öğretmen Çarşamba , Merkez Atatürk İlkokuluna tayin olmuştu....Hızlı geçen yıllar dünki çocuk yaşta olan öğrencilerini de büyütüyordu.
Çarşamba’daki öğrencilerinden olan Ahmet de bunlardan biriydi. Geçim derdi onu İstanbul’a götürmüştü.Ahmet, Kadıköy-Üsküdar arasındaki bir dolmuşta şoförlük yaparken güzel bir kızla tanışmıştı.. Aralarındaki ilişki ciddi anlamda gelişme gösterince Ahmet memleketi olan Çarşamba’ya gelerek, durumu ailesine açar.Ailesi bu istek karşısında ,işlerini ayarlayıp, yola koyulur ve İstanbul’a giderek , kızı ailesinden isterler.
Kızın babası emekli bir subaydır.Kızının mürüvvetini görmek heyecanı içindedir.Kızının Allah’ın emri , Peygamber’in kavli ile istendiği gün Ahmet’in babasını bir kenara çekerek , O’na yıllardan beri gizli kalan bir gerçeği söyler :
" Nurten aslında benim öz kızım değildir. Çocuğumuz olmayınca , bundan yıllar evvel bir aileden aldık. Bizi anası babası gibi bilir. Bu gerçeği size söylemekte fayda var , bu sır aramızda kalsın isterim, ama dilerseniz Nurten’in yanında da bu gerçeği söyleyebilirim."
Ahmet’in babası , emekli subayın söylediklerini , gelini olacak Nurten’e söylemeyi uygun bulur, her şeyi O’na anlatır.
Söz kesilir , kısa bir nişanlılık döneminden sonra düğün hazırlıklarına başlanır.
Damadın yani bizim hızlı şoför Ahmed’in babası Çarşamba’ya dönünce konu komşu onları tebrike gelir. "Kız kimdi ,nereliydi ?" diye sualler sorular yöneltilir tabi bu arada .
Abbas Öğretmen de bu hayırlı haberi tebrike gidenler içindedir...Ahmet gibi ağabeyi Erhan’da, Abbas öğretmenin öğrencisidir.Erhan kendisinde emeği olan öğretmeniyle daha yakından ilgilenir. Erhan , Abbas Öğretmen’le konuşurken , gelinlerinin aslında istedikleri ailenin gerçek kızı olmadığını ağzından kaçırıverir.Diğer olayları olduğu gibi öğretmenine anlatır.
***
Bir anda Abbas Öğretmen’in beyninde şimşekler çakar..İlk tayin olduğu köydeki kayıp kızı anımsar.
Hacılı köyü, Çarşamba’ya 10 dakika mesafededir. Abbas Öğretmen bu haberden sonra bisikletine atlayıp o merak ile Hacılar köyüne gider. Zaten yılları orada geçmişti ve herkesi tanıyordu. Kızı kaybolan Mustafa efendinin de hala yakın dostu idi. Konu şuradan buradan derken yıllar öncesi kaybolan kızla ilgili günlere odaklanırlar...
Abbas öğretmen, kızın babasına aynı zamanda öğrencisi de olmuş komşularının oğlunun böyle bir kızla nişanlandığını söyleyerek , "İster misiniz bu kız sizin yıllar önce kaybolan kızınız olsun "deyiverir. Bu söz Mustafa efendinin kalbinde alevlerin yanmasına ve o hararetle kalkıp Çarşamba’ya damat babasının yanına gitmesine neden olur. Kısa zamanda istenilen bilgiler gelin adayının meçhul günlerinin belki de kendi kızı olacağı hissini kuvvetlendirir. Zaten düğün günü yaklaşmıştır da. Ümitle değil ama ümitsizlikle de olmayan bir hazla ,Mustafa efendi hanımı ile birlikte kız tarafının yanında olarak Hacılı köylüleriyle birlikte kız evine giderler.
Hoş beşten sonra laf yerine gelince Mustafa efendi, kızın babasına "yıllar evvel kızının kaybolduğunu söyleyerek, acaba gelin olacak bu kızın kimliğini anlatan , o günlerden kalan bir emare , bir eşyanın, olup olmadığını " sorar. Söz buraya gelmişken tedarikli baba kızın yıllar evvel bulduklarında üzerinde bulunan ve sakladıkları elbiselerini getirerek "elimizdeki tek şey bunlar, yıllar önce bunları toplayıp ,saklamıştık " der...
İşte yıllar öncesi üzerindeki elbiseler... Kızın annesi yıllar önceki kendi diktiği elbiseleri hemen tanır... evet bu elbiseler kızının üzerindeki elbiselerdir. Ayrıca kız da annesine çok benzemektedir. Düğüm çözülmüştür. Evlilik hazırlıkları bu heves ve yıllar sonrası buluşmanın şanına uygun olarak düzenlenmelidir.
Düğün halayı Çarşamba’ya 1957 yılının sıcak bir yaz gününde gelir.40 gün , 40 gece düğün yapılır.
40 gün Çarşamba ve köyleri hep davetli olarak yer , içer ve eğlenirler. Çarşamba’yı ikiye ayıran Yeşilırmak üzerindeki köprü ile Hükümet konağının önündeki açık alanda düğün yapılır. İnsanlar günlerce eğlenirler...
Bu olay yıllardır tatlı bir rastlantının anısı olarak hala anlatılmaktadır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.