8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1973
Okunma
Sağım solum sobe saklanmayan ebe…
Dört bir yanımız sarılmış, dava adamıyım diyenlerle. Bilinç düzeyleri yüksek, derin düşünceli adamlarla.
“Yaşamak zor zanaat” fikri, ortak paydaları. Türlü bakış açıları ve çatışmak için pek çok bahaneleri var avuçlarında. Kalplerinde hep o ulvi telaş,ütopyaları ve devrimler... Sosyalist düşüncelerinin veya inançların filizlenerek adaletin tecelli edeceğine dair hayaller içerisindeler.
Yaşamak. Yaşmak. Yamak… Bir kelimenin içinden çıkarılacak tek bir harfle her defasında bambaşka bir anlamın türediği şu dünya “kendilerine kahraman”larla cümbüş yeri yine. Tarihler 2011 diyor.
Söz meclisten dışarı derler ya; nedense böyle söyleyince ortada anlatılana itiraz edecek kimse kalmaz zannediliyor. Oysa türkünün de söylediği gibi; “insan kısım kısım, yer damar damar…” Meclisin dışına söylenen, aslında önce meclisin içine söylenendir, aksinin düşünülmesi engellenmiş gibi görünse bile.
İnancı olmayanın “hatasız”, inancı olanın “günahsız” olmayacağı bu küre-i arzın ayakları dibinde, yine de hesabını tutmaya pek meraklı olduğumuz tek kişi; “el adamı”. Kusursuzluk, öbür ismimiz sanki.
Soluma dönüyorum kargaşa, çirkef; sağıma dönüyorum aynı terane. Acaba diyorum, kendimi mi görüyorum her baktığım yönde. Gözlerime mil çekilmişçesine takılıp gitmemişim kimsenin pusulası üzerinde. Öğretmemişler gelen ağam, giden paşam demeyi. Bu yüzden gördüklerimden çıkardığım, süzüp imbikten geçirdiğim her damla kıymetler ötesi gönlümde.
Sınıflar arası uçurumlardan hoşlanmadığımdan, inandığı gibi yürüyenlere meylim vardır her zaman. Bir ressam var tablonun başında hayranlıkla izlediğim. Her vurduğu fırçanın gölgesinde olasım tutar çoğu zaman. Korkarım kimi zaman da. Tuvalin üzerinde daha kurumadan boyalar, kılıktan kılığa giren hep aynı yabancı el, gelip görünmez sanılan yerlerden resmi karalar. İnancım sarsılır. Bıkarım. Bakmamak için hücre cezası keserim kendime.
Davalarında yürüyen kimleri gördüm? Kaçmışlar mıydı?
Evet, kimi zaman kaçmak bile bir savunma belki de. Tebelleş olan belaya tebelleş olmak yiğitlik midir? Bazen de kaçmak gerekir inançların gereği kendi ruh âlemine. Bazen kaçıp saklanmak gerekir elbette.
“İnancım yok” ya da ”inançlıyım” diyen insanlar çok yakınımdalar. Her iki yola gidenler de bin takla atıyor ateşin aşkıyla yanmaya.
Uhrevi bir aşkın ya da yoldaşlığın peşine düşüyor sağımda solumda yürüyenler. Oysa inandıkları ya da reddettikleri Hakk için olduğunu söyledikleri bencillikleri göremiyorlar nedense. Kendileri için yaşıyorlar yalnızca. Kendileri dışındakileri yok etmekten ya da harcamaktan korkmayarak.
“Haramda uhreviyet bulma”nın sırrını çözen mi oldu ben yokken buralarda? Yahut, davası olan sosyal adalet uğrunda “gelen giden her tende” aşk mı icat etti modern ilimler? Düpedüz şeytana mı tapıyoruz artık ya da ahlaksız bir toplumun tohumlarını mı ekiyoruz özenle.
Dava adamı olmak istemiyorum o halde. Yeni gelen nesil bu yüzden bu kadar apolitik ve uzak eski moda davalara belki de. Bakıyorlar anne babalarına. Bir kere daha, bir kere daha… Gördükleri tüm siyasi simgelerin arkalarında saklanan çirkeflikler yüzünden alt üst olan mideleriyle, onlara benzememek adına “gelişine yaşanan” bir hayatı sevmeyi öğreniyorlar.
Davacı değilim, davalı olmaya da niyetim yok. Adam gibi adam olmak bu kadar zor mu gerçekten…
10.01.2011
Adam: Ademoğlu anlamında kullanılmıştır. Kadın ve erkekler aynı anda kastedilmektedir.