- 365 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
EKONOMİK DURUMUMUZ MÜZAKERELERİ DE ETKİLEMEKTEDİR!
EKONOMİK DURUMUMUZ MÜZAKERELERİ DE ETKİLEMEKTEDİR!
Dünkü yazımda ekonomimizdeki çöküşün yanlış politikalardan kaynaklandığını yazmıştım. Bu günde biraz daha o konuya değinip, bu yanlış politikaların, dış ilişkilerimizi de nasıl etkilediğini anlatmaya çalışacağım.
Aslında dış ilişkilerimizde yıllardır her hangi bir sonuca varılamamasının sebebi de bu içerdeki ekonomimizin her geçen gün biraz daha dibe vurmasıyla doğru orantılıdır. Biz ekonomisini güçlendirmiş kendi ürettiklerimizle ticaretimizi ithal ettiklerimizin önüne geçirebilmiş olsaydık bu gün Rum’un karşısında çok daha dirayetli bir şekilde durabilir, anlaşmalarda daha çok söz sahibi olabilirdik. Bu dediğimi yapabilseydik. Vatandaşımızda seçimlerde aş, iş vaatlerine kanmadan, gerçek anlamda KKTC’yi ilelebet yaşatacak idarecileri seçebilirdi.
Fakat şimdi vatandaşın bir bölümü bu iktidara gelebilmek için verilen vaatlerden yaralanırken, bir bölümü de sıvazlanan sırtıyla kalmaktadır. Sırtı sıvazlanan bu vatandaş bir dahaki seçime dek yine hayat mücadelesine devam ederken, gün bulup gün yemenin derdinden ne yapacağını bilemezken bir seçim dönemi daha gelir ve yalan vaatler yeniden bol keseden atılmaya başlanır. Denize düşen yılana sarılır misali vatandaş bu kez yine en çok vaatte bulunanı seçer. Fakat seçerken hiç düşünemez, bu tercihim KKTC için hayırlı mıdır? “Ben bu tercihimi KKTC için mi yapıyorum yoksa kendim için mi”? diye kendine sormaz.
Netice itibariyle de yapılan bu menfaat karşılığı tercihler neticesinde, yalan vaatlerle bu koltuğa oturanlardan da ülke yararına bir faaliyet beklemek de abesle iştigal olur.
İdarecilerimizin de, vatandaşın da sığındığı tek konu ambargolar. Peki, ambargolar KKTC’nin ekonomik yönden gelişmesinin önünde engelse, bu ithal ürünlerin bolluğunu nasıl açıklayacağız. Arabadan tutun, en ufak elektronik eşyalara dek, ev eşyalarından gıda mamullerine dek dünya piyasalarında var olan bil umum malın KKTC’de satılıyor olmasını nasıl açıklayacağız. Girişin olduğu bir ülke de mutlaka çıkış da vardır. Çıkış nasıl olmaz? Üretimin sıfırdır. Elinde satacak bir şeyin yoktur. İşte o zaman çıkışın yoktur. İyi de bu ithalatın nasıl yapıldığı da ayrı bir konu ki artık bunu da ekonomistlerin cevaplaması lazım.
Türkiye’de Genel Kurmay Başkanlığının bir sloganı vardı “Güçlü ordu, Güçlü Türkiye” diye bizimde “Güçlü Ekonomi, Güçlü KKTC” sözünü sloganlaştırmamız lazımdır.
Ekonomimiz güçlenmedikçe, yönetimde bulunanlar koltuklarından önce vatandaşın refahını düşünmedikçe, iç ve dış sorunlarımız bitmez.
Dünyanın hiçbir yerinde üretmeden, tüketen bir ülke yoktur. İşte biz bu mucizeyi gerçekleştiriyoruz. Üretimimiz yok, fakat yine de milyon dolarlık ithalatlar yapabiliyoruz.
Bu ithalatlar da belirli kişilerin tekelinde yapılmaktadır. Hükümetlerimizde bu ithalatları teşvik etmektedir. Yine hükümetlerimiz daha önce bu ülkede ihracatımıza büyük katkı koyan kuruluşların tek tek batmasına göz yummuştur. Tarım ve hayvancılığı kalkındırma da yetersiz kalmıştır. Bunun neticesinde de bütün bütçesini Türkiye’den gelecek yardımlara bağlamıştır. Bir sözümüz vardır “dökme suyla değirmen dönmez” denir ya işte Türkiye’nin yaptığı yardımlarla da bir devlet idare edilemez. Kaldı ki şimdi Türkiye’nin başında bulunan hükümet zaten Kıbrıs’ı gözden çıkarmış. Bir şekilde AB ve Rum’la anlaşmış durumda. Haliyle KKTC’nin ekonomik olarak zora girip, Rum’a boyun eğecek hale gelmesini de isteyecektir. Bunun olması içinde vatandaşın boğazının sıkılması gerekmektedir. Bunu da yapmıştır AKP hükümeti.
Bu noktada UBP hükümeti devreye girmeli. Zaman içinde kapatılan o kuruluşları açmalı. Devlet desteğinde daha başka yatırımları da teşvik etmelidir. Torpil sektörünü değil, gerçek iş sektörünü hayata geçirmelidir. Kurutulan narenciye bahçelerinin yerlerini binalarla doldurulmasına izin vermemeli, Narenciyeyi yeniden canlandırmalıdır. Üretime geçildikten sonra da ürettiklerin satmak için illaki de AB pazarını tercih etmemeli, başka pazarlara da yönelmelidir. İşte o zaman kendimizi illaki de Rum’la anlaşmalıyız diye hissetmeyeceğimiz için, Rum’un karşısında eşit şartlarda masaya oturacağımızdan, müzakereler uzasa bile, bizi boyun eğen taraf olmaktan kurtaracaktır.
Sonuç olarak, KKTC’de ki tüm bu yaşananların sebebinin merkezi ekonomi kaynaklıdır. KKTC’nin ekonomisinin bozulmasında menfaat sağlayanlardan kurtulmadıkça da Kıbrıs sorunu bitmeyecektir.
Ayla BERKİN
06.01.2011
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.