masalcının aklı karışınca...
"Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde!" dedikleri bir günde, memleketin birinde, insanın kıt olduğu bir yerde; develer tellal iken, pireler berber iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, anam düştü beşikten, babam düştü eşikten. Anam kaptı maşayı, babam kaptı sopayı. Baktım, sonunda geliyor dayak! korktum kaçtım. Kaçtım kaçmasına ya, bir de baktım ki ancak bir arpa boyu yol gitmişim…
Önüme üç dükkân çıktı. Birinin borcu çok, birinin kapısı mühürlü, birin de hiç malı yok. Hiç durmadım, kapısı mühürlü dükkâna girdim. Baktım üç tane tost. Birinin peyniri yok, birinin ekmeği yok, birinde ne peynir var ne ekmek. Hemen peyniri ve ekmeği olmayan tostu aldım yedim. Yedikten sonra çok susadım, az gittim uz gittim. Yol üstünde üç dere gördüm. Birinin suyu yok, birisi çok tuzlu, biri de bal gibi tatlı. Suyu olmayanından kana kana su içtim. Yol üstünde üç adam gördüm. Biri görür ama sağır. Biri görmez ama duyar. Birinde ise ne göz kalmış, ne kulak. Evden kaçtım ya! iş bulup çalışmam lazım. Kör ve sağır olan adama iş var mı diye sordum. “Padişahın sarayına git, orada iş bulursun” dedi.
Az gittim uz gittim. Dere tepe düz gittim. Biraz da uçan halıda yol aldıktan sonra saraya vardım. Birde baktım ki cümbüş var sarayda. Padişah koca masayı donatmış, kendiside başköşede, dalkavuklar doluşmuş yanına. El pençe divan durdum, iş sordum. “Ne iş yaparsın sen” dedi. “Ne iş olursa yaparım” dedim. Üç iş söyledi biri vergi toplamak, biri sarayın maliyesini tutmak, biri de yan gelip yatmak. “Yan gelip yatmak” dedim. İşe başladım. Birinci gün uykumun arasında vatandaşın bağrış, çığırışlarıyla sıçradım. Vergisini ödememiş, inim inim inletiyorlar. İkinci gün tam tatlı uykumda gene aynı figan bu kez on beş kişi bağırıyor “Padişahım istifa, padişahım istifa” üçüncü gün ayaklanma. Baktım rahat uyku yok gene yollara düştüm.
Az gittim uz gittim üç fabrika gördüm. Biri işçileri kapıya koymuş, biri kapıya zincir takmış, birinin işçileri greve çıkmış. Saraydan sonra bunları görünce aklım karıştı. Gene yollara düştüm. Baktım üç kalabalık grup. Birinci grup “iş” diye, ikinci grup “aş” diye ağlar, üçüncü grup “dağılın” diye kovalar. Ya sabır dedim bu ne. Koluma okkalı bir cimdik attım. Rüyamı bu gerçek mi, uyuyor muyum uyanık mı? Canım yandı, gene yollara düştüm.
Bir adım attım kar yağdı, bir adım attım çöl sıcağı, bir adım attım sağanak yağmur. Kafamı gökyüzüne kaldırdım “Ey Allah’ım hadi benim kafam karışık, iklimlerin hangi ara kafası karıştı. Benim nevrim döndü saçmaladım. Bu insanlara ne oluyor? Küresel ısınma, işsizlik, yolsuzluk, vatandaş kan ağlıyor”. En iyisi bir bilge bulayım durumu sormak. Gene yollara koyuldum. Üç yol çıktı karşıma. Birinde kocaman bir kanalizasyon çukuru, diğerinde doğal gaz boru hattı, öbüründe metro çalışması. Çukura gire çıka geçtim yolu.
Karşıma üç çocuk çıktı. Birinin anası, birinin babası, birinin hem anası hem babası yok. Halleri perişan bu ıssız yerde mendil satıyorlar! Bilgenin yerini sordum. “Kaf dağının ardında” dediler. Bana gene yol göründü. Az gittim uz gittim dere tepe düz gittim Kaf dağına vardım. Baktım üç bilge yan yana oturuyor. Durumu onlara anlattım. Gözlerini kapayan “hanginiz bir ağaç dikip çiçek yetiştirdiniz?” dedi. Kulaklarını kapayan“yok ettiğiniz bunca güzelliği kaybedene kadar ses çıkarmadınız?” dedi. Biri “İnsanlar bu duruma düşene kadar neredeydi?” dediler.
Cevap bile veremeden tekrar yola koyuldum. En iyisi gidip masal kahramanlarından yardım istemekti. Biz nerede yanlış yaptıkta masalların da aklı karıştı. Kül kedisi, pamuk prenses, çizmeli kedi, kırmızı başlıklı kız, parmak çocuk, uyuyan güzelle birlikte uykuya dalmış. Alaaddinin sihirli lambasındaki cine sordum. “Ne olmuş bunlara?” Önce tuhaf tuhaf baktı bana. Yıllardır onları arayıp soran olmamış. Şaşkın şaşkın “çocuklar artık bu masalları okumadığı ve dinlemediği için masal kahramanları uyku büyüsüne yakalandılar. Kimsenin onları arayıp sorduğu yok” dedi. Kötü kalpli bencillik, hırs, intikam da masallar ülkesini ele geçirmiş. Masalların aklı karışınca da ortaya gerçekler çıkmış. Acı ama günümüzün gerçekleriyle yüzleşmek benimde aklımı karıştırdığı için tekrar anamın elindeki maşaya, babamın elindeki sopaya rağmen eve dönmeye karar verdim…
Saatin alarmı çaldığında masal ülkesi kayboldu. Kendimi işe giderken yolda buldum. Yol çukurlarla doluydu. Çantası çalınan kadın feryat ediyordu. Greve çıkmış işçiler isyandaydı. Polis öğrencileri kovalıyordu…
Gökten üç armut düşmüş. Birisi paylaşmasını bilenlere, birisi kendini düşünenlere, biriside armudun iyisini seçenlere…