- 1286 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
RASİM DENİZ İLE EDEBİYAT ÜZERİNE GÖRÜŞME
RASİM DENİZ İLE EDEBİYAT ÜZERİNE GÖRÜŞME
Röportaj : Süleyman KARACABEY.
1.Sayın Rasim Deniz; sizi uzun zamandır takip ediyoruz.Çıngı dergimiz okuyucularının da sizi tanımalarını istiyoruz. Bize kendinizi tanıtır mısınız?
15.9.1938’de Kayseri Kocasinan İlçesi’ne bağlı Mollahacı(Ulumollahacı) köyünde doğdum. İlkokulu burada bitirdikten sonra orta ve lise tahsilimi Kayseri İmam Hatip Lisesi ve daha sonra da İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nde okudum. Sırasıyla Diyanet İşleri Başkanlığında,Milli Eğitim Bakanlığında çalıştıktan sonra Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi oldum. Burada çalıştığım zamanda Erc. Ünv. Sosyal Bilimler Enstitüsünde Kayseri Masalları üzerinde Yüksek Lisansımı tamamladım, Elazığ Fırat Üniversitesi S.Bilimler Enstitüsünde de Doktoramı tamamladım. Kayseri İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevliliği’nden de 1999 yılında emekli oldum.
2.Sayın hocam; sizi kültür ve edebiyata sevk eden nedenler nelerdir ?
Öğrencileri, ana-babadan daha çok öğretmenleri yönlendirir. Bir talebe dersinde başarılı, dersi sevdiren öğretmenini ve onun verdiği dersi sever. Kendi de o öğretmen gibi olmak ister. Ben de önce Türkçe,sonra da Edebiyat öğretmenlerini rehber edindim.
3.Sayın hocam; kültürümüze edebiyatımıza kazandırdığınız 6 (altı) adet eseriniz bulunmaktadır. Kitaplarınızdan bahseder misiniz ?
Kitap yazmak hayli zahmetli ve zor bir iştir. Bundan daha zoru da kitap yayımlamaktır. Zorun zoru da yayımlanan kitabı satmaktır. Türk ve İslâm aleminde kitap okuma sevgisi ve alışkanlığı yoktur. Halbuki Tanrı’nın ilk emri “oku” ile başlar. Okuma emrini unuttuğumuz içindir ki, bütün İslâm dünyasının hali meydandadır. Benim kitaplara gelince, Kayseri Masalları kitabı hariç diğerleri,19. asrın dili ile yazılmış şiirleri ihtiva eden eserler olduğu için daha çok edebiyatçıları ilgilendirir.
4.Sayın hocam; kitaplarınızın tamamı uzun araştırmalar neticesinde meydana gelen önemli eserler. Araştırmaya yönelen kimselere önerileriniz nelerdir ?
Türkiye’de Araştırma yapacaklara ilk tavsiyem, iyi bir Osmanlıca bilmeleri ,Arapça, Farsça ve batı dillerinden mutlaka birine vakıf olmalarıdır.Hele hele bunlardan birini bilmiyorsa Türk kütüphanelerinde araştırma yapmaktan daha çok karıştırma yapmış olurlar. Bazılarının Girit adasını kürt adası, Pîr kelimesin pire okudukları gibi.
5.Sayın hocam; sizin şiir yazdığınız dönemler vardı. Ancak şiiri bıraktınız. edebiyat ile alakanız devam ediyor. sizi şiirden uzak tutan ve araştırmaya,kitap yazmaya sevk eden nedenler nelerdir ?
.
Ben, lisede okuduğum yıllarda iki defterlik şiir yazdım. Kendimi çok iyi bir şair zannediyordum. ( bazılarının kendini çok iyi bir şair zannettikleri) İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü öğrencisi olduktan sonra, Rahmetli Nihat Sami Banarlı, Ord. Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan, Arap ve Fars edebiyatına vakıf Mahir İz Bey ve Hüseyin Nihal Atsız gibi dahileri tanıdım. Yıllar geçtikten sonra yazmış olduğum defterler içinde bir tek şiire rastlayamadığım için bunları yaktım. Sabah okula geldiğimde Rahmetli hocam Mahir İz Beyi gördüm. “Rasim sen şiir yazma, şair yaz ve üzülme” dedi. O günden sonra emre uyup hep şair yazmaktayım.
6.sayın hocam; şahsen tanıdığınız veya sadece eserlerini tanıdığınız yazar veya şairler var mıdır? Varsa nasıl bir etkilenmeniz oldu ?
Benim yetişmem de ilkokul hocam Sn.Hasan Durmuş, Yusuf Aslan, Ortaokul ve Lise de Sabit Hashalıcı,Cemal Cebeci ve Yüksek İslâm Enstitüsünde de Ali Nihat Tarlan, Nihat Sami Banarlı hocaları tanıma fırsatı buldum. Bilhassa Mahir İz hocamdan birkaç arkadaşımla Kadıköy iskele camiinde sabah namazından sonra Fuzûlî Divanını okuma bahtiyarlığına eriştim. Hüseyin Nihal Atsız Bey’de Türk Millî vezni olan hece veznini ve tarihi sevdirdi.
7.Sayın hocam; yaşadığınız ilden Kayseri’de kültür ve kültürün önemi nedir? Kültür yapısını nasıl değerlendiriyorsunuz ?
Mensubu olmaktan şeref duyduğum Kayseri’de kültüre hizmet etme yarışında büyük bir çaba vardır; bundan dolayı da çok mutluyum. Ancak bazı nev-heves yazar ve şairlerin kitap yayımlamakta çok acele etmeleri bir özür olsa da ilerisi için bir umuttur. Beni ve bütün aydınları üzen bilgi kirliliği ve kitap hırsızlığıdır.
Seneler önce yazılmış iki bir kitabın mahkemelik olması çok acıdır. Bu olay kültür camiasını gereğinden fazla üzmüştür. Kültürün önemi aydınlanmak ve aydınlatmaktır.
8.Sayın hocam: ülkemizde birçok kültür ve edebiyat dergisi yayınlanmaktadır. Bu manada ilimizde edebiyat ve kültüre katkıları nelerdir? Eksiklikleri var mıdır?
Bir ülkede ne kadar çok gazete, dergi ve kitap çıkıyorsa o oranda halk aydınlanıyor demektir. Çıkan dergilerin fazlalığı, yayımlanan kitapların çokluğu bizi sevindirir. Kusursuz sadece Allah’tır. Kul kusursuz olmaz. Marifet eksiklerini görmek, göstermek ve onları daha doğru yapmaya çalışmaktır. Hiçbir şey tam mükemmel değildir,elbette az veya çok eksikler,noksanlar olabilir. “İki gününü bir birine eşit kılan ziyandadır” Hadisine uyarak,bir sonraki bir öncekinden daha iyi daha mükemmel,daha yanlışsız olmasına dikkat etmek yayımcıların birinci görevidir.
9.Sayın hocam; Çıngı Dergimiz’de sorumluluğunuz bulunmakta; bu nedenle çıngı Dergisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Diğer dergilerden farkı nedir ? Neler yapmayı düşünüyorsunuz?
Çıngı dergisi, yeni doğmuş bir çocuk gibidir. Her dergide olduğu gibi Çıngı’da da gözden kaçmış bazı eksik ve noksanlıklar olmuştur. Fakat her yeni sayısında daha iyi ve daha mükemmel çıkacaktır. Çıkmalıdır.
Çıngı dergi, bir kişinin, on kişinin değil edebiyata ve kültüre gönül veren fedakar ve idealist insanların omuzları üzerinde tarihi görevini yapacaktır; yapmalıdır da…
Her dergi, cemiyete hizmet için yayımlanmakta ve belli bir düşüncenin temsilcisidir. Bunların hepside iyi niyetle yayım hayatına atılmış kültürlü, insanların gayretleri ile ayakta durmaya çalışmaktadır.
Ümidim Çıngı derginin uzun ömürlü, geniş kitlelere ulaşarak halka hizmet görevini sürdürmesidir.
10.Sayın hocam; son olarak Çıngı okuyucularına ve halkımıza vermek istediğiniz mesaj nedir?
Çıngı dergisi, “halka hizmet, Hakk’a hizmettir” düşüncesinden hareketle kaybolmaya yüz tutan atalarımızın kültürünü, edebiyatını ve şiirini gelecek nesillere ulaştırmak ve böylece halkın yozlaşmasını, başkalaşmasını; yine kendi olarak yaşayıp kendi olarak kalmasını amaçlamıştır.
*NOT:Bu söyleşi Çıngı Dergisinin kasım-aralık 2010 sayısında yayınlanmıştır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.