- 806 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MEHMET AKİF'İ RAHMETLE ANIYORUZ
M. Akif’i rahmetle anıyoruz
27 Aralık 1936’da aramızdan ayrılan Milli Marşımızın yazarı M. Akif Ersoy’u vefat yıldönümü dolayısıyla rahmet ve minnetle anıyoruz. O ki bütün yönleriyle abide bir şahsiyettir. O’nun gerek "Çanakkale Destanı", gerekse "İstiklal Marşı" yapıtları, Türk edebiyatına armağan edilmiş eşi benzeri bulunmayan iki şaheserdir.
İstiklal Marşı müsabakasından hak ettiği 500 Türk Lirası ödülü kabul etmeyerek, onu "Dârü’l- Nisai" adlı bir hayır kurumuna bağışlaması, bugün acaba hangi babayiğidin harcıdır? Halbuki o günlerde Akif’in sırtına giyeceği bir paltosu dahi yoktur. Arkadaşından ödünç aldığı palto ile meclis çalışmalarına katılmaktadır. Cebinde de yine bir arkadaşından borç aldığı sadece 2 lira bulunmaktadır. Bu derece paraya ihtiyaç duyduğu halde onu kabul etmemesi, Akif’in yüce şahsiyetiyle alakalıdır. Çünkü o gün bu parayla Ankara’da tam üç tane çiftlik almak mümkündü. Bir servet değerindeki bu meblağı kabul etmemesi, onun milletin hislerinin parayla satın alınamayacağı inancında aramak gerekir. İşte Akif’i Akif yapan temel sebep de budur zaten.
Onun Safâhat’ı ,1911- 1930 yılları arasında Türk toplumunun hemen bütün meselelerini aksettiren bir ayna hüviyeti taşır. H.C. Yalçın’ın ifadesine göre de: "Mehmet Âkif’in hayatı, eserlerinden çok daha muhteşem bir şiirdir..."
Moskova’da A.Puşkin’e gösterilen ilgi, Londra’da Shakespeare’den esirgenmeyen alaka, Fransada Hügo’ya duyulan saygı, ülkemizde bazı çevreler tarafından neden acaba M. Akif’ten esirgenir? Ankara‘da Tacettin Dergahı böyle mi olmalıydı? Fatih Sarıgüzel hâlâ bedbaht, perişan ve metruk mu kalmalıydı?…
"Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince,
Günler şu heyulayı da er geç silecektir,
Rahmetle anılmak,ebediyet budur amma,
Sessiz yaşadım, kim beni, nereden bilecektir."
Evet Akif böyle diyordu: "Sessiz yaşadım, kim beni, nereden bilecektir."Hayır bu asil millet, kadirşinas halkımız Onu unutmadı, eserlerini unutmadı. Gönül sarayının köşkünde ona özel bir yer ayırdı ve sonsuza dek yaşatacak inşallah.
Milletimizin gönlünde âbideleşen, ebedileşen ve heykelleşen Akif’i biz de tekrar rahmetle anıyor ve hayırla yad ediyoruz.
Bugün Mekke’nin Fethi
Şehirlerin anası "Ümmü’l-Kura" diye anılan Mekke-i Mükerreme 630 yılında Peygamberimiz tarafından fethedilmiştir. "Beyt-i Mamur, Kâbe’yi, Kâbe Mekke’yi, Mekke de diğer şehirleri doğurmuştur. Bu bakımdan dünya tarihi açısından mesele ele alındığında, Mekke-i Mükerreme kıyası kabil olmayan bir mübarek şehirdir. Beytullah’ın şehrin bağrında bulunması, ilk insan ve ilk peygamber Hz. Adem ve eşi Havva anamızın orada buluşmaları, Fil Ordusu’nun orada helak olması, Yüce Kudret’in emriyle Hz.Hacer validemizin bir kırba su ve bir parça hurma eşliğinde oğlu İsmail ile oraya bırakılmaları ve Zemzem suyunun zuhuru, pek çok peygamberin ve bizim Peygamberimizin de orada zuhur etmesi gibi tarihi olaylar, Mekke’ye ayrı bir özellik ve güzellik katmaktadır.