BİRAZ NOSTALJİ
Büyüyünce ne olacaksın ? diye sorduklarında başlardım " doktor,subay,pilot,bakkal ve gözümde mesleklerin en yücesi olarak gördüğüm :şoför" der bir nefeste sayardım her birini.Bunlardan şoför ve bakkal hariç diğerleri annemim ve babamın üzerime yakıştırdıkları sünnet elbisesi havasındaki gösterişli, itibarlı mesleklerdi.
Ben de onların memnuniyetini görünce illa sayardım, istemeye istemeye.
Oysa ben dolabında envai çeşit çikolatalar ve şekerlemeler bulunan bir bakkaldan daha mutlu ve zengin meslek erbabı olamayacağını düşünürdüm.
Şoförlük her ne kadar çikolatalı bir iş olamsa da ,araba sürmek de en az bakkallık kadar güzeldi benim çocuk gözümde o zamanlar.
Her rastladıkları yerde babamın çok sevdiği arkadaşları beni gördüklerinde "Naaber ula kerhaneci?" diye hatrımı sorduklarında ben de "kerhanecilik" mesleği konusunda o zamanlar yeterli bilgim olmadığından , ""iyiyim " der çıkardım işin içinden.
O zamanlar elektrikler kesildiğinde babamın her defasında bir kutu aldığı beyaz mumlar telaşla aranır asla konulduğu yerde olamazdı. ben başımı pencerenin camına dayar evimizde elektrik olmadığı halde caddeden geçen otomobillerin ışıklarının yanmasına bir anlam veremezdim. hele o hoyratça klakson çalmalarına çok sinirlenirdim.
Her hafta sonu gazeteci merhum Ziya amcanın büfesine koşar ,babamın matematik defterinim sarı kağıdına yazdığı gazeteleri ve her akşam yalancı uykumda kahramanları olduğum dergilerimi alır, birbirine yapışık sayfaları eve gitmeden yolda açar , maceraların sonuna bakmadan ilk sayfalarına göz atardım.
Zagor muhtemelen yine baltasıyla işi halledecek, Çiko bir yandan karnını doyururken bir yandan da Zagor Tenay’a esprileriyle ve zekasıyla yardımcı olacaktır. baltalı İlah olarak kendini Kızılderililere kakalamış olmasının en büyük nedeni Amerikan Emperyalizminin vahşi ve kafasız kabul ettiği Kızılderili milletine uyguladığı soykırımın haklı ve geçerli sebeplerle dünya halklarının hafızalarına kazınmasından ibarettir.
Yoksa doğa dostu, balta atmasıyla meşhur,ülkemizin çocuklarının bilinçlerinde ayrı bir yeri olan "Baltalı İlah" ın asla kötü bir niyeti yoktur.
Tom Miks aynı bana benzerdi o zamanlar. Benim de bir türlü anlaşamadığım bir Suzi’m vardı. Bir tek konyakçı’m ve iki yanımda asılı duran toplu tabancalarım yoktu.
Ranger de değildim.Fakat o hızlı silah kullanan Tom benim için neler yapardı,ne fedakarlıklar gösterirdi rüyalarımda.Bir defasında içten itirafımdan etkilenip Suzi’yi öpmeme bile müsaade etmişti. O da biliyordu ki Suzi benim ablam sayılırdı,yani o kadar.
Kanyakçı bu ilere asla burnunu sokmaz, doktor Salasso’nun da işleri başından aşmış olduğundan bana karşı daima nazik ve mütebessüm olmuşlardır.
Bütün resimli romanlarda yardımcı çizgi karakterlerin bir kaç tanesi dışında şarapçı veya konyakçı olduğunu düşünürsek, gençler arsında alkol tüketiminin teşvik edildiğini anlayabiliriz diye düşünüyorum.
Nevada ranger’larının hayallerimizi süslediği yıllarda ruhumuzu ele geçirmeye çalışan şeytan’ın farkında değildik aslında. Olamazdık da.
Bir dönem rüyalarımızda heyecanla sağa sola koşarak kırmızı ceketlilerden saklanmaya çalışır, tepelerin ardından Milliyetçilerin en has adamı, zamanın Polat Alemdar’ı Çelik Black, yani Çelik Bilek görününce , rüyalarımızın havası,tadı değişir, kaçan İngiliz askerlerinin GB yazılı şapkalarını toplar dalga geçerdik.
Kötü adamlar iyi Amerikan kahramanlarından farklı olarak ağızlarını yamultarak konuşurlardı.
Yıllar sürdü o işgalci GB yazılı sivri şapkalı İngilizler ile savaşımız, nihayet duyduk ki Çelik Bilek onlaro vatanımızdan sürmüş ve milliyetçiler işi kotarmış.
Hemen bir yüz yıl sonra da Çelik Bilek’in çocukları Irak’ı, afganistan’ı işgal etmişler ve oralara ülkelerinde hazır paketlerde satılan "özgür demokrasi" götürmek için ellerinden gelen her türlü vahşeti , cinayeti işlemişler.
Bilemiyorum Rodi bu olanları görse ne derdi?
Profesör mantıklı bir açıklama yapardı eminim. En azından Bush adlı gergedandan daha akıllı olduğu kanaatindeyim.
Can Rambo Allah’ı var ta Afganistana kadar uzandı hayır hasenat savaşları yapmak için. Kim yapar onun yaptığını ? Baba evladına ,komşu komşuya, dayı yeğenine yapmaz Rambo abimizin canını tehlikenin en sülüklü işkence çukurlarına atıp mazlum ve aptal üçüncü dünya ülkelerinin insanları için yaptıklarını.
Kaptan Swing bütün bu olanlardan habersiz yaşadığı Ontario kalesinde güzel Betty ile köşe kapmaca oynarken bir başka kaptan olan Kanca yurt savunmasında kendini denizlere atmıştır erkenden.
Mister Blöf ise her zamanki gibi yeni aşklar peşinde dolanmakta fakat bir gözü ile daima meyhanelerde konuşulanları dinlemektedir.
Zira o zamanlar şimdiki gibi dinleme cihazları yok. Öyle kimseye "Kasetin var.Beni bakan yap kaseti sana veriyim ..yoksaaa" diyemiyorsunuz. İlla kapı arkalarında dinleme olacak manuel olarak. Yoksa istihbaratın işi zor.
Bir de atalarının ruhlarını yaktığı çam ağaçlarının göğe yükselen dumanlarında arayan Gamlı Baykuş gibi bir iptidai elemanın varsa işin daha zor.
Kıçını Puik’ten mi koruyacaksın, Puik’i kıçından mı koruyacaksın. İki ucu iğrenç değnek.
Tom Braks ise hasta olduğum bir arkadaş, bir dakikada kılık değiştirme ustasıydı hatırlarsanız. sadece yüzünü değil,kılığına bürüneceği kişinin bütün ebatlarını taklit ederdi.
Birden muhabbetin en cafcaflı yerinde elini enseye götürür tıpkısının aynısı olduğu düşmanın suratını yüzünden sıyırır o bizim bildiğimiz Tom’cuk olur adamları vururdu.
Mandrake’yi, Gordon’u , Kızılmaske’yi pek sevememiştim. hele Madnrake’nin viilasının adını (Xanadu) telaffuz edememek zoruma gidiyordu.
Bütün bunlar Amerikan Emperyalizminin elinin ne kadar uzun olduğunun ve ne kadar tehlikeli olduğunun en bariz göstergesidir.
Biz çocukluğumuzda ecnebi kahramanların rüyalarıyla uyurken, bizim kahramanlarımızı göz ardı ettik daima,unuttuk.
Bir ara sağolsun Mamçakoğlu devreye girdi de "Estergon kalası, İstanbulun Fethi, Fatihin Fedaisi Kara Murat" ile bir dönem rahatladık.
Bir de Tarkan’ımız vardı ki Türk’ün bilek gücü yanında cinsel gücü hususunda da hünerlerini, özelliklerini tüm Saksonya’ya ve Bizans’ın avratlarına ıspat etmişti sağolsun.
Bizanslı danyal Topatanüs’ün hancıya seslenip "et ve şarap" istediği sahneyi dün gibi anımsıyorum.
Yalnız sinema versiyonunda Kurt yerine sıradan,her mezbahanın etrafında pinekleyen sokak köpeği kullanılmasını ve ağzı kapalı olduğu halde havlayarak ortalığı birbirne katmasını hala çözebilmiş değilim.
Sonradan sinema afişlerini ülkemiz o zaman daha içten ve daha başarılı kahramanlarından Mete İnselel, Aydemir Akbaş,Ünsal Emre ve Zerrin Egeliler ,Arzu Okay,Mine Mutlu ve Ali Poyrazoğlu’nun başrollerini paylaştığı filmler süsüledi bir süre.
Ve "civciv çıkacak kuş çıkacak, Ayıkla beni Hüsnü,Çıldırtan Kadın, Ah deme oh de " gibi yerli mallar haftasını andıran , Türk milletinin bağrından çıkan sanatçılar tarafından bizzat oynanan çok sosyal filmler sinemaların hayatını kurtardı.
Bu sayede gençlerimiz,çocuklarımız hatta büyüklerimiz de emperyalizmin Emmanuellasından, Silvia Kristelinden kurtuldu böylece.
Bu aslında bir öze dönüş,milli değerlere sahip çıkış, "yerli malı,yurdum malı,herkeş onu kullanmalı" diyen öğretmenlerimizin vasiyetlerine de bir cevap oluyordu.
Şimdi aklıma geldi. Önceki gün Tunceli’nde halk gösteri yapmış. Birahanelerde kadınların konsomasyon yapmaması için.
Kadınlık onuru ayaklar altına alınıyor gerekçesiyle.
Diğer illerde yok mu dersiniz ?
Konya’da?
Erzurum’da?
Ya diğer illerde durum nasıl dersiniz?
Demezmisiniz?
YORUMLAR
Karamba karambita :- )
Sevgili “erolabi”
Kısmen katıldığım yarı muhasebe yarı infaz içerikli yazınızda abalıya vururken kantarın topuzu biraz fazla kaçmadı mı Allasen :-)
Hasbelkader saymış olduğun kitapların birçoğunu (saymadığın da var) vakti zamanın da hatmetmiş bir vatandaş olarak içim cız etti desem yeridir hani. Seksen küsur yıllık Cumhuriyet tarihimizin makûs talihinin vebalini bu gayrimüslim kahramanlarımıza yüklerken, geri demeyeyim de bir yerlere geç kalmışlığımızın faturasını bu döneme keserken zoruma gitti, ne yalan söyleyeyim.
Gizli bir misyonları olduğunu varsaysak bile onlarda harama haram helale helal diyordu, bakmayın kuzu yerine domuz kebabı yediklerine. Hatırladığım kadarı ile o kadar fırsat yakalamalarına rağmen ne Tommiks Suzi yi ne de Kaptan Swing Betty i samanlığa attı. Bir ara öyle oldu ki; yahu bu Tommiks, Swing, Redkit sakın ibne olmasınlar anasına satayım bile dedik. O kadar uçkurlarına sahipler anla.
Oysa bizim Kara Murat, namı diğer “Tudor” Balkanlar da, aşağı Avrupa da üstünden geçmedik hatun bırakmadı.
Boy abdesti, moy abdesti, teyemmüm, meyemmüm hak getire.
Belki de o kitapların verdiği aragazı sayesinde 70–80 yıllarının gençliği o kadar hiperaktifti(k). Kim bilir?
Selamlar, saygılar
erolabi
Hani yaa..şu şimdi espri olan.."Aranan kan bulundu" diyen..
İşte ben şimdi o anonsu duyuyoarum kulaklarımda..
Haklısın desem..
yazı yazılmış..
Ama hak haklının..
Abi haklısın.
Valla haklısın..
Bizim bi Tarih hocamız vardı onu kızdırmak için sorardım.."Türkler diyosunuz da hocam.çTarkan hiç namaz kıldı mı filmlerde ve ya kitapta.."
Haklısın abi..
Ne diyim.
Haklıya haklı..
Tokluya toklu demek erdemdir demişti babam.
Selam ve sevgilerimle değerli hocam
Erolum senin yazın olacakta ben yorum yazmıyacağıma haa...? evimde değilim. Net varda klavye değişik taco yıldırımda dışarda ondanda yorum göremessen alınma... (bu yazıyıda toruna rüşvetle yazdırdım)
yeni yılın kutlu olsun... selamlarımla
erolabi
İyi ağabey Torun kazançlı çıktı ,sevindim.
Diğer ağabeylere de çok selam eder ellerinizden öperim.
İyi seneler hepinize.
Harika bir yazıydı.Okurken geçmişi anımsatan,bazen güldüren ve güldürürken hüzünlendiren sağlam bir kalemden çıktığını haykıran bir yazıydı.Tebrik ediyorum.Kaleminiz kavi olsun Erol bey.
erolabi
Düşündürürken güldürmek...
Geçmişin taşlarını bugüne döşeyip zenginliği de sağalyabilmek...
Güzeldi kutlaıdm...
erolabi
bir satırda gülüyor, bir satırda vay bee diyorum. Hakikatten hem gülüyor hemde kesinlikle doğru diyorum. Çoğu zaman söylenir ya ağlanacak halimize güldürrerek baktıryorsun abi.
Yahu bir de ne hafıza var maşallah subhanallah.
Ne diyim abi; kardeşin müteşekkir sana.
saygımla.
erolabi
Rusyanın yanıbaşında ülke olmaz zordu o zamanlar.
Amerika çok şey istedi ve aldı bizden.
Unutmam memur çocukları ta o zamanlar Allah baba derdi. Bazı yeşilçam filmlerinde duyarsınız o söylemi..
yaaa...
Sevgilerimle değerli kardeşim
Samimi,ölüm kokan,bahtiyarlığı temsil eden,tadı damağında bir yazıydı...
Şu çizgi-roman işi biraz fazla uzatılmış gibi;o da tuzu biberi olsun...
Abimden yaşanmış olayları,otobiyografik olarak okumak gerçekten çok güzel..
her daim saygımla...
erolabi
Selam ve sevgilerimle
ne garip...
dünyaya hükmeden amerikan emperyalizmi etkisi altına almaya çalıştığı milletlerin tarihini incelediğinde toplumları etkilemiş kahramanlara rastlamış.
belki kanyakçı,kızılderili vs gibi sanal kahramanlar yaratarak
toplumların kafasını kültürünü çalmaya kalkmışlar
rambolar sanaldır
ama malkoçoğulları halkın içinden çıkmış kültür parçalarıdır
bir okla kırk kişi vurmalar falan
ama bana göre emperryalizm aşağılık kompleksine kapılıp rambolar gibi sanal kahramanlar yaratmıştır
güzel bir yazı
kutlarım dostum
erolabi
haklısınız bu konuda.
Bir husus da emperyalizmin uluslarda aşağılık komplekler yaratmak için üstün güçlü isnalar, kahramanlar üretmesi ve dünya piyasasına sürmesidir.
Değerli yorumunuza teşekkür eder saygılarımı sunarım
Ben çocuklarımın da bizim dönemimizi yaşamasını isterdim. Gerçi şu dönemin rahatlığını yaşayan çocuklarımız belki de beğenmezdi o zamanları ama ben de geçmişe özlem duyanlardanım. Her hafta babam en büyük ablama para verirdi ve dört kız kardeş filmlere giderdik. O dönemlerde Hülya KOÇYİĞİT'in kızı Gülşah'la çevirdiği seri filmler vardı. Bayılırdım onlara.. Daha sonra yiğenimle Kemal SUNAL filmlerine sarmıştık.
Çok güzeldi yazınız. Beni nerelere götürdü. Tebrik ederim. Saygı ve selamlarımla..
erolabi
Yumurtayı tavukların altından alırdık sıcacık,
Elma armut ağaçlarının dallarında oyunlar oynardık, bir taraftan da en olmuşlarını tıplar kazaklarımıza doldururduk.
Ceviz kabukları kızartırdı ellerimizi..
Çocuklarımız bütün bu güzelliklerle marketlerde soğuk ve bedelle tanışıyorlar.
Bir tek meyveyi dalından yiyemediler hala.
Köye gittiğimzide sabah kahvaltısında sevdiklerini bildiğimden taze süt ısıtıp koydum önlerine..
Bu kokuyor deyip içmediler.
Süt süt kokuyordu çünkü.
Alışmışlar pastörize süte.
İstedikleri filmi internetten indirip seyrediyorlar.
Oyunları bilgisayarda başlayıp bitiyor.
Hayallerinin ufku daraldı.
Değerli yorumunuza şükranlarımı arz ederim.
İnsanı geçmişe götüren bazen düşündürüp bazen güldüren ama hep eskiye ait özlem..Bugün geçmişe özlem içeren üçüncü yazım .daha okurmuyum bilmiyorum.muhakkak karşıma çıkacak.bugünden o kadar yılmışız ki hep geçmişi anıyoruz.Ben kendi adıma belkide yaşlanıyorum diyorum.Ellerinize ve yüreğinize sağlık.Selamlar
erolabi
yokluklara rağmen...
daha içten.
daha samimi,
eskiden sokaklarda oyunlar kurardık.
şimdi kurulu parklarda oynuyor çocuklar.
geliştiremiyorlar hayal dünyalarını
değerli yorumunuza şükranlarımı sunarım