İnsan-i Kamil-3
Ye’se düşmez
Umutsuzluğa kapılmaz..Hem niye kapılsın ki, olup bitenden Yüce Allah’ın haberdar olduğunu bildikten sonra, her hal-u karda insanın imtihanda olduğunu fark ettikten sonra, İnsana takatinden fazla bir yükün yüklenmediğini bildikten sonra ,Yüce Allah’ın kullarını koruyup kolladığını bildiği halde neyin ye’sine düşecek,İki rekat sünnet tevbe ve dua kendisini diriltir, rahatlatır.Bazen de bir şükür secdesi, “Allah’ın rahmetinden kendini mahrum etmeyin” Ayet-ı Kerimesi insan için dağ gibi bir destektir.
Hayır ve şerrin Allah’ın iradesinde olduğuna inanmakAllah’ın her şeyden haberdar olduğu kanaatini taşımakla yükümlüdür mimin bir insan,
Üstadın Bediuzzaman’ın ifadesiyle bazı olaylar bizatihi bazı olaylar da netice itibariye hayırlıdır. Bir mümin bunu fark etmemişse iman ölçüsü açısından itikadi yönden işin elifbasındadır demek kanaatimce,
Hem insan yetersiz bilgi ve zayıf karakteriyle çoğu kere hayrı şer, şerri hayra yorumlayabiliyor.Örneğin yağışlı bir havaya kötü hava koşulları dediği gibi bir süre iklimin kurak gitmesini de olumsuz yorumluyor.Ya da bireysel olarak başına bir hal gelince ileriyi göremediği için o andaki etkisini düşünerek veryansın ediyor.Bundan dolayıdır ki Yüce Allah şöyle beyanda bulunuyor “umulur ki bir şeyi seversiniz onda sizin için şer vardır,umulur ki bir şeyden nefret edersiniz onda sizin için hayır vardır işin aslını siz bilemezsinin Allah bilir” Allah en doğruyu söylüyor.Bize de insan olarak bundan ibret almamız ,ona göre yorum ve değerlendirmemizi yapmamız gerek.Bu münasebetledir ki atalarımız “olup bitende hayır vardır” demiştir. Bu itikat amentumuzda yer almaktadır.Ama bir çok kişi okuduğu halde anlamını bilmiyor.
“ve bilkederi hayrihi ve şerrihi minellahi Te’ala”
Ailesiyle hem hal olmak,
Arz u ayalını önemsemekle, kale almakla yükümlüdür insan.Anne ve Baba ,Eş ve çocuklar, Kardeşler, ve diğer ikinci ,üçüncü derecede akrabalarla dahi akrabalık hukuku içinde işbirliği içinde olmak gerek.Bu mevzu çok çok önemli ancak burada kısa bir şekilde değineceğim belki ileride bir yazımızı sadece bu mevzuya ayırırız.
Anne babaya teşekkürü kendine olan teşekkürle yan yana bırakan Yüce Rabbimiz en veciz bir tarzda onlarla olan münasebetlerimizi sürdürmemizi emrediyor.
Eşler için “siz birbirinize elbise olmak durumundasınız” buyuruyor.
Bu münasebetle,birbirinize yakınlık içinde olacaksınız,sahipleneceksiniz,aranızdaki ilişkiyi sıcak tutacaksınız, kusurlarınızı örteceksiniz. Ondan dolayı deniliyor ki eşler arasına girilmez onlar arasında sır vardır.
Çocuklara gelince Peygamber Efendimizin şu veciz ifadesi yeter de artar “Kim ki iki kız çocuğunu edep ve usul üzerine büyütür ve evlendirirse o cehennemden kurtulur” daha ne olsun, Hayatın asıl gayesine ulaşıyorsunuz değil mi? Hepimizin arzuladığı başarılı bir sonuç olsa gerek.,Akraba münasebetlerini de sıcak tutmak asıl vazifelerimizin arasında yer almalıdır.
Sabırlı Olmak,
“Allah sabredenlerle beraberdir” ayeti kerimesi bize sabrın önemine vurgu yapmaktadır.Biz insani kamilden bahsediyoruz tabiî ki insani kamil Allah’tan uzak olamaz,işte O nu Allah’a
Yaklaştıran vesilelerden biri de sabırlı olmasıdır.Bilindiği gibi üç çeşit sabır vardır
Günahlardan korunma konusunda sabır,
İbadette devam konusunda sabır,
Musibetlere karşı Allah’a hamd ederek metin olma konusunda sabır.
Erdemli insan bu konularda tahammül sahibi olmalıdır.
Hayatının her aşamasında Allah’ın rızasını aramak,
Üstad Bediuzzaman’ın ifadesiyle bir insan, hayra niyet ederek adetini ibadete çevirebilir,şöyle ki , Helal kesp niyetine işe gider, Kendini geliştirmek için kitap okur, Zinde ve güçlü olup insani vazifelerini yerine getirmek niyetiyle iyi beslenir,Sabah seherinde kalkıp ibadetle sağlıklı bir yaşama başlamak niyetiyle keyifle Allah rızası için yatar, Allah için selam alır selam verir. İşte bütün bunlar kendisi için birer sevap.bundan dolayıdır ki Peygamber Efendimiz “ben müminin haline şaşıyorum ki yaptığı her iş hayırdır” Hem daima Allah’ı keyifle anan andıkça seven sevdikçe yolunda daha emin adımlarla yürüyen bir kimsenin her hali sevap olmaz da ne ola…..
Mümkün olduğu kadar zamanını boşa harcamamak,
Bir mümin için boş vakit kavramı olamaz olmamalıdır,Üç günlük kısa ömre neyi sığdırabiliriz ki üstelik dünya için yaptıklarımız da dünyada kalır.O zaman biz ölüm sonrası bize kar getirecek akardan bahsedelim.
Salih evlat yetiştirelim,
İlim, irfanın yayılmasında gelişmesinde katkı yapalım
Bizden sonra insanlığın yararlanacağı eserler bırakalım ki bize faydası olsum.
Bu münasebetle gayret içinde olan bir insanın boş vakti olur mu? Diyebilir mi ki “ya bu günüm boştur acaba ne yapabilirim”.Bu atmosferde yaşamayı kendine düstur eden bir kimseye zaman mı dayanır.
Konuşmaktansa düşünmeyi ve dinlemeyi tercih etmek.
Allahın rızasını ölçü alarak konuşan bir kimsenin çok konuşması düşünülemez.Bir Vaaz dahi haftada bir konuşmasına rağmen konuşması 45-60 ancak sürebiliyor.Doğruyu güzeli konuşmak hoş şeyleri dile getirmek,insanı hakka ve doğruya yönlendirmek öyle hafif bir iş değil ki saatlerce konuşulabilsin.Öyleyse saatlerce konuşan bir kimse maksadını aşan bir çok kelime ifade kullanmak zorunda kalır belki de farkında olmadan.Ayrıca amel defterimizi gereksiz yere kabartmış oluyoruz en önemlisi de konuştuğumuz süre içinde zamanımız heba oluyor.Bundan dolayıdır ki insanı kamil çok konuşamaz,yerinde az ve öz konuşur, Daha çok dinler konuşanları değerlendirir eğer yararlı olduğuna inandığı bir şeyler varsa dile getirir, ya da konuşma ortamını bir tatsızlığa meydan vermeden terk eder.
İnsani kamili anlatmaya çalıştım ama gücüm buna yetti kim insani kamili anlata bilir ki ben de içimden geleni sizinle paylaştım İslam kültüründen etkilenerek bazı hakikatleri siz saygıdeğer okuyucularımla paylaştım. Sade bir müminden tutun, velayet derecelerini yaşayan kimselere kadar Peygamberlik makamı dahil İnsan-i kamil kavramı içinde yer almaktadır.Bunu hakkıyla anlatmak tabiî ki beni aşar.
İnsan-i Kamil olma yolundaki çabalarınızı tebrik eder tamamına ulaşmanızı bu yoldaki gayretlerinizin neşv-u nema bulmasını Yüce Allah’tan niyaz ederim.
E.KAYA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.