Güneş'i Cepheden Almak...
Yer küremizin de içinde bulunduğu sistemin yaşam kaynağı.!
İdrak ettiğimiz yaşamın var oluşu ya da olmayışı arasında ki kararı veren müthiş enerji dengesi.!
Yörüngesinde döndürdüğü gezegenlere hayat veren mucizevî kaynak.Güneş..
Evet evet.
Güneş...
Milimetrik yaklaşmalarının tüm canlılar için yaşam kaynağı olan suyu buhara çevirerek, milimetrik uzaklaşmalarının ise buzul çağını başlatarak, "Dünya’daki yaşamı" imkânsız hale getirebileceği, tıpkı bizim gibi başlangıcı ve sonu olan bir nevi canlı varlık. Göndermiş olduğu ışınların geliş açılarının bile Dünyamızda ki tüm ekolojik çeşitlenmeleri, mevsimleri, ırk özelliklerini, yaşama alanlarını belirleyen bu "Tanrısal güç", maalesef her varlık için eşit faydalanım hakkı sağlamıyor.
Bir nedeni olmalı.!
Peki bu neden nedir?
Nazım’ın da dediği gibi; "Yaşamak, bir ağaç gibi tek ve hür/Ve bir orman gibi kardeşçesine" dizelerini, bu soruyu cevaplamak için gerçek yaşamda sorgulamaya çalışacağım...
Oldukça sık ağaç yerleşimi olan bir orman düşününüz.Köknar,çam ya da ladin. Ve o ormandaki ağaçların gövdelerinin şekillerini anımsayınız. Bazılarının ne kadar düzgün bir şekilde bulutlara doğru büyüme eğiliminde olduğunu, bazılarının ise eğik ve bükük gövdelerinin ne kadar kısa kaldığını ve ucube şekillendiklerini göreceksiniz.
Niçin tüm ağaçlar eşit güzellikte ve mükemmellikte değil? sorusunun cevabını, "fizik" kanunları ile bile bulabiliriz. "Gölgede kalmışlardır azizim gölgede". Ve önlerinde, güneşi doğru cepheden alan ağaçlar yükseldikçe ve yüceldikçe bodur kalmışlardır. Tüm büyüme çabaları, güneşi cepheden alamama özellikleri ile sonuçsuz kalmış ve güneş ışıklarını alabilmek için gövdeleri eğilip bükülerek "ucube" şekiller almıştır.
Tıpkı insanlar gibi…
Bu sağlıksız görüntülerinin sebebini, bir parça ışık için her şekle girmeleri ile açıklayabiliriz.
Bu ucube ağaçların ışığı cepheden alabilmeleri için;
Güneş’e uzanacakmış gibi tam önlerinde büyüyen ve ışıklarını kapatan o muhteşem ağaçların gövdelerinin her on yılda bir kesilmeleri gerekmekteydi. Ve bu kesim, bu ormanda düzgün bir şekilde periyodik olarak yapılmalıdır ki bu bodur ve ucube gövdeli ağaçlar birazcık büyüyebilsin ler.
Tıpkı yakın tarihimizdeki gibi...
Bu aşamadan sonra Güneş’i doğru açıdan almaya başlayan bu ucubeler, büyümeye başlarlar. Hedefleri ise; hiç hafızalarından atamadıkları, o kesilmiş, sağlıklı, yüce ağaçlar gibi olabilmektir.Tüm rüyaları o ağaçlar kadar büyüyebilmek, hatta onlardan daha da yükseklere erişebilmektir.
Lakin unuttukları çok önemli şeyler vardır;
Bir parça ışık için eğilip bükülerek temellerine şekil veren "ucube gövdeleri" üzerinde, ne kadar da doğru açıdan ışık alır ise alsınlar, ne kadar da düzgün büyüdüklerini düşünür ise düşünsünler . "Kök saldıkları " yer, yanlış yerdir.!
"DOĞRU YERDE KÖK SALAN O YÜCE AĞAÇLARIN FİDANLARI BİR GÜN TAM ÖNLERİNDE DİMDİK YENİDEN TOPRAKTAN ÇIKACAK; YİNE TAM ÖNLERİNDE IŞIKLARINI YENİDEN KAPATACAK BOYA ÇOK ÇABUK ERİŞECEK VE KESİLEN ATALARI GİBİ BULUTLARA UZANACAKLARDIR."
"Bu ucube gövdeli, ortası düz ağaçlar; ömürlerinin son anlarında yeniden boyun kısımlarından eğilerek, ana gövdelerine benzer bir şekilde eğilip bükülmek zorunda kalacaklardır."Güneşin ışınlarının eşit dağıtılmadığı yönündeki itirazlarına ise,
Güneş, şöyle cevap verecektir;
" Doğru yerde kök salmadınız! Işığımı cepheden almadınız! " Onun için eğilip büküldünüz! Hep orada kalacak ve bir parça ışık için hep eğilecek ve büküleceksiniz.
Ta ki yeni fidanlarınız " doğru yerde " kök salıncaya kadar...
Not;
Bu yazı tarihimiz boyunca doğru yerde kök salarak, doğru yerde fidanlarını bırakan tüm ölümsüz ağaçlara ithaf edilmiştir...