- 643 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
çoğunluk
Çoğunluğun gittiği yoldan sakınırdım hep. Neden böyle bir duygum olduğunu bilmiyorum. Duygu diyorum çünkü bilinçli bir tercih olduğundan emin değilim.
Bu daha ilkokul sıralarında başladı. Bir şeyi öğrenmek için topluca tekrar etmeyi garipsemiştim. Aslında diğerlerinin ne dediklerini duyduğumu bile sanmıyorum. Kendi cevabımla ilgiliydim ve öğretmenin kendi gözlerime bakan gözlerini yakalamaya çalışmakla meşguldüm. Egosantrik düşünce çağı diyorlar ya bu yüzden demek.
İnsanın aklı on üç on dört yaşında gerçekten ermeye başlıyor varsayalım, o zamanlar da öğretmen gelince neden topluca ayağa kalktığımızı sorguluyordum aklımca. Derdim saygı kavramını ve onun nasıl ifade edileceğini kurcalamak değildi. Toplu yapılan bir davranış olması tuhafıma gidiyordu sadece.
Lise yıllarında bir yaz tatilinde evde çok sıkılınca ailemin ısrarıyla izci faaliyetlerine katılmıştım.Sıra dışı ve asosyal çocuklarının biraz açılacağını ummuşlardı belki. Ama benim yaşadığım en tuhaf en verimsiz deneyimdi. Ben ve diğer gençler sıcak bir Ankara yazında Gençlik parkının içindeki bir salonda toplanmıştık. Masanın etrafındaydık abla ve ağabeylerimiz bize öğretmenlik ediyorlardı. Öğrettikleri şey neydi biliyor musunuz? Anlamsız sözleri olan ve belli bir ritim eşliğinde söylenen şarkılar. Yani şarkı bile değiller aslında melodileri yok çünkü. Belki izcilikle daha yakından ilgili biri tam adını biliyordur. “Tamtira tam tam çam çira çam, tama da tama çama da çam” gibi mesela. Masanın etrafında dizilmiş sekiz- on genç hep bir ağızdan bunları söylüyorduk doğru ritim ve doğru sözleri öğrenmek için enerji harcıyorduk ve bununla çok eğleniyor olmamız bekleniyordu. Bir haftadan daha uzun sürmeden izcilik macerası bitti tabii.
Müziği seviyordum ama gitar çok popüler bir enstrüman olduğu için kursa gitmek istemedim. Modaya uygun giyinmek konusunda hep isteksizdim bu da ablamla çıktığımız her alışverişin kavga ya da ağlaşmayla sonuçlanmasına sebep olurdu.
Marjinal değildim, akılcı olmayan tercihler yapmadım. Ama çan eğrisinin etek ucunda bir yerlerde gezindiğimin de farkındaydım. İki standart sapmanın dışında bir yerlerde.
Biraz daha ayağım yere basmaya başladığında, üniversite yıllarında ve sonrasında mesleki tercihim gereği sosyalleşmem kaçınılmaz oldu. Daha girişken biri oldum. Çoğunluğa uyum sağlamayı öğrendim. Grupla yapılan işleri yapabilir hale geldim. Bu konudaki en komik tecrübem aerobik kursuydu. Egzersize başlarken, yani bilincimin yerinde olduğu ilk on dakikada, duvarı kaplayan aynada, daha da çırpı görünen kol ve bacaklarımın müzik eşliğinde havada savrulmasını seyrediyor- ki balıketli ablalarım ve hatta teyzelerim bile benden daha estetiktiler- kendime “ne yapıyorum ben” diye soruyordum, “ burada işim ne ve anime manga karakteri gibi görünen aynadaki bu ben miyim?” Takip eden 40 dakikada ağrılar yanmalar ter ve endorfin içinde bir şey sorgulayacak halim kalmıyordu tabii.
Yıllar geçtikte çan eğrisinin ortasına doğru gelmekte olduğumu hissediyorum. Hala gitarım yok ama en azından bir ud aldım kendime. Düğünlere gidince halaylara katılıyorum artık. Hafta sonları popüler alışveriş merkezlerinde, üstünde “dikkat sıcaktır” yazan büyük kağıt bardaklarda (Tam tira tam tam çam çira çam ile ne kadar aşağılandığımı hissettiysem “dikkat sıcaktır”ı görünce de o kadar aşağılanmış hissediyorum kendimi, bizi ne zannediyorlar acaba?) kahve satan dükkanların önünde beni de görebilirsiniz artık. (Kahve için değil ama. Çaya ihanet etmem) Hala Oscar’lı filmleri izlemedim. Hala New York Best Seller yazan bir kitabı almakta ciddi tereddütüm vardır. Ve sırf herkes okudu diye Da Vinci’nin Şifresini okumadım. Ama çoğunluğa karşı olan bu masum protestolarımdan ben de çevrem de olumsuz etkilenmiyoruz. Ben de çoğunluk da kendimize göre bir yol bulabildik belki. Buna rağmen hayatta kötünün çokluğu ya da çoğunluğun kötülüğü kavramlarına karşı uyanık olmak zorunda olduğumu da biliyorum. Buna olgunlaşmak mı demeli, yoksa pes etmek mi? Bunu yaşadıkça öğreneceğiz belki.
YORUMLAR
Çoğunluğa katılma, ya da çoğunlukdan biri olma bana da itici gelir çoğunlukla.
Ancak; bazen anlamsızmış gibi gördüğümüz davranışlar veya öğretiler,
birlikte bir şey yapmayı, başarıyı paylaşmayı ve yapılan şeyden zevk almayı,
gurur duymayı öğretir insana.
Yazınızı ilgi ve beğeni ile okudum. Tebrikler.
Saygılarımla.
bekir güçlüer tarafından 12/24/2010 4:36:43 PM zamanında düzenlenmiştir.