- 693 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ACI AMA…
Ülkede milli meselelerden, kırmızı çizgilerimizden geri adım attığınızda, taviz verdiğinizde; millet düşmanlarını, vatan hainlerini cesaretlendiriyor ve ödüllendiriyorsunuz.
Üstelik sayın Başbakan başta olmak üzere, devlet adamlarının ve sivil toplum kuruluşu başkanlarının topluluklara Kürtçe hitap etmesi moda oldu. Sevecenliğe, sevimli olmaya çalışırken devrilen çamların hesabı yok.
Diyarbakır Belediyesinin dokunulmazlığı olan (!) Başkanı Osman Baydemir’in yönetiminde ki, Diyarbakır’da; kurumlarda ve sokaktaki levhalarda iki dilliliğe geçmeye başlandı. Bu arada Sayın Başbakan’da, Sayın Kılıçtaroğlu’na seslenirken Kürtçe sesleniyor.
TÜSİAD başkanı Boyner ise yine Diyarbakır’da Kürtçe selamladı iş adamlarını.
Bütün bunlar karşılarında bulunan insanlara ne veriyor bilmem ama PKK ve yandaşı siyasi partiler ve teşkilatlara çok şey katıyor ve hedeflerinde çok mesafe almalarını temin ediyor.
Apo Nam, Çocuk katilinin, basında Fetullah Gülen Gurubu ile ilgili beyanları da ayrı bir garabet. Milletimizde bunları yavaş yavaş kanıksamaya başladı. Hatırı sayılır insanımız ve aydınlarımız kabullenmeye ve savunmaya başladı ki, son derece tehlikeli ve acı bir durum.
Her Allah’ın günü basında ve Mecliste “Özerklikle” ilgili, Kürtçe’nin ikinci dil olması ile ilgili yeni talepler ve yeni açılımlar görüyoruz. Her seferinde ; “Adli kurumlar müdahale eder.” diyoruz ama yazık ki, hukuk adamlarının ve devlet adamlarının üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi ses seda çıkmıyor.
Bölücü ekipler bu tepkisizlikten aldıkları cesaretle kendileri için koydukları hedeflerini, her gün biraz daha egale ederek; yeni teklif ve isteklerle milletimizin karşısına çıkıyorlar. Çünkü devleti idare edenlerden arzu edilen bir tepki gelmiyor.
Özelliği nedir anlaşılmaz (!) Diyarbakır Belediye Başkanı Devlet adamlarına küfür eder, Başbakanın ziyaretinde her yeri çöplük haline getirip, bütün iş yelerlerinin kapanmasını temin eder ama bunlarla ilgili bu güne kadar İç İşleri bakanlığı neden görevden almaz anlaşılmaz, neden hakkında soruşturma veya hukuki takip yapılmaz veya yapılanlar neticesiz kalır insanın aklı almaz.
Siyasi yasağı bulunan Ahmet Türk, siyasi parti niteliğinde teşkilat kurar, güneydoğunun her tarafında gayri resmi de olsa teşkilatlanır ama kimse hukuki anlamda tedbir almaz. Gittiği yerlerde hala siyasi parti genel başkanı gibi karşılanır.
BDP’nin vekilleri ile kendini bir yerlerin temsilcisi kabul eden ne kadar insan (!) varsa ülkenin bölünmesi hakkında söylenmesi için ne gerekiyorsa söyleniyor ama Yetkililerden ses çıkmıyor, tepki gelmiyor.
PKK, BDP, KCK, DTK…v s. Aştıkları hiçbir engele tekrar dönmüyor, onu kabul edilmiş sayıyorlar ve basında her kesimde ve her satırda dillendiriyor ve özümsenmesini,hazmedilmesini temine çalışıyorlar.
Devletin bir kısım kurumları bu çalışmalar için cevap vermenin kendi görevleri olduğunu düşünürken, bizzat devlet adamlarının sayesinde onlarında cevap verme iradeleri ve yetkileri ellerinden alındı. Onlarda ülkenin bu gidişine çaresiz, melül, melül bakıyorlar.
Gerçekten vicdanı sızlayan, yapılanların yanlışlığını gören ve uyarmaya çalışan insanımızı ise kimseler duymak istemiyor veya duymuyor. Ülkemizde bir kaos var ve bu kaos içinde bir hengamedir gidiyor.
Ülkemizin bir tek sorunu var(!) CHP’nin kurultayı ve orada olanlar. Herkes CHP’nin kurultayını konuşuyor. Önemli olan bu çünkü bütün basın koro halinde bu konulardan bahsediyor ve CHP’nin oylarını % 30’lara, AKP’nin oylarını ise yine %40’larda tutmaya çalışıyorlar.
Bütün basının ve sözüm ona; aydın kesiminin bütün sıkıntısı AKP ve CHP’nin konumu, alacağı oy!? Halbuki ülkene olanlardan, ülkenin kötü gidişinden, ekonominin yanlışlarından, siyasetin gafletinden kimsenin söz etmeye ve gerçekleri ortaya koymaya niyeti yok.
Evet Beyler; başlarınızı ellerinizin arasına alın ve başlarınızı fildişi kulelerinizden çıkarın. Ülkemizde milletin ayrışmasına neden olacak bütün yanlışları düzeltmek için devletin bütün imkanlarını kullanın. Gerekirse koltuklarınızdan feragat edin.
Ülke freni patlamış, vitesten atmış bir halde bölünme ve parçalanma uçurumuna doğru hızla gidiyor. Ülkenin çatısı milletin üzerine göçmek üzere. Bu çatı yıkıldığında her halde sadece bizlerin değil sizlerinde başına göçecek. Ne kadar Müslüman Türk milletine, umut bağlayan mazlum varsa onlarında başına yıkılacak. Bunun vebalinin altından kalkabilecek misiz? Siz değil kimsenin kalkması mümkün değil.
Bizden söylemesi…
Mustafa Göktekin
YORUMLAR
Şaşırdık kaldık...
Ne tarafa gidelim...
Ne diyelim...
Halka açık seçik ne yapılacağı,nasıl yapılacağı anlatılmıyor ki...
Birileri hayat standartlarını yükseltmek hiç olmazsa hali hazır yerirde muhafaza edebilmek adına memleketi ......????
Biz de "du bakalim ne olacak " mantığıyla bekliyoruz.
Bahtiyaz Vahapzade adlı Azeri aşirin bir şiiri vardı..
Ana sevgisi mi vatan sevgisi mi ? derdik.
Ana sevgisi daha yücedir hükmüne varırdık
Ta ki düşman gelip vatanımızı istila edinceye kadar...
İstiladan sonra ne anamız ne babamız ne bacımız...
Velhasıl her şeyimizi kaybettik.
Biz de aynı akıbeti mi yaşayacağız...
???
Selamlarımla..