- 894 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BÖYLE İMAM BÖYLE MÜFTÜ BÖYLE ÖĞRETMEN
Geçtiğimiz hafta boyunca Kayseri ilimizdeydim. Değişik konularda bir seri konferans vermek, bazı medya kuruluşlarıyla proğramlar yapmak ve üniversiteye hazırlanan öğrencilerle söyleşilerde bulunmak amacıyla gittiğim Kayserimizde, gözlemlediğim bazi güzellikleri bugünkü sohbetimizde sizlerle paylaşmak istedim. Sebebini bilmiyorum ama, her Kayseri’ye gidişimde diğer illere gidişimden farklı duygular yaşarım. Evliyalar yatağı, kahramanlar otağı ve Osmanlı’dan ziyade tipik bir Selçuklu diyarı olan Kayserimiz, baştan başa adeta bir gülistan. Zengin bir medeniyetin ve engin bir tarih’in izlerini bağrında barındıran güzide bir ilimiz. Sanayisi, turizmi ve kendine özgü kültürü yanında, çalışkan,üretken, atılımcı ve kıvrak zekalı mümtaz insanlarıyla farklı bir şehrimiz.
Ne zaman Kayseri’ye yaklaşsam, devasa Erciyes dağını başındaki bembeyaz sarığıyla, adeta bir Mevlevi dervişi gibi oturmuş ve “Gel ne olursan ol gel” diyen, ve fakat “Edep Yâhu” diyerek gel selamıyla beni selamlıyor düşüncesine kapılırım ve huzur duyarım. Aynı huzuru bu kentimizin insanları arasında da tadarım. Dahası aynı huzuru hücre hücre Seyyid Burhaneddin türbesinden, dünyanın ilk Tıp Fakültesi olan Gevher Nesibe Hatun Şifahanesine, Kayseri kalesinden Mimar Sinan Camiine, Kayseri Kültür evinden adım başı tarih kokan kümbetlerine kadar derinden hissederim. Bu kentimiz beni alır Osmanlılarla Selçukluların izdivacından kristalize olan ihtişamlı devirlere götürür, Bizans ve Hitit dönemlerine savurur. Adım adım yaşarım tarihin iç dünyama inşirah veren o huzurlu büyüsünü. Doyamam bu güzellikleri seyretmeye, ve bayılırım dostlarıma bu güzellikleri ballandıra ballandıra anlatmaya.
Özel Safa Eğitim Kurumları’nın davetlisi olarak gittiğimiz Kayseri’de bizi ilk karşılayan müftülük mensupları, Vaiz Ahmet Yalçın, İmam-Hatip İsmail Yılmaz ve Müezzin Hüseyin Aldım Beylerdi. Merkezde bulunan Hayrullah Çınar Camiinin görevlileri de olan, İsmail ve Hüseyin hocaları candan kutluyorum. Zira mezkur mabedin altına öylesine güzel bir konferans salonu yapmışlar ki, çiçek gibi daha görünce insanın içi açılıyor. Hemen yanına eğitim sınıfları ve idari birimler kondurmuşlar. Sağlıklı bir eğitim görmek için ne lazımsa tefrişatını da en iyi şekilde dizayn etmişler. Tabii ki bu oluşumda Müftü Galip Koçer Bey’in destek ve katkılarını da belirtelim. Müftü Bey’in, eli kalem tutan ilim ve fikir sahibi bir yazar olduğunu ve çeşitli eserler neşrettiğini, hizmetiçi eğitime büyük önem verdiğini ve personelini en iyi şekilde eğittiğini, kürsü sohbetlerinin halk nezdinde makes bulduğunu ve buna benzer bazı takdire şayan fazilet ve meziyetlerini duymuştuk. Bu vesileyle anlatılanları somut bir şekilde görme imkanı bulduk. Bu disiplin ve ahengin aynen personele yansıdığını gözlemledik. Öyle bir personel ki, ilk konferansımız olan “Kutsal Topraklarda Osmanlı İzleri ve Mekke-Medine Seyahati”nin Medine bölümünü tam 2 saat 10 dakika boyunca,adeta nefeslerini tutarcasına izlediler. Not aldılar. Yer yer duygu çağlayanı oluşturdular. Devamı olan Mekke bölümünü de hafta sonu Pazar gününde talep ettiler. Konferansa katılım zorunlu değildi. Sadece duyuru yapılmıştı. Ama aynı salon yine tıklım tıklım, yine duygu seline dönüşmüştü. Müftüsüyle,vaiziyle,şefiyle,imam ve müezzinleriyle öylesine bir konsensüs oluşturmuşlar ki, rakip olarak değil ekip olarak üstün hizmet veriyorlar.Onların o özellik ve güzelliklerini görünce bana bu keyfiyet, işte böyle Müftü ve böyle imam dedirtti ve Douglas Malloch’ın: “… Sen her neysen onun en iyisi olmalısın” sözünü hatırlattı.
Bu sözün bir yansımasını da Safa Eğitim Kurumlarında gördük. Daha önce de gittiğim bu eğitim kurumlarımızda, periyordik olarak adım adım başarı merdivenlerine tırmanıldığına şahit olduk. Okullar hem fiziki kapasite olarak genişleyip, sayıları çoğalmış, hem de Türkiye genelinde büyük başarılara imza atmış. Okul sitesinde şu iddiayı görüyoruz:”Safa Eğitim Kurumları, gerçek başarıyı ana sınıfından itibaren kendi yetiştirdiği öğrencilerle ispatladı. Bünyesinde bulunan Merve Koleji ve Safa Kolejinde yetiştirdiği öğrencilerimiz SBS de 500 tam puan alarak altın harflerle adlarını okul tarihine yazdırdılar. Kayseri ortalamasına göre hem bireysel de hem de genel başarıda ilk 10 okulun içinde yer almanın haklı gururunu yaşıyor…” Okulların kurucuları Zülfü Talu ve Muhsin Bal beyler,tüm personelle sevgi ve saygı üzerine bir hizmet tesis etmişler. Okul müdürleri, genel koordinatör Dündar Bey, Yurt Müdürü Mustafa Bey, Bilgisayar uzmanı Fatih Bey, İrfan Vicdan Bey ve tüm öğretmenler bir arı kovanındaki ahenkle çalışıyorlar., Hafta içi, öğretmenler, öğrenciler ve velilerle bir dizi aktivite gerçekleştirdik. Bazı proğramlara LYS’de derece yapan oğlum Ubeydullah da katıldı ve öğrencilere tecrübelerini anlatıp,sorularını cevaplandırdı. Gördüğü ilgi benden katbe kat fazlaydı. Hani bunu haketmiyor da değil yani. Her şey fevkalade idi. Her hafta sonu öğretmenlerin ve idarenin yaptıkları “Kitap Okuma” faaliyetine de bir sohbetle katıldık. Ardından mükellef bir kahvaltı. Onların o güzellikleri de bana “işte böyle öğretmen” dedirtti. Kayseri de her şey farklı. Eee zirvelere yükselmek de o çalışkan insanlarımızın hakkı olmalı değil mi? Yolları açık,gazaları mübarek olsun. Tabii ki bize de örnek olsun inşallah.Kalın sağlıcakla. Mustafa TURAN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.