- 903 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
RÜYALARIMIZ VARDI
RÜYALARIMIZ VARDI
Bir köyün tozlu çamurlu sokaklarında, yalınayak koşarak, yarı aç yarı tok büyümüş olsak da: İyi niyetli olmayan sırf kusur görmek için bakan kem gözlere inat ebemkuşağı gibi renk renk çocukça rüyalarımız vardı.
Yüreklerimiz saf ve temizdi bencillik illetine tutulmamıştık. Bir dilim ekmeği lokma lokma bölüşebilirdik. Vatanı severdik, milleti severdik, bayrağı severdik, hatır gönül ve nezaket bilirdik. Dolandırıcılık illetinden habersizdik. Birbirimize güvenirdik, en önemlisi saygılıydık. Milletimiz adına rüyalarımız vardı.
Daha ufkumuza ön yargı duvarları örülmemişti. Gönül dolusu sevgilerimiz vardı. Sevgiyle, içtenlikle söylenen her şeyin güzel olduğuna inanırdık. Tenkitlerimizi bile samimi ve sıcak bir yürekle yapardık. İnsanlık adına rüyalarımız vardı.
Vatanın sefaletine, şehirlerin pisliğine, kanunların fena işlemsine, çocukların soluk yüzüne, halkın yoksulluğuna acır, kendimizce çözümler bile üretirdik. Elimizde sihirli değnek olmadığından, sabahtan akşama düzelmeyeceğini bildiğimiz şartların bir gün mutlaka iyileşeceğine inanırdık. Toyduk, rüyalarımız vardı.
Ana bilirdik vatanı, millete bir büyük aile gözü ile bakardık, kimliğimizle biraz gururlu, biraz vakardık. Destan şairimizle coşar, Sepetçioğlunun romanlarıyla tarihi maceramıza yolculuğa çıkardık. Sistemden yana, vatanın halinden yana şikayetlerimiz de az değildi. Vatan dedikçe içimiz titrerdi. Ne kadar hastalıklı, cahil, pasaklı, eski kafalı da olsa, kimse anasına lâf söyletmek istemez değil mi? Kendi kızar, kendi onarmaya çalışır, ama yabancıya çiğnetmez anasının haysiyetini. Delikanlıydık, rüyalarımız vardı.
Vatanın bütünlüğü, milletin birliği namus kadar, ekmek kadar kutsaldı. O zamanlar otuz altı etnik grup millet, parça bölük vatan masalcıları da yoktu, onları alkışlamaktan avuçları kabaran milletin vekilleri de yoktu. Manevi sömürgeciliğin (Kültür emperyalizmi) önünde yaralanmış avlar durumunda değildik. Daha müreffeh bir ülke, daha mutlu bir millet biricik ülkümüzdü. Türkçe rüyalarımız vardı.
Hep ülkemizin çiçeklerinden bir demet gönderirdik gökkuşağına. Kimse bilmezdi bizim rengimizin rengini. Kimsede dilek tutmazdı ihanet adına gökkuşağımızın altında. Ne de güzel koşardık gönül fezamızda. Alaturkaydık, “veren el, alan elden üstündür” ahlâk düsturumuzdu öylesine cömerttik, öylesine mert. Ulufeler dağıtılmıyordu, zaten şimdiki gibi binlerce kâselis de yoktu.
Bozguna uğramış güzlere hayat veren, solmayan gül, susmayan bülbül misali rüyalarımız vardı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.