- 939 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HAKİMLER
HÂKİMLER
H.K.M.; Bütün âleme, dünyaya ve dünya da var olanlara nakşedilmiş hâkim olan bir kelime. H. Hüküm, Hâkim ve hükmeden, K. Kanıtlar ve şahitler. M. Muhakeme ve Muhakeme-i Kübra.
Hâkimiyet ne kadar güzel, her kesimin gıpta edeceği, sahiplenmek istediği güzel bir kavram. Aslında her yaratılan canlının da kendine göre bir hâkimiyeti vardır. İnsanın yaradılışında var olan, sahip olma, kendi başına buyruk olma, hüküm sürme ve daha çok malik olma duygusuyla, daha çok çalışmaya doğru iten bağışıklık kazandıran bir sistem.
Hâkimiyet bir hikmettir, bir hakikattir. Hâkim olmak hüküm sürmek, sahiplenmek hakem olmak, dertlere hekim olmak, sahip olduklarına adil davranmak, kol kanat germektir. Dünyanın idarecileri olan hâkimler, hüküm verenler, hakemler ve hekimler.
Dinimizde birde farzı kifayetler vardır. Bunlardan biride o bölgede hâkim ve hekimlerin bulunma farziyesidir. Hatta adil olan hâkimler için ahret yılıyla otuz üçer yıl dikine, düz ve aşağıya doğru sürecek olan, cehennem üzerinde kurulacak olan, sırat köprüsü üzerinden kuş gibi uçarak gidecekler. Çünkü nefsin, menfaatlerin, yanlış beyan ve yalancı şahitlerin ardından isabetli, doğru karar vermek gerçekten çok zor, mesuliyetli ağır bir yükümlülük olsa gerek.
Her ne kadar kadın ve erkek eşit deniliyorsa da genelde erkekler hâkimdir, aile reisidir, yön veren bir hakemdir. Erkeğin vücut yapısı kadına göre daha güçlüdür, daha sağlamdır. Kadın ise hassastır, narindir, güzelliğin simgesidir. Ona da verilen cazibe ve çekim gücüyle hâkim olan erkeğe hükmetmişlerdir. Keza bir erkek sabah evinden çıkarken evini, malını, çocuklarını ona teslim etmiştir, en iyi korucudur, emin olarak çıkar gider. Bir ailede hâkim olan erkeğe tâbi olan kadın, ne zaman erkek üzerinde hâkim olmaya kalkışmışsa o kadar çok aile düzeni bozulmuştur. Kadın kendine verilen değer karşısında şımarıp da değerini kaybetmemeli, ailenin temel taşı olmalıdır. Harcı zayıf taşlar tez sökülür, üzerindekine de faydası olmaz. Hâkim ve idareci erkek, kendini üstün ve diktatör görmemeli, zorba değil her konuda yardımcı bir unsur ve ailenin yol haritası olmalıdır. Yoksa keskin sirke gibi kabına da ziyan verir. Hâkim olmak öyle kolay değildir. Adil olamayan asla hâkim olamaz. Adalet ve doğruluktan ayrılanlar, bir gün mücrim ve müflis olacaktır. Kazandıkları da bir gün yok olacak, ne kendine ne de başkalarına hayrı olacaktır.
Yaratılan her canlıya bir hâkimiyet sıfatı verilmiştir. Bazen insan çok aciz olduğunu düşünebilir. Lakin bir insan ne kadar zelil ne kadar çok fakir olsa da kendi vücudunun hâkimidir, hamisidir. Bitkiler dahi dünya üzerine hâkimdirler. Zira diğer bütün canlılar, onlardan gelecek gıdalara ve devalara muhtaçtır. Yeryüzünün 4/3 sularla kaplayan Dünyayı şenlendiren su, büyük bir hâkimdir, yaşatandır, hayat verendir. Her şeyi üzerinde taşıyan ayakta tutan toprakta bir hâkim değil midir? Bütün bu yaratılanların başına da insan, verilen akılla mantıkla ve irade-i cüziye ile hepsini de Allah cc. bizim emrimize vermiştir. Ne kadar hâkim ve üstün bir varlık olduğumuzu bilmemiz için. Acaba bütün bu şımarıklık ve azgınlıklarımız, bize bahşedilen lütuf ve nimetlerin isyanımıdır.
Kendimi bir gün aile soframızda hep beraber otururken, bu aciz, basit ve ineze insana verilen o büyük ikrama, ihsana, izzete ve bahtiyarlığa hayran kaldım. Ama bana verilen bu himmetler karşısında acizliğimin, vefasızlığımın ve basitliğimin altında ezildim, utandım. Çükü bir baktım, bana takdir edilen bir hanım verilmiş, ardından üç çocuğum olmuş, gelinim, damadım ve üç te güzel torunlarım olmuş hepsi aynı sofradalar. Şen neşeli ve hoş latifelerle taamlarını yiyorlar. Allah’ım bu ne büyük bir ikramlar içerisinde ikramlar. Kendimden utanıyorum. Gözlerim derinlere dalıyor, uçsuz bucaksız o koca âlemin içinde eriyip kayboluyorum.
Ben daha evvel bu dünyaya tek geldim ve bir çocuktum. Bana verilen sıhhatli bir vücut, bana ne kadar çok hâkimiyetler verilmiş eziliyorum. Bu şükranlara karşılık ben ne yapabilmişim. Acaba bana verilen bu hâkimiyetle sorumlu olduklarıma adil davranabildim mi? Yüzümü pencereden gökyüzüne doğru çeviriyorum. Kimse görmesin diye gözyaşlarımı yutuyorum. Zira bu kadar çok latif iltifatlar karşısında ne kadar az şükretmişim, ne kadar çok isyanım olmuş. Yazıklar olsun bana, Gizlice içimden onların üzerine okuyorum, dua ediyorum. Tövbe istiğfar etmek istiyorum.
Eğer anlamak istiyorsan, sen bir hâkimsin ben de bir hâkimim. Karşına çıkan her şey hatta canlı, cansız varlıklar bile. Aklın, ellerin, ayakların, gözlerin, dillerin hepsi seni idare eden birer hâkim değil midir? Şahitler ve kanıtlar değil mi? Seni Muhakeme-i Kübra’ya beraberce götürecek olanlar değil midir?
İnsanın bedenine hâkim olan, yönelten bir çift nokta vardır. Eğer bu noktalar olmasaydı ne zamanın, ne yaşamanın, ne ışığın bir anlamı, bir hükmü olurdu. Ne dünyayı tanıyan, ne bulan ne de tasdik edenler olurdu. Bu çift nokta insanın dünyaya açılan gözüdür. Öyle ise gözümüzde bir hâkim değil midir?
Göklerin hâkimiyeti vardır. Sabah olur güneşin ve aydınlığın hâkimiyeti vardır, gece olur karanlığın ve korkuların hâkimiyeti vardır. Depremler olur toprağın hâkimiyeti vardır. Yağmurlar yağar, şişekler çakar bulutların hâkimiyeti vardır. Bütün bunların üzerinde kendine verilen yetki ve salahiyetle Mikail as. , mın hâkimiyeti vardır. Kıyamet kopar İsrafil as. , mın ve elindeki sûr düdüğünün hâkimiyeti vardır. Bütün bunların başında bütün Âlemlerin yaratıcısı olan tek hâkim olan Allah cc. vardır.
2010
Mustafa CEYHUN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.