- 1210 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
Asiye Sultan
Asiye’nin zaman tünelinde yolculuğu ...
Bu sabah da uyandırılmalıydı güneş,
Islak saçları taranmalı
Kemâle erdirilmeliydi gün
En son zifir bir siyahın yıldızsız elbisesini bırakmıştı odanın duvarına.Gözleri tavana asılmış bir mandal ile ayakları yere değmeyen bir bedenin acısı duyulur içinde.Alev almış bir muammanın çığlıkları bozarken sessizliği susmayı tercih eder Asiye.Sokakların lambalarını söndüren rüzgar artık özgürdür.Köpek ulumaları ve kedi miyavlamaları kulaklarımı tırmalasa da zamana yayıldıkça alışılır.
Aslında çok sıradan bir akşam gibi dursa da biliyordu ki bu gece bir daha gelmeyecekti kapısına.Camları yalayan akşam sefası , sislere bürünmüş duvarların yorgan kavgası tekrarlanmayacaktı.Önce nefes almanın ayrıcalığını sindiriyor sonra da umut çiçekleri ekiyor topraksız yüreğine.İnançlarının nûrû düşerken diline dualarla ağırlar her şeyi.
Başını yastığa koyduğu gibi tavanını süsleyen hayatına dalır. Taa çocukluğundan bu yana bir pencere aralanır her şey ilse göz uçlarına.
Karadeniz yeşili kokan, toprak gözleri ile hayatı kucaklayan, şimdilerde ömrü bitirmeye hazırlanan bir kadındı Asiye . . .
Ellerini yoklayan masumiyete inanarak sızar tılsımlı anlarına...
Çay bahçelerinde koşuşturan , fındık dallarından göğe ulaşmaya çalışırken yere çakılan , kışa hazırlıklarda sırtında çubuklarla katkıda bulunan bir çocukluk saklıdır hafızasında. Baba korkusunu sevgiye bulayan bir kişilliktir bizimdi ve bu da gururu getirir peşinden.Ne şans değil mi?
Babaannesinin eteğine sıkıştırdığı kokulu gofretlerin tadını damağından hiç gitmemiş.Hele kirkeli’nin ( cam şeker ) ,rengârenk olmakla dikkat çeken güç kaynağı çıkmaz aklından.Ne zaman canı istese sandık kokulu bir tane gelirmiş ayağına. Tatlıcı güzeli Asiye de derlermiş köyünde.Benim de canım çekti şimdi.Neyse;
Gözleri kapalı başlar mektup yazmaya ...
Asiye’den en sevdiklerine ;
Sevgili Saniye babaannem ... yaklaşık oniki yıl geçti üzerinden arkandan yas tutalı, gözyaşları akıtalı. Daha babaanne bile olmamıştın bence yaşın atmışlarda geziniyordu.Erken terkettin bizi be tadına bile varamadık , yüzündeki huzuru yaşayamadık. Ne kimse sen olabildi ne de kimse yerini alabildi.
Sahur’a kalktığımız gecelerdeki hâlin hala gözlerimde . Eteğinin yarısı belindeki lastiğe bağlanmış,gözlerinde uykunun hasretliği ile etrafa dağıttığın tebessümlerin büyüyor içimde. Hani hiç sevmediğim havuç var ya , artık hep yiyorum biliyor musun ? Senin o öndeki dişlerinle koca gürültüler çıkarıp yutkunduğun halin geliyor aklıma . Offf babaannem offf....Ne ana ne baba gözümde ,senden ötesi yoktu.Özlüyorum buram buram sen kokuyor odamın duvarları.
der başlar ağlamaya...
Çerçevenin içinde hiç yaşlanmayan bir resim , bıraktığı gibi kalmış babaannesi
Ne güzel ; keşke hayatta bizi olduğumuz gibi bıraksa zamanın kollarındaama nerde...
Yarınlara dair reçete yazdırılmıştır.Yalnızlığın tek ilacı geçmiş der ve başlar Asiye ,
Hiç unutmuyorum . . .
10/12/2010
15;15
Asiye Sultan Yazısına Yorum Yap
"Asiye Sultan " başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.
YORUMLAR
11 Aralık 2010 Cumartesi 23:33:58
Geçmişte yaşanılan bir anının kaleme alınışındaki zenginlik kutlanmaya değerdi...
Nesirde daha sık görmek isterim seni...
Şiirselliğin ve düzyazının birleşmiş rengi hakimdi çalışmanda...
Kutladım...
Mehtap ALTAN tarafından 12/11/2010 11:35:16 PM zamanında düzenlenmiştir.