- 585 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ne bileyim..Bazen sadece üşüyorsun….
Ne bileyim...
Sabah serin bir başlangıçla gün başını tutmuş..Ayak parmaklarının kış sızısı yadigarlıklarını der hatır ettirir bir hali var düşüncenin meskun mahallinde…
Sakin ve mesrur düşler düşlüyorum satırların ceplerinde… Büyükçe bir kitabın önsözünde durup hayran hayran bakarak heyecanlanmak istiyorum… Kelimelerin ayak seslerini tekrar tekrar ve yaklaşır minvalinde duymakla beraber, anlam tınılarının kalbimin hafriyatını kaldırdığını görmeden gitmemekte istiyorum…
Belirli bir vakte uyanıyorum ve belirli bir vakti yaşıyorum..sayılı günlerin çizgilerinde bir hattın üzerinde toprakça bir kapıya doğru yönelmiş hayatımın tangırtıları,ve resimlerimin ve seslerimin ve işlenmiş işlerimin eşliğinde inişini seyrediyorum bakiye-yi enfasımın kabzası tutulmuş saygın dakikalar yaşaması temennisiyle…
Uzun soluksuz cümlelerin cehaleti mazur mudur…Yan yana gelemez hasım manalarımın bir birine sırtı dönüklüğünden aslında söylemek istediğim hiçbir şeyim yok mu demeliyim..Yoksa kurutmaya ve açmaya çalıştığım rutubetli fikrimin eveleme ve gevelemesinden bir yol, bir ışık, bir samimi kara nokta bulur muyum…
Âtıl, birde bezgin taharrinin tecessüs ettiği karışıklığın altından bir şey çıkar mı..ihtizaza cuş-u huruşa gelir miyim..mevsimimidir çarpık çurpuk firariliğimin…
Nadim nedimeleri kundak mı sarıyor kırıntısı kalmamış şevkime ..ninni mi söylüyorlar dadıları uluca ağaçlara bağladığım efkar-ı batılanın rüzgarla dövülen saçlarına… Bu tabutluk zarf benim mi..Bu yazgı neden bu kadar tedirgin…
Mütehayyir kalmak mı..şaşkınlık mı..ne yapacağını ne edeceğini bilmemek mi..yoksa nisyan-ı müptelalığın unutturduğu adresler mi kayıplarımın gözyaşları…
Bir daha yerine gelmezlikle müsemma elvedaların, mahiyet-i dünyanın fenasından çıkmış tebeddüllerin, değişimlerin başkalaştırdığı coğrafyanın su altında kalmış minaresi ve viranesiyle ve divanesiyle boğulmuş köylük yerler mi şu sadrımın sıtmaya tutulmuş mevkileri…
Kabuğunu terk eden bir meyvenin özüyle özümü özümseyerek sıyrılmalı mıyım alaca bulaca bulaşıklıklardan..kışırının hışırtısını işitmeyecek kadar ötelemeli miyim örsüne kös deyip uygunluk zanlarımın uyuşukluğunu…
Acabaların acubeliğinde, denklemini inkıtaa uğratmış ve şişeden camları olan duvarların arasında sağa ve sola infirah etmeyerek, yüzülüp kuyruğuna gelinmiş bir geçmişin bilekçelerinden azaaaattt diye inlemek midir yıldızlara bakarak…
Yoksa taş olsa çatlar deyip inşikak mı etmeli..Tuz buz mu olmalı aman diyerek emansız…
Kolunu kaldırmaya hali olmayan yılgınlıklar umudu muvakkaten ve azim bir cürümle vehme sarıp, defterini dürdüğü kıyametlerde sırtını havl ve kuvvetten bir terkibe emanet ederek intizarımı miskinlikle boyasam mı..yoksa akışına nazır hal ile hallilerin kendini akıntıya bırak dediği içsizlikle mi yoğursam kendimi………..
Ne bileyim..Bazen sadece üşüyorsun….
m.safiturk
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.