- 637 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TARİHSİZLİK TALİHSİZLİKTİR
TARİHSİZLİK TALİHSİZLİKTİR
Tarih ve kültür zengini bir milletiz, fakat elimizdeki belge ve kaynakların kahir ekseriyetinin hâlâ araştırma ve incelemeye kapalı olması, doğru bilinen pek çok tarihi olayların aslında tarihi gerçeklerle pek buluşmaması, tarih kitaplarımızın çoğunluğunun yazıldığı günün şartları doğrultusunda resmi ideolojinin tahakkümünde, kendi tarihimize kompleksli bakan görevlendirilmiş kişilerce yazılmış olması ve benzer sebeplerle bu zengin hazineyi yeni yetişen nesillere gerektiği gibi aktaramıyoruz.
Tarih, genelde insanlığın, özelde de milletlerin geçmişini inceleyen bir bilimdir. Ders alınması, geçmişteki hatalara tekrar tekrar düşülmemesi kaydıyla okunması, öğrenilmesi bir anlam ifade eder. Geçmişle gelecek arsında köprü vazifesi gören tarih ilmi ancak bu şekilde asıl misyonunu icra eder, yarınlara daha güvenle bakabilir ve daha sağlam adımlarla ilerleyebiliriz. Bu noktada “bir milletin hafızasıdır” da diyebileceğimiz tarihe ve özellikle kendi tarihimize geçen zaman içinde pek de insaflı davranmadığımız bir gerçektir.
Asırlardır kullanılagelen alfabenin değiştirilmesi ve Osmanlıcanın yasaklanması neticesinde bir gecede tarihi köklerimizle olan yazılı bağımız kopartıldı ve yeni siyasi ideoloji etrafında bir devlet kurulurken resmi bir tarih uydurulmaya ve geçmişimiz topyekün karalanmaya başlandı. Tarihe yön veren nice kahramanların hain, nice hainlerin de kahraman olarak lanse edildiği bu devrin etkileri geçen onca zaman rağmen maalesef devam ediyor.
Ulubatlı Hasan gerçekte var mıydı yok muydu, Osmanlı harem hayatı hakkındaki iftiralar, Lozan barışı ile ilgili bilinmeyenler ve gizli kalan maddeler, Ayasofya’nın hukukî statüsü, padişahların hep birden kötülenmesi gibi bu gün kafa bulandıran, merak uyandıran ve aslının ne olduğunun bilmesi ve gün yüzüne çıkartılması zorunlu olan binlerce konu hâlâ karşımızda duruyor.
Amerika’nın kuruluşu, varlığı ve geçmişi iki yüz yıllık bir mesele. Bu iki asırlık varlığına ait hayali kahramanlar üreterek yıllarca Tommiks, Teksas gibi çizgi romanlar, kıtanın gerçek sahibi olan kızılderileri yok etmelerini meşru zemine oturtma niyetiyle western sinemalar ve batının saldırgan, emperyalist planlarının ve barbarlığının doğu ülkelerinde demokrasi götürme kılıfıyla yaptığı tahribatlarla ilgili sipariş filmler ve belgelerle kendilerine bir tarih tesis etmeye gayret ettiler.
Bizler ise mevcut hakiki kahramanları yok etme yarışındayız. Tarihçi Françis ve Nicol Baraba “Ulubatlı Hasan var” diyor ama bizdeki satılmış devşirme beyinler “yok” demeye devam ediyor. Osmanlı haremine bırakın yabancıyı hangi yerli girebilmiş ki akıl almaz iftiralarla dolu yabancı kitaplar doğru kabul edilerek geçmişe sövgüye pervasızca devam edilebiliyor.
Fatih’in İstanbul’u fethi, bu memleketin çocuklarına yıllarca İstanbul’un işgali olarak öğretildi. İşgalin yok etme, yağmalama, fethin ise bir manevi inşa hareketi ve merhamet yüklü olduğu hep saklandı nedense. İşgal kavramına haçlı seferleri, Moğol istilası, ABD’ nin Irak ve Afganistan saldırıları örnek gösterilmesi gerekirken neden İstanbul? Durup düşünülmesi gerekir.
Avrupalı oryantalistler ve romancılar Osmanlı ve Türk tarihi hakkında olur olmaz iftiralar yapıp duruyor, bizimkiler de onlar gerçekmiş diye kabul edip inanıyor. Avrupalılar da “nasıl olsa onların torunları itiraz dahi etmiyor” diyerek yazmaya ve iftiralar yuvarlamaya devam ediyor. Nasıl olsa sorgulayan, araştıran, gerçeğe ulaşmaya çalışan ve tarihi hakikatler üzerindeki sis perdesini kaldırmaya çalışan birileri yok. Söylenen her yalanı lüp diye yutan, duyduklarından memnun ve hatta kandırıldığının idrakinde bile olmayan paparazilerle, televolelerle, evlendirme proğramlarıyla, sapık supuk yerli dizlerle ve saçma sapan eğlence proğramlarıyla vaktini dolduran bir nesil var.
Bizler, mazinin derinliklerinden gelen kök ve kültürüyle geleceğe sağlam ve kendinden emin adımlarla ilerlemeye özen göstermeye mecbur, bunun için de bu günü en doğru şekilde inşa etmek zorunda olan bir milletiz. Geçmişi olmayanın geleceği de olamaz. O sebeple milli manevi değerlerimize önem veren ve tarihi geçmişimizi gelecek nesillere doğru aktarmaya gayretli tarihçilerin yetiştirilmesi en önemli hareket noktamız olmalıdır.
Gazi Hüseyin KILBAŞ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.