- 1419 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
İNADINA TÜRK'ÜM, DOĞRUYUM, ÇALIŞKANIM…
BU KONUDAN BEN DE BIKTIM VE SON KEZ YAZIYORUM.
Aklım yangın yeri gibi. Bin bir türlü düşünce, birbiri ardınca seferde. Söylemek istiyorum ama nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Nasıl söyleyeceğimi bilmediğim noktada kızgınlığım başlıyor. Kendime olan kızgınlığım. Çünkü konuşmam lazım. Bu benim insan olarak en doğal hakkım: Konuşmak. Birileri incinir mi? İncinebilirler. Özür dilerim, yapacak bir şeyim yok. İncinmek, onların tercihleri. Bu gözle bakmam lazım. Ama bakamıyorum. Çünkü ben, o birilerine değer veriyorum. Onlar benim aynı toprakları, aynı bayrağı, aynı geleceği paylaştığım, paylaşacağım insanlar.
Bu ruh haline ne zaman geldim? Uzun zaman önce. Ama son günlerde bir telefon konuşması yaptım ve ruh halim tavan yaptı. Kayınvalidem ile konuştum. Her zamanki, haftalık sohbetimiz sırasında konu, nasıl bilmiyorum, bir noktaya geldi ve kayınvalidem: “Ben 1923 doğumluyum. Cumhuriyet çocuğuyum. Atatürk’ü gördüm. Bana baş bağlamak yakışmaz. Yapmam” dedi.
1923 doğumlu. Yani, bu gün 87 yaşında. Tıpkı Cumhuriyet gibi.
Kimin neyi eksik kaldı, 87 yıl boyunca? Kim dilini kullanamadı? Bana sakın Kürtçe demeyin. Ülkem topraklarının ismi: Türkiye. Resmi dili: Türkçe. Sınırlarım içinde Türkçe den başka dil konuşulamaz. Dört duvarının içinde hangi dili konuşursan, konuşursun. Ama evinin kapısından çıktığın an dilin tektir: Türkçe. Benim hakimin, benim savcım, benim polisim senin dilini bilmek zorunda değil. Sen onun dilini bilmek zorundasın. Yani? Türkçe bilmek zorundasın. Ha! İstiyorsan git, Almanca öğren, İngilizce öğren, ne öğrenmek istiyorsan öğren. Ama bu sınırlar içinde Türkçe konuşacaksın.
Andımız kalkmalıymış. Neden? O Türk değilmiş. Oldu canım. Ama sende değil ki kabahat. Seni konuşturanda. Sana konuşma hakkını verende. Sen benim askerimi şehit et. Ülkemin sınırlarını tehdit et. Sonra çık ortaya, “Siktir git” de. Elini, kolunu sallaya sallaya da dolaş. Sen dolaş, benim gazetecim: “ Analarını bile satarlar “ dedi diye istifa etsin, özür dilesin. Ben Oktay Ekşi olsam hayatta özür dilemezdim. Yalan mı söyledi? Anaları dışında memlekete ait ne varsa satmadılar mı?
Yunanistan mali krize girdi. Satışa çıkardıklarına bakın:
4 adet Airbus A340 yolcu uçağı ile aralarında kumarhane, savunma, demiryolu ve madencilik şirketleri hisselerinin de olduğu devlet varlıkları.
AKP hükümeti döneminde ne kadar toprağımız satıldı, biliyor musunuz?
AKP hükümetleri döneminde yabancılar Türkiye’den 24 milyon 79 bin 957 metrekare taşınmaz aldı. Bu rakam tam 4 bin 500 futbol sahası büyüklüğüne eşdeğer. Resmi rakamlara göre, 1753’ten bugüne kadar yapılan taşınmaz satışlarının rekoru da AKP’nin elinde bulunuyor. 2002’ye kadar geçen 253 yılda AKP döneminin, ancak yarısı kadar taşınmaz satıldı. 1753’ten 2002’ye kadar satılan taşınmaz mal miktarı 11 milyon 965 bin 181 metrekare oldu.
Türkiye’deki taşınmazlara ilgi gösteren yabancı ülke vatandaşlarının başında ise İngiltere yer alıyor. Bu ülkeyi sırasıyla, Almanya, Yunanistan, İrlanda, Danimarka, Hollanda, Norveç, Avusturya, Belçika ve Fransa izliyor. Yabancıların en çok ilgi gösterdiği şehir ise Antalya oldu. Bu kenti sırasıyla, Muğla, İstanbul, Aydın, Bursa, İzmir, Mersin, Ankara, Yalova ve Balıkesir izliyor.
Yabancıların bugüne kadar Türkiye’den aldığı taşınmazların 30 milyon 794 bin 755 metrekarelik bölümü arsa/arazi, 5 milyon 250 bin 792 metrekaresi ise apartman dairesi, villa gibi bağımsız bölümler oldu.
Ya satılan kurumlar?
Tam 123 adet. Listeyi yazmak isterdim ama yürek daraltıcı olduğu için vazgeçtim.
Şimdi ben bu adamların varlığına neden katlanıyorum? Çünkü başörtüsünü serbest bırakıyorlar. Birileri başlarını rahatça örtsünler diye ülkem satılıyor. Bu mudur? Aynen bu’dur.
Dileğim o ki; bir gün başınızı örtmek uğruna harcadığınız bu vatan toprağına “ Biz ne yaptık? “ diye dövüne dövüne bakmazsınız, uzaktan. Ama dileğimin gerçekleşmeyeceğinin sinyalleri de duyuluyor. Neden mi? Sevr antlaşmasının hükümleri uygulanıyor da ondan. Ama sizler başınızı örttüğünüz için kulaklarınız tıkanmış, örtünmüş durumdasınız. Duyamıyorsunuz, göremiyorsunuz.
Şimdi, bu yazıma istediğiniz yorumu yapabilirsiniz. Veryansın edebilirsiniz. Hiç umurum değil. Çünkü sizi duymuyorum.
Kulaklarımda andımızı söyleyen gençlerin sesleri yankılanıyor:
Türküm, doğruyum, çalışkanım,
İlkem; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak,
Yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
Ey büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe
Durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.
"Ne mutlu Türküm diyene!"
Eser Akpınar
28.11.2010
İzmir
Not: Saadet Partisi liderinin, ağzından akan salyalarını toparlayamadan yaptığı konuşmayı izlemek, beni delirtti. Hala bu adamın peşinden gidenler olduğunu görmek, içimi acıttı. Din konusunda hiçbir olumsuz söylemim yok, olamaz. Ama benim güzelim Dinim, Erbakan, Erdoğan, Gül gibilerinin eline kalacaksa; kimse kusura bakmasın. Ben de Müslüman’ım. Dinime sahip çıkarım.
Not2: Bu yazıyı dün yani 28.11.2010 tarihinde yazdım. Masa üstüne kaydettim. “ Dur bakalım Eser, biraz sakinleş “ dedim. Ve inanın bu yazıyı paylaşmayacaktım. Sadece kendi kendimi sakinleştirmiş bir yazı olarak saklayacaktım. İki şey beni yoldan çıkarttı:
1- Haydarpaşa garının yanışı: Bitti ya! Resmen bitti. Elimizde ne kaldı? Yakında kalanları saymaya başlayacağız.
2- Sümeyye’nin milletvekilliği: Babası izin vermezmiş! Kimsin kızım sen? Demezler mi??????
Ve çok rica ediyorum, yanıt yazacaksanız; bana Kuran’dan surelerle gelmeyin. 2010 dan 632 yi çıkartabiliyorsanız gelin.
Yani; TC vatandaşı kimliğinizle gelin. Olur mu?
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE…!
YORUMLAR
Eser Akpınar
186 okuma ve 11 yorum. Çok teşekkür ediyorum. Bu yazı sayesinden sayfama ilk defa gelen dostlarıma " Hoş geldiniz " diyorum. Ah şimdi haberlerde okundu: Haydarpaşa garında ki yangın ile ilgili hileli ihale sonucu çıkmış...:-) Hadi şimdi haberleri dinleyelim. Hem şu Kriptoları hem de Haydarpaşa'yı. Hepinizi seviyor ve sayıyorum. Beni tanıyan, tanımayan herkesi.
Etkili yorum olarak Erkan Bey'i seçtim. Sebebi malum. Saygılarım, hepinize.
Farklı görüş ve düşüncelerle bir yazıyı paylaştık / paylaştım. Bazı söylemlerimiz ne kadar ağır olsa da görüş bildirebildik. Pek çok konuda ayrı düşebiliriz / düşmeliyiz. Çok sesliliğin gereği zaten bu değilmidir? Hepimizin aynı görüşleri paylaşmamız zaten beklenmiyordu. Her ne kadar ters köşelere düşersek düşelim neticede aynı vatan topraklarında yaşıyoruz. Daha da basitleştirirsek; aynı siteyi paylaşıyoruz.
Sadece görüşünüze, düşüncenize, inandığınıza ters düştüğüm, ters düşen bir yazı yazdığım için yazdıklarınızı, söylemlerinizi bir kez daha okumanızı isterim. İfadeler açısından aramızda bir fark olmadığını görebiliyor musunuz? Aslında çok benzeşiyoruz. Sadece yönlerimiz farklı. O zaman sorun ne? İlla ki bir düşünceyi kabul etmek mi? Bu açıdan yaklaştığımız sürece zaten anlaşamayız.
Kim kimin kuyruğuna basıyorsa; o bağırıyor. Olay bundan ibaret. Peki, kim kazanıyor? İşte asıl yanıtlanması gereken bu.
Beni eleştirdiniz. Hanginiz görüşünüze " Arkadaşım " diye başladınız? Düşünün / düşüneyim / düşünelim.
Bu açıdan diyorum ki; yazım amacına ulaşmıştır.
Sevgiler, saygılar.
Eser Akpınar tarafından 11/30/2010 7:26:25 PM zamanında düzenlenmiştir.
Eser Akpınar tarafından 11/30/2010 9:02:36 PM zamanında düzenlenmiştir.
Haticcay
Eser Akpınar
Eser Akpınar
Çok teşekkür ediyorum. Ama inanın fazlaca merak ettim, yazımın hangi kısmı için "kin, nefret ve saygısız dediniz? Yazım için bu ifadeleri kullanıyorsanız yorumlarda kullanılan dil için görüşünüz nedir?
Engin Tatlıtürk
Düşünmek insanı şerefli kılan şeydir.
Daha şerefli olmak için de güzel konuşmalıyız.
Geren bir yazıydı ve geren eleştiriler aldı.
Daha güzellerini gördüğümüz için yadırgadık o kadar.
Şahsen yorumlayana değil ama bir çok inanca haksızlık eden cümleler vardı.
Eleştirinin yapıcı olacağını var sayarak bunları aşarız.
Lakin yazıya sonradan yapılan ekleme daha gönülçelen cümleler olabilirdi.
Ya da hiç eklenmese daha iyi olurdu.
Saygılar arkadaşlar.
Eser Akpınar
Üzüldüm.
Eleştirimi sildim çünkü siz sayfanıza gelip öyle ya da böyle yazınıza dair fikirlerini bırakan insanlarla alenen dalga geçmişsiniz.
Yazıdaki amacınız neydi bilmiyorum ama, burası öfke kusma yeri değildir onu biliyorum. Ayrıca evet! Bu sitede siyaset yasak.
Burada insanlar huzur bulmak için var. Sinir savaşı açmanıza gerek yoktu bu yüzden. Sizin yaptığınıza "iyileşmesine müsade etmeden, kabuk tuttukça yarayı kanatmak" denir.
"Ve çok rica ediyorum, yanıt yazacaksanız; bana Kuran’dan surelerle gelmeyin. 2010 dan 632 yi çıkartabiliyorsanız gelin. " Bu cümleyi sonradan düşündünüz sanırım. İlk okuduğumda yoktu. Neyse gün aşırı sayfanıza girip yazınızda ne gibi bir ekleme yaptınız diye bakmalı sanırım. Ama bu cümle varya, hayatımda duyduğum en saçma ve aşağılayıcı söz.
Yorumlarla ve insanların kutsallarıyla böylesine dalga geçen bir yazarın sayfasına bir daha uğrar mıyım, sanmam. Sanırım siz de pek bir şey kaybetmiş olmazsınız. Hoşçakalın.
aynur engindeniz tarafından 11/30/2010 8:52:36 PM zamanında düzenlenmiştir.
Eser Akpınar
sanırım şaka yapıyorsunuz...:-)))
teşekkür ederim. saygılarımla.
Aynur Engindeniz
Siz bilirsiniz...Ara açmak, yıkmak, bölmek, ayrıştırmak her zaman en kolayıdır. Birleştirebiliyorsanız ne mutlu size. Daha da söyleyecek bir sözüm yok. Okunma sayınızı ve yorumları hesap etmişsiniz...Sizin gibi birinden ilginç bir davranış...
Evet haberleri seyredelim. Hepimiz kendi siyasi düşüncemizi yağlayan kanallarda ve gözlerimizde miyop at gözlükleriyle...
Selametle...
Eser Akpınar
Yazıyı ilk yayımladığım andan itibaren bu bölüm vardı. Demek ki siz yazımı okumamışsınız. Ya da okumak istediğiniz yerleri okumuşsunuz.
Sayfama uğrayıp, uğramamak sizin tasarrufunuzdur. Beni üzer mi? O da benim tasarrufumdur.
Hoşça ve dostça kalın.
Saygılarımla.
Çok yaşa emi.... Yiğit bacım...
Yüreğine,kalemine,diline,gönlüne sağlık....
Eser Akpınar
Kendi içerisinde tutarsız bir yazı olmuş.
Yüzeysel bilgilenmenin bir sonucu olarak da farklı kavramları birbirinin alternatifi gibi kullanarak çıkarım yapılmaya çalışılmış.En somut örneği bunun, dört duvar dışında ne konuşursan konuş, dışarıda resmi dili konuşmak zorundasın düşüncesi.Yazar, kamu kurumlarında iş yaparken yaptırırken olması gerekeni, tutmuş sosyal hayattan da çıkararak evin içine hapsetmiş.Çağımıza göre oldukça ilkel bir yaklaşım.Türkçeye ve Türk diline hassasiyet benim gibi güçlü olanları bile ürkütebilecek bir yaklaşım.Yazarımıza göre yurt dışında sözgelimi Almanyada yaşayan soydaşlarımız da Türkçelerini evlerinde kullanacaklar sadece, yollarda lokantalarda kafelerde, kalabalık arkadaş gruplarında özel toplantılarında pikniklerinde falan da kullanamayacak yani?
Ne acımasızlık bu çağda?
Kaldı ki çağdaş dünyada çeşitli azınlıkların dillerini bilen kamu görevlileri istihdam ediyorlar çağdaş ülkeler.
Amaç insana hizmet olunca bu sorunlar zaten çözülür.
Amaç insana değil de devlete hizmet etme, ettirme, kul yaratma çabası olunca, insan devredışı kalır ve yazıda bahsedilen baskıcılığa meyilli vatandaşlar da palazlanacak imkan bulurlar.
İnsani duygulardan ve insana değer verme noktasından uzaklaşacak ruh iklimi kasıtlı olarak yeşertildiğinde, bir köşeyazarının iğrenç bir şekilde "analarını bile satarlar " şeklindeki hezeyanını bile benimser olursunuz.Empati yapma gereği duymadan, birileri de bize aynı şeyi söylese tepkimiz ne olur acaba değerlendirmesini yapmadan, yapamadan üstelik..
Böyle galiz bir küfürü bile içselleştirebilen düşünce yapısından insani değerler anlamında güzel üretimler beklemek her ne kadar beyhude olsa da, satır aralarını incelediğimizde yazarın ülkenin Mehmetçiklerini şehit edenlere yaklaşımına katılıyoruz. Ama bu noktada da kendi içimizden, heronların görüntülerini saklayanların, darbe hevesleri yüzünden karakol baskınlarına gözyumanların, terör bitmesin diye içeriden gizli destek çakanların ihanetleri de en az bunlar kadar vahim.
Başörtüsü konusunda belirtilen görüşler yazarın kişisel görüşleri gibi duruyor.Diyecek birşey yok.Başı örtülü olmadığı halde,eleştirilere karşı kulakları duymayanlardan olduğunu beyan eden yazarımız muhtemelen bu eleştirilerimi de duymayacak:)
Demek ki başörtmek, duymak, anlamak için bir ölçü değil.
Son olarak yazarımız keşke "Andımız" dediğimiz metini içselleştirebilmiş olsaydı.
"Küçükleri korumak, büyükleri saymaktan" bahseden bir and ile yetişmiş bir ülke ferdi hiç 80 li yaşlarına yaklaşmış bir siyasetçi için yazısındaki yorumları yapar mıydı?
Tek başına andımız da yetmiyor görüldüğü gibi insani değerlere saygı duymayı öğrenebilmemiz için.
Birisi çıkar büyüklerimi saymak anlamını "büyüklerime sövmek" olarak algılar ve uygular, diğer bir başkası "ben Türk değilim niye öyle söyleyeyim" der.
Aralarında ben idrak yönünden bir fark göremiyorum.
Selam, saygılar...
erolbasci tarafından 11/30/2010 3:37:37 PM zamanında düzenlenmiştir.
Eser Akpınar
erolbasci
Yok inanamam bu konuyu hiç bıkmadan ölene kadar sürdürürsünüz. Sonra ardınızdan zehirlediğiniz varisleriniz devralır aynı konuları onlarda dar kafalarını ilim bilime hiç yormaz aynı terannaleri sürdür. Ve arada biz neden geri kalıyoruz diye dövünür; Kıyamete kadar milletin ne giyeceğinle ne giymeyeceğinle uğraşır kendi sığ fikirlerinizi dayatır durursunuz...
Ayrıca ekleyeceğim bu cümlelerinizin anlamını gercekten görüyormusunuz? '' Sınırlarım içinde Türkçe den başka dil konuşulamaz. Dört duvarının içinde hangi dili konuşursan, konuşursun. Ama evinin kapısından çıktığın an dilin tektir''' Sanırım siz sınırlarımızın dışına çıktığınızda ağzınızdan Türkçe kelime kaçırmamak için çok sıkıntı çekiyor olmalısınız. Bunlar aşırı milliyetçilik bile değil gördüklerimi dillendirmek istemiyorum... Neyse sağlıcakla kalın.
( Bir de bir zahmet biz Türkler Avrupa'da vs. nekadar metrekare toprak sahibi olmuşuk onuda araştırın. verdiğiniz rakamların ne derece doğru olduğuda şüpheli.)
Eser Akpınar
Özellikle başörtüsü hakkında hala konuşması gerekenler konuşmayınca ortalık ipe sapa gelmez fikirlere kalıyor. Bu konu artık dini boyutları çoktan aşmıştır. Siz ve sizin gibi düşünenlerin tepkisi şu anda temsil edilen başörtüsüne. Eğer meselelere bu kadar uzak kalmayıp gerçekten de dillendirdiğiniz gibi dininize sahip çıkarak bazı araştırmalar yapsaydınız eminim şu yazıda sarf ettiğiniz cümlelerin anlamsızlığını da görebilecektiniz. Hükümetin icraatlarının doğruluğunu yanlışlığını ise tartışırken görev yaptığı süreçte başka bir hükümet olsaydı daha mı iyi yapacaktı sorusuyla karşılamak istiyorum. Türkiye dünya konjonktürü içerisinde çoktan yeni yerine oturtulmadı mı sizce de. Çevremde konuya yılların kini ile saldırıp duran ve saldırdıkça meselenin özünden uzaklaşan çok insan var. Bugünkü müslümanlığımızın üzerinden yaptıkları eleştiriler yüzünden hak verebilirim onlara ama sizin gibi düşünen, araştıran, soran, sorgulayan beyinlerin sorumluluklarının daha fazla olduğunu düşünmekteyim. Bence bu yazıyı yazmadan önce konular üzerinde biraz daha derinleşebilirdiniz. Buna müsait bir kelamınız ve kaleminiz olduğu için sizi tebrik etmek isterim. Saygılar.
Provokasyon amaçlı, klasik İzmirli ağızlı, sahte milliyetçilik kokan tamamen safsata ve hakaret içeren, Her satırının çürütülmesine zaman ayırırsak ciddiye alındığı sanılacak, eskimiş yağlı kuyrukları elinden alınmış dinazorani bir saçmalık....
Eser Akpınar
" MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR" buda sende çok var eser hanım saygılar
Eser Akpınar
Halen sakinleşememişsiniz.
Yazının girişinde haklı olduğunuz çok şey varsa da işi aşırıya vardırmışsınız.
Sizi takdir ederim ama yazınız siyasiden öte karalamaya dönüşmüş ve belge yerine sadece kanaatleriniz var.
Yani ne bilimsel bir yazı ne deneme.
__________________________________
benim gazetecim: “ Analarını bile satarlar “ dedi diye istifa etsin, özür dilesin. Ben Oktay Ekşi olsam hayatta özür dilemezdim. Yalan mı söyledi? Anaları dışında memlekete ait ne varsa satmadılar mı?
_________________________________
Eleştiri yapılabilir ama hakaret ayıptır. Üstelik ülke satmak değildir olay. Özelleştirme yapılmaktadır. Her devletin çok çok önceden yaptığını.
_________________________________
Şimdi ben bu adamların varlığına neden katlanıyorum? Çünkü başörtüsünü serbest bırakıyorlar. Birileri başlarını rahatça örtsünler diye ülkem satılıyor. Bu mudur? Aynen bu’dur.
________________________________
Ne kadar saçma. Tamamen paranoya. Anadilin sadece evde konuşılması da adil değil. Eğitim hariç her şekilde insanlar anadilini konuşur.
Kürt ırkçılığına en sıkı muhalefet eden kişi olarak bunu makul görebiliyorum ve özgürlükleri kısmak demokratlıkla bağdaşmaz diyorum.
Bir şeyler sizi kızdırmış.
Benim de kızdığım oluyor ama Türk ırçılığı da yapmamalıyız. Milliyetçilikle ırkçılığı ayırmalıyız.
______________________________________
Not: Saadet Partisi liderinin, ağzından akan salyalarını toparlayamadan yaptığı konuşmayı izlemek, beni delirtti. Hala bu adamın peşinden gidenler olduğunu görmek, içimi acıttı. Din konusunda hiçbir olumsuz söylemim yok, olamaz. Ama benim güzelim Dinim, Erbakan, Erdoğan, Gül gibilerinin eline kalacaksa; kimse kusura bakmasın. Ben de Müslüman’ım. Dinime sahip çıkarım.
____________________________________
"Ağzından salyalar akan" Sizi kınıyorum bu noktada. İsterseniz kırılın.
BU cümle; hiç tanıyamadığınız bir insanı hayvan yerine koymaktır. Bir özür borçlusunuz O davaya gönül verenlere.
Nezaketli uslubunuza bu yazıyı hiç yakıştıramadım.
Yazmamak istedim ama görmezden de gelemezdim.
Hakkı tutar kaldırırım.
Talihsiz bir siyasi karalama olarak gördüğüm bu yazıya daha diyeceğim yok. Cevabınızı takip edecek vaktimde yok.
Tekrar gözden geçirmelisiniz fitriyatınızı.
Afediniz yazmak zorundaydım. Yoksa inançlarıma ihanet ederdim.
Kırdımsa özür dilerim.
Selam ve saygılar. 0 Puan.
Eser Akpınar
Engin Tatlıtürk
Puan belirtmemeliydim. Özür dilerim.
Saadet partisine oy vermiş biri olarak gücenmemin neden olduğu bir anlık düşüncesizlikti.
Saygılar.
Eser hanım
Yazınız çok anlamlı ve güzel aslında
Yanlız herkesin zaten alkışlayacağı bir yazıya sanki zoraki tepki çekmeye çalışmışsınız gibi...
Birkaç gün önce bahsettiğiniz and meselesiyle ilgili bende yazmayı düşündüm
Ama bu tipte bir kaç yazı ve yorumum silindi yönetim tarafından ve ufak tefek atışmalarda yaşadık, vageçtim.
Evet, senin hangi milliyetten olduğun önemli değil kardeşim, o and bir varoluşu, bir mücadeleyi, bir duruşu simgeliyor tıpkı istiklal marşı gibi
Tük bayrağı da öyledir.Al kırmızı bayrak, bu topraklarda yaşayan ve içine dahil olmak isteyen herkesi kucaklar, o da bir ulusu simgeler çünki, öpüp başa koymak kaydıyla.
Ben isimlere künyelere girmeyeceğim ama bariz ve tehlikeli bir aymazlık olduğu ortada ki gün geçtikçe de kötüye giden bir manzara.Çözümün de çare-i yeganesi sağ, sol, ortayol demeden tek yumruk, tek yürek olup kimliğimize kavuşmamız ve o yumruğu masaya vurabilmemizdir diye düşünüyorum.
Hislerim bu şekilde.Saygılarımla.
Eser Akpınar
Teşekkür ediyorum. Saygılarımla.