‘Hikayecinin Kaderi’
Saydım. Dört gün oldu. Şehre tam dört gün durmadan yağmur yağdı. Bir şair yirmi sekiz tane şiir yazdı. Bense tek bir cümle bile kuramadım. Yalnız, tek göz evimde dönüp durdum. Akşam oldu, uyuyakaldım. Üzerim açık kaldığından, sabaha karşı her tarafım tutulmuş olarak uyandım. Ninem, ‘uyuyanın üzerine kar yağar,’derdi. Üzerime karlar yağdı. Üşüdüm.
Divanın üzerinde duran, dargın olduğum kalemim ve defterimi alıp sokağa çıktım. Kendime fötr bir şapka ve bir pardösü satın aldım. Her ikisi de krem renkliydi. Bir ara mahalledeki parkta oturdum. Ama olmadı. Yine yazamadım. Üstat Sait Faik geldi aklıma, ‘yazmasam, deli olacaktım,’ dermiş zamanında. Bense, yazamıyorum, kesin deli olacağım. Şahidim sizlersiniz.
Bendeniz her sabah aynı saatte kalkarım. Günlerden hangi gündür bilemem çoğu zaman. Sokağa çıktığımda fazlaca insan yoksa, anlarım ki o gün pazardır. Daha sonra üzerine saysam da günleri, hep karıştırırım. Neyse efendim ne diyordum. Bendeniz bir iş tutmam. Rahmetli babamın bıraktığı dükkandan aldığım kira olmasa, ne yapardım bilemem. Her halde sersefil olur giderdim.
Yine bir sabah uzak bir mahalleye gitmeye karar verdim. Anahtarı bir kez çevirip kapıyı kilitledim. İnsanlara bakar belki bir şeyler kurabilirim dedim. Her insanın bir hikayesi olmalıydı. Olmadı. Yazamadım. Üstüne üslük yabancı olduğumu anlayan sokak köpekleri peşime düşmesin mi? Canımı zor kurtardım efendim. Verilmiş sadakam varmış. Bir gün bana bir şey olursa yazma sevdası yüzünden kaybettik dersiniz.
***
Şehre dört gün boyunca yağmur yağdı,
İçime damların birikti usulca,
Topraklarım kaydı,
Nehre karışıp denize aktım,
Haftalar sonunda yaşadığın şehre ulaştım,
Bir sahil kasabası,
Herkes uykuda,
Erken uyanmışsın o sabah,
Deniz kıyısına oturmuşsun,
Gözlerin ufukta,
Beni mi düşünüyorsun sevdiğim,
Geldim diyorum,
Dalga seslerini dinle bak; gel-dimmm…
Ne çok özlemişim.
Kasım 2010
Mehmet Koçal