- 426 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Aiti Eştirme 44
44-] Devletin de kimi sürekli olan talebi, vatandaş istesin ya da istemesin; yerine getirmesi, hem bir sorumluluğudur, hem de toplumların demokratik tutumlarının mesuliyetti girişmesi içindedir. Çünkü toplumun kolektifin sözleşmesi, ya da toplumun sözleşen bilinci; bireyin ve kişilerin bilincinden aşkın ve üstündür. Çünkü kolektif bilinç, geçmişin devamlılığında ve geçmişin inşa malzemesi üzerinde bir süreklilik olmasıyla ve özgeciliğiyle, bu üstünlüğün gerekliliğidirler. Toplum, zaaftı duyguyu taşımaz.
Toplumun kollektif bilinç gücü kişilerden ve toplumun toplamından biraz fazla bir gerçekliktir. Tüzel işleşiştirler. Toplumun otoritesi, toplumun sözleşmesi, toplumun bilinci ve toplumun her tür gücü bu kolektif olan bilinç gücündedir. Her tür arşivleme, depolama, müktesebatlar, araştırma geliştirmeler hafıza ana odağıdır.
Kişiler, toplumsal talepte olmayan meseleleri, örneğin, başörtüsünü, dine uygun yaşama ve dinsel yargılanma isteği, gibi konuları topluma taşımamalıdırlar. Toplumsak kolektif bilinç ve hafıza bilinciniz daima kişi zaaflarından ezici olacakla üstündür. Bunlar, bireysel sanı ve kanıları içeren, kişi keyfilikle etnik tavırlardır. Bunlar demokrasi, insan hakkı gibi, toplumsal kültür kavramları içinde asla mütalaa edilmemelidirler.
Bu tür taleplere, toplumsal olan icranın toplum içinde halksak olana bir çeşit kör bakması zorunludur. Kişi ve halk öznellikleri, toplumsal toplumsak işlevsizliğinden ötürü sistemin filtresi nedeni ile kat kazancı olmayan bir işlemdirler.
Bunları, toplumumuzda talep edemeyiz. Toplumsal kültür bunları aşmıştır. Hiç bir toplumsal birlik, falan inancı birlikte yaşayalım, filan tür inancın gereği gibi örtünelim, filan etnik grubun şalvar giymesi geleneği ile antibiyotik üretelim diye ne sözlen ilmiştir, ne de bunlar, sözlenişimdirler. Toplumlar yeniden ve yeniden üretim alanıdırlar. İnançlar, sosyolojik gelenek ve görenekler toplumda üretilmezdiler. Bu yüzden de, toplumda üretilemeyenler de, toplumun paylaşım konusu (talep) olamazlardı.
Toplumsal sözleşme bunların çok çok ilerisindedir. Toplumlar hiç bir zaman, kendi halkçı etnik yapıları için, bir birlik kurma ve ittifak sözleşmesi yapma gereğini duymamıştır. Bu ittifak tarihi süreç içinde zaten kurularak halktı yapıları ortaya çıkartmıştır. Biz zaten bunu (etniklerin ittifakını) gerçekleşmiş ve bu özneliktiliği unutmuş olacaktan, önümüzde bulmuşuzdur.
Toplum gidecekten üniterleşen yapılara süreç eşmiştir. Ve gelişme basamağı olaraktan bu basamaklar aşılmış, çok geride kalmış olan zaman zemin düzlemidirler. Buradaki unutulmak sözü, etnik birliğin bugünkü zaman zeminde, işlevsiz kalıp, toplumsal olaraktan çalışamaz bir model biçiminde, dumura uğrayışla halk içinde durup durmasıdır.
Şimdiki toplumsal model, etnik birlikler, köleci düzenler, feodal düzenlerin aşılması düzlemiyle; birey uzmanlıkla, kolektif üretimin sosyal adaleti sağladığı zorunlu nesnel düzenleniş ilişkilenmeleri gereği, toplumsal ittifaka yol olurlar. İşte bunun içindir ki toplumlar, laiklik ilkesi gereği ile inanç, etniklik gibi keyfi kişiselliklerin, halk alanda gerçekleşmesini, gözetmen mümeyyiz olarak sağlarlar.
Toplumlarınız, halk alanı da, zorunlu haller de, inanç koymak olarak değil de, halkın güvenliği için düzenleyebilirdir de. Bu düzenlemede toplum, bir enzim gibi işlevledir. Toplumun kendisi bu işlev duruma müdahaleden ötürü kendisi değişikliğe uğramadan, etkilenmeden, bir enzim pratikliği ile çıkar.
Halk gücü kaba ve yıkıcıdır. Çünkü halk gücü toplumsak kolektif güç gibi üniter ilişkinlikle depo arşiv hafıza değildir. Halkın kolektif arşiv hafızası daima parçalı ve karşı görüş üzerinedir ve halkın gücü her daim üniter ilişkinlikte oluşla çalışamaz.
Aksine inanç, gelenek anlayıştı yaşam tarzının parçalılığı ve bunların birbiriyle girişmeyen, birbirine göre yalıtılmış tıkaçtık sağır çalışması nedeni ile sosyalci halkçı kolektif bilinç çıkmaz. Kolektif halktı sosyal bilinç siyaset ve politikalarla vatandaşlık bilinçlenmeleri ile ortaya çıkartılacakla halk gücü kontrol edilir yaralı güç haline dönüşür.
Değilse halktı güç, kişisel yaşayımdı, öznellik çeşitliği ve uyuşmazlıkları nedeni ile hep bir birini frenleyen yok eden zıt güçleri içerir. Ve girişen kişi öznellikleri (inançlar, sanı kanılar, etnikçi anlamalar ve bu alana dek olan kültürleri) kişilerin kendi olgunluğu ile zaten zorunlu olaraktan kırpılır, frenlenir, sınırlanırdırlar. Kişiler olgunlaşmayı başaramazlarsa, halktı ilişkilerin rehabilitasyonu ve düzenlemesi bir gereklilik olur.
Bir zamanlar hoş bir reklam vardı: "Tamek’se koy sepete" denirdi. Tamek burada bir marka ve kalite, olmaktadır. Toplumsal anlamda da demokratik hak ve görev yükümlülükle sorumluluğumuz, bir kalite bir üstün marka olacaktır. Her an kullanım için yanımızda olacak şekilde, marka (demokrasi) olanın hep sepete konmasıysa şüphesiz ki bunların genel bir yargı ile sözleşirler içinde olanın güvenli oluştu meşruiyetidirler. Yani demokratik olanın, eş deyişle; mümeyyizliği (iyiyi kötüden ayırt edebilme yetisi) tescil edilmiş olanın, demokrasisi içinde, kavranır olmasının kabul edilirliğidir.
Sözde aydın, çözüm yerine çözümsüzlük üreten aydınlar, halka ait olan etnik yapıları demokrasi içinde al benimdi olacaktan demokrasilerin özgürlüklerin sosu gibi kullanırlar! Ve böylece bu anlatılışa göre, demokrasi dendi mi, aksini düşünmek muhal olacaktır! Böylelikle de, bir kör dövüşüne sapılır. Hâlbuki toplumun ittifakına göre, bir etnik yapı, diğer bir etnik yapıya göre, ayıran ve bölendir. Etnik yapılar kendi içlerinde, yapıcı bir birleştiren gibi görülürlerse de, dışa karşı, zorunlu bir çatışma ihracıdırlar.
Kötü yöneticilerin sözcüsü konumunda olan böylesi aydınlar ve siyasetler; yeniyi ve yeni olanları halka sağlamazlar. Böyle yönetimler, yeni tutum aşamamaktan ve demokratik hakları gerçekleyememekten özürlüdürler. Toplumun sözde kanaat önderleri vardır! Bu yanlış bir kavratımdır.
Halkın çokça kanaat önderleri olabilir. Bu alana dek aydındı, şıhtı, pir türü rehberler, halk kesimlerine ait oluştu sentezi olmayacak benimsemeleri teşvik ederler. Bu kesimlere değin tutumsaklardaki birinin kabulü olanı, diğerinin dışladığı, bir başkasının ap ayrı olduğu değerlemeleri temsil ederler.
Toplumsal sözleşmenin içinde olmayan tutumları ve toplumun dokusunu bozmakla ve toplumların işleyişi ile uyuşmazdı olan ne varsa; bunları ’at sepete’ mantığı ile demokrasi içine boca ederler.
Sürecek
Bayram Kaya
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.