- 922 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Kuran’da Yalnızca Namaz, Oruç ve Zekât İbadeti Yoktur
Kuran’ı kendisine rehber edinen her Müslüman’ın görevi, rehber edindiği kitaba önce uymak sonra diğer insanlara tebliğ etmektir. Kuran’da Müslümanların insanları uyarmaları konusunda çok açık ve kesin hükümler vardır. Bunlardan bir tanesi Müddesir Suresi’nin 1. ve 2. ayetlerinde bildirilmiştir:
"Ey bürünüp örtünen, kalk (ve) bundan böyle uyar." (Müddessir Suresi, 1-2)
Kişi, etrafındakileri dini yaşamak konusunda uyarırken kendini yeterli görmemeli, aynı hassasiyeti kendi ahireti için de göstermelidir. Zira en etkili tebliğ, kişinin anlattıkları ile uyumlu bir ahlak göstermesi olacaktır.
Siz, insanlara iyiliği emrederken, kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz kitabı okuyorsunuz. Yine de akıllanmayacak mısınız? (Bakara Suresi, 44)
Samimi bir Müslüman, Kuran’da Rabbinin emrettiği tüm ayetleri titizlikle yerine getirmeye gücü yettiğince gayret eder. Sadece namaz kılıp oruç tutarak, yaptığı kadarını yeterli bulup, güzel ahlakın emredildiği pek çok ayetten kendini müstağni görmez. Kuran’da Allah sabrı emreder, öfkelendiğimizde öfkemizi yutmamızı, yüksek sesle konuşmamamızı, üzülüp gevşemememizi ve ihtiyacımızdan arta kalanı infak etmemizi emreder.
Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar(daki hakların)dan bağışlama ile (vaz)geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever. (Al-i İmran Suresi, 134)
"Yürüyüşünde orta bir yol tut, sesinden de (yüksek perdeleri) eksilt. Çünkü, seslerin en çirkin olanı gerçekten eşeklerin sesidir." (Lokman Suresi, 19)
Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz. (Al-i İmran Suresi, 139)
Bütün bu ayetler, namaz ve oruç gibi ibadetlerin emredildiği ayetlerden daha az önemli değildir. Zira bir ayette Allah, Kendi yolunda mücadele edenler ve sabredenleri belirtip ayırt etmeden cennete girilmeyeceğini buyurmuştur.
Yoksa siz, Allah, içinizden cihad edenleri belirtip-ayırt etmeden ve sabredenleri de belirtip-ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? (Al-i İmran Suresi, 142)
İnsanın gün içinde sabır göstereceği, öfkesini yutacağı, sesini yükseltmesi gereken bir durumda Allah rızası için kısacağı ve tebliğ yapabileceği onlarca fırsat geçer eline. Şu an sinirliyim daha sonra öfkemi yutar sabrederim ama şimdi bu mümkün değil demek, ben Allah’ı şuanda unuttum, şeytanı dinliyorum demekle aynı anlama gelir. Oysa bunların hepsi, Allah’ın yüzünü görmek isteyen, O’nun sevgi ve dostluğunu kazanmak isteyen müminler için çok önemlidir. Allah İbrahim Suresi 7. ayette “Rabbin için sabret” buyurarak sabrın kaynağını bildirmiştir.
Rabbinin nimetini anlatacak fırsatı olup da insanların tepkilerinden çekinerek bu ibadeti yerine getirmeyen kişi, yine aynı sebepten dolayı eline geçen ecir fırsatını kaçırmış olur. Oysa Allah insanların değil, yalnızca Kendi rızasının gözetilmesini emreder. İslam dininin yaygınlaşması için çaba sarf etmeyen insanlarla, hayatlarını Allah yoluna adayan, 24 saatlerini bu uğurda kullanan insanlar elbette Allah katında eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla çaba sarf edenleri oturanlara göre üstün kılmıştır.
Mü’minlerden, özür olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (cenneti) va’detmiştir; ancak Allah, cihad edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır. (Nisa Suresi, 95)
Allah, samimi her mümine, Kendi sınırlarını korumayı ve kadrini hakkıyla takdir etmeyi nasip etsin inşAllah…