- 411 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Ölçü Kur’an’dır-I
Allah’a kavuşacağının ve yaptıklarının karşılığını alacağının bilincinde olan insanla, kimseye hesap vermek zorunda olmadığını zanneden bir insanın davranışları kuşkusuz birbirinden oldukça farklıdır. İçinde Allah sevgisi ve korkusu taşımayan insan her türlü kötülüğü yapabilir, çıkarları nedeniyle ahlaksızlıklara göz yumabilir. Allah’a ve ahiret gününe kesin bir bilgiyle iman eden bir insan ise ahirette hesabını veremeyeceği bir davranışı asla yapamaz.
Ahlaksızlıkların ve zalimliklerin önemli bir nedeni dünyaya olan tutkulu bağlılıktır. Bu yapıdaki kişiler yoksulluk ve geleceğini garanti altına alamama korkusu içinde yaşarlar. Bu yüzden birçok insan yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık, yalancı şahitlik gibi çirkin utanmazlıkları alışkanlık haline getirir. İman sahibi bir insan için ise Allah’ın hoşnutluğu her şeyin üzerindedir. Böyle bir insan Allah’ın hoşnutluğunu yitirebileceği davranışlar sergilemekten şiddetle sakınır. Tek korkusu Rabb’indendir; ne ölüm, ne açlık, ne de başka zorluklar onu Allah’ın dosdoğru yolundan ayıramaz.
İçi titreyerek Allah’tan korkan bir insan, içinde bulunduğu koşullar ne olursa olsun Kur’an ahlakından ödün vermez. Bu kişi, hem vicdanlı hem de son derece güvenilir bir insandır. Yalnız olduğunda dahi, Allah’ın kendisini gördüğünü ve işittiğini bildiği için, her zaman doğruyu işaret eden vicdanına uyar, zalimlik yapmaz.
Günümüz bireylerinin büyük çoğunluğunun din dışı sürdürdüğü yaşam ise vicdanlarını köreltmiştir. Örneğin otomobiliyle birine çarptıktan sonra kaçan kişi vicdanı körelmiş biridir. Çarpmanın etkisiyle yerde baygın yatan insanı o halde bırakabilmesi ve kaçarak kurtulacağını zannetmesi, bunun açık kanıtıdır. Oysa Allah olayın her anına şahittir; O’nun azabından kaçarak kurtulamayacaktır. Yapılan bütün haksızlıkların, zalimliklerin, vicdansızlıkların karşılığı hesap gününde eksiksiz olarak verilecektir.
…Kim ihanet ederse, kıyamet günü ihanet ettiğiyle gelir. Sonra her nefis ne kazandıysa, (ona) eksiksiz olarak ödenir. Onlar haksızlığa uğratılmazlar. Allah’ın rızasına uyan kişi, Allah’tan bir gazaba uğrayan ve barınma yeri cehennem olan kişi gibi midir? Ne kötü barınaktır o. (Al-i İmran Suresi, 161-162)
Allah korkusu olmayan kimselerin yaptıkları vicdansızlıkları her yerde, yaşamın her anında görmek mümkündür. Allah’ın huzurunda yapayalnız sorgulanacağını düşünmeyen, Allah’ın azabını uzak gören insan kolaylıkla yalan söyleyebilir, masum birine iftira atabilir. Çünkü onun için önemli olan insanları ikna etmek ve sözlerine inandırmaktır. Masum birinin zor durumda kalmasına, zorluk yaşamasına sebep olmak, onun vicdanını rahatsız etmez. Oysa iftiranın karşılığını Kur’an şöyle bildirir:
Doğrusu, uydurulmuş bir yalanla gelenler, sizin içinizden birlikte davranan bir topluluktur; siz onu kendiniz için bir şer saymayın, aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her bir kişiye kazandığı günahtan (bir ceza) vardır. Onlardan (iftiranın) büyüğünü yüklenene ise büyük bir azab vardır. (Nur Suresi, 11)
Allah’ın gizlinin gizlisinden haberdar olduğunun bilincinde olmayan ve Allah’tan korkmayan insan diğer insanlara değer vermez. Restoran veya lokanta mutfaklarında sağlık koşullarına dikkat edilmemesinin, yaşlı insanlara saygı ve ilgi gösterilmemesinin, hastane kapılarında hastaların yeterli ilgiyi göremeyip ölüme terk edilmesinin, aciz insanlara kötü davranılmasının, bir avuç toprak uğruna milyonlarca masumun öldürülmesinin nedeni, insanların içinde Allah korkusunun bulunmamasıdır.
Allah’tan korkan bir insan, her durumda vicdanına uyan ve Kur’an ahlakına uygun davranan insandır. Kur’an, tüm insanlara karşılıksız olarak iyilikte bulunmalarını, insanlara yardım etmelerini, yaşamı güzelleştirmelerini emreder. Allah’ın sınırları içinde yaşayan insan, Kur’an’ın "Daha çok istekte bulunmak için iyilik yapma." (Müddessir Suresi, 6) buyruğuna uyarak, yaptıklarında dünyevi bir çıkar gözetmez. Yaptıklarından nefsani/dünyevi karşılık beklemeyen insanın tek bir amacı vardır; o da, Rabb’inin kendisinden hoşnut olmasıdır.
Çünkü Allah Katında kazanılacak ödül, eğlenceden ve ticaretten daha hayırlıdır. Dünyanın en muhteşem evleri, arabaları, giysileri, sanat eserleri, kısacası tüm değerleri cennetteki zenginliğin yanında her zaman eksiktir, kusurludur. Mutluluk, huzur ve eğlencenin gerçek mekanı Kur’an’da bir şölen yeri olarak tarif edilen cennettir.
Oysa onlar (kendilerini tümüyle Allah’a ve İslam’a teslim etmeyenler) bir ticaret ya da bir eğlence gördükleri zaman, (hemen) ona sökün ettiler ve seni ayakta bıraktılar. De ki: "Allah’ın Katında bulunan, eğlenceden ve ticaretten daha hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır." (Cuma Suresi, 11)
YORUMLAR
Kim ihanet ederse, kıyamet günü ihanet ettiğiyle gelir. Sonra her nefis ne kazandıysa, (ona) eksiksiz olarak ödenir. Onlar haksızlığa uğratılmazlar. Allah’ın rızasına uyan kişi, Allah’tan bir gazaba uğrayan ve barınma yeri cehennem olan kişi gibi midir? Ne kötü barınaktır o. (Al-i İmran Suresi, 161-162)
Oysa onlar (kendilerini tümüyle Allah’a ve İslam’a teslim etmeyenler) bir ticaret ya da bir eğlence gördükleri zaman, (hemen) ona sökün ettiler ve seni ayakta bıraktılar. De ki: "Allah’ın Katında bulunan, eğlenceden ve ticaretten daha hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır." (Cuma Suresi, 11)
Allah razı olsun anlamlı o kadarda nasihat ve bilgilendiriciydi..Selam ve dua ile..