- 837 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Korkma!...
Benden bir yaş büyük Arslan Ağabeyim, ilkokulların açıldığı ilk gün, beni elimden tutarak okula götürdü.
Sırtımda ablamın diktiği siyah bir önlük, boynumda beyaz bir yaka, elimde de Rahmetli babamın tahtadan yaptığı okul çantası ve çantanın içinde de sadece çizgili bir defter ve bir kurşun kalem vardı. Silgi ve kalemtraşın olduğunu hatırlamıyorum.
Sınıfımı bilmiyordum. Babam “Kadir öğretmenin yanına gidin o sizi sınıfınızı gösterir” demişti.
Biz de Kadir hocanın yanına gittik. O da beni okuyacağım sınıf öğretmenimize götürdü. Kafamı okşayarak "Bu küçük bir tanıdığımın çocuğu. Bunu senin sınıfına yazdım." dedi.
Öğretmenim beni sırada bulunan arkadaşların arasına koydu.
Sıraya girdiğimde öğrencilerin çoğu ağlıyor; bir yandan da kenarda bekleyen babaları ve annelerine bakıyorlardı. Benim ise ne annem vardı ne de babam. Ama ben ağlamıyordum. İçim içime sığmıyordu.”Bir an şu toplantı bitse de sınıfa girsek” diyordum.
Öğretmenler, öğrencilerin ellerini önündeki arkadaşın sırtına değdirirek hizaya soktular. Öğrencilerin arı gibi gürültüsü dinmek bilmiyordu. Öğretmenlerin “Susun… Susun...“ sözlerine hiç kulak asan yoktu.
Hatırladığım kadarıyla başı benim gibi her ne kadar tam kel olmasa da; sayılabilecek kadar altın renkli tel tel saçlarını geriye taramış, şık kıyafetli bir öğretmen aksayarak öğrencilerin önüne geldi.
“Çocuklar İstiklal Marşı için ses veriyorum“ dedi ve elini havaya kaldırarak:
“Korkma“ diye bir ses çıkardı. Arkasından daha sonraki yıllarda ezberlediğim şu sözleri öğrencilerle birlikte söyledi:
“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak!
O benimdir, o benim milletimindir ancak!
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül... ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal”
İlk duyduğum bu güzel sözleri çok sevmiştim. Çünkü bizlere daha ilk günümüzde Milli Marşımız “Korkma” diyordu.
İstiklal Marşını söyleten öğretmen Kurtuluş Savaşı’nda kardeşlerini Rusya’da bırakmak zorunda kalarak Türkiye’ye göç eden ve ağabeyim Satılmış’ın da öğretmeni ve Rahmetli babamla da çok iyi tanışan Topal Aydın Esen’di.
Bir ayağı aksadığından Ona Topal Aydın Hoca derlerdi. Bu lakaptan da hiç gocunmazdı. Ortaokul birinci sınıfta da bizim Fransızca öğretmeni olmadığından bir kaç ay Fransızca dersimize girmişti ve kendisini daha iyi tanımıştım.
Rahmetli Babam ile yıllar sonra tam Dumlupınar okulumuzun karşısında Aydın Hocanın evini yapıyorduk. Aydın Hoca “Beş altı ay önce Rusya’ya kardeşlerinin yanına gittiğini ve kardeşlerinin durumunun çok iyi olduğunu “ söylemişti. Ben de kendisine “Hocam Rusya’ya gittiniz. Kardeşlerinizi ve oradaki rejimi gördünüz. Siz bundan sonraki hayatınızı kardeşleriniz yanında yani Rusya’da geçirmek ister misiniz? “diye bir soru sormuştum Bana şu sözleri söylemişti:
“Şükrü Bey, Allah benim cenazemi Demirci Köprüsü’nden öteye çıkarmasın!...”
Alaca’mızda Demirci Köprüsü’nü bilmeyen var mı?
Demirci Köprüsü ilçemizin Çorum Yolu üzerindeki Muhacir Mahallesi‘nin tam bittiği yer ile Mezarlığın arasındaki çay üzerine kurulan köprünün adı idi.
İşte benim ilkokula ilk başladığım gün bize İstiklal Marşını söyleten Topal Aydın Hocamız, Türkiye’de yaşamaktan çok memnundu ve o yıllarda Komünist rejimle yönetilen hürriyetin olmadığı Rusya’daki kardeşlerinin yanına gitmek istemiyordu;bu yüzden ömrünün sonuna kadar Alaca‘mızda yaşadı, ruhunu Alaca’mızda teslim etti ve sanırım cenazesi de Demirci Köprüsü’nün yanındaki Mezarlığa defnedildi.
Topal Aydın Hocamız çok neşeli şen şakrak biri idi. Yüzü daima gülerdi. Topallarken bile bir asaleti vardı. Müzikten, Fransızca’dan anlayan sosyal yönü çok iyi bir öğretmendi. Bizlere ilk kutladığımız 24 Kasım Öğretmenler Günü‘nde ilk öğretmenliğe başladığı ilçemizin Büyükhırka köyündeki bir anısını anlatmıştı. Çok gülmüştük. Bu olayın hikâyesini “Üç Topal” ismiyle yazmıştım. Sitemizde yazılarımın arasında bulup bu güzel hikâyeyi okuyabilirsiniz.
Topal Aydın hocamızın öğrencilerle birlikte söylediği “Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal” sözlerinden sonra, Okul Müdürümüz bir konuşma yaptı. Tören bitince sıra ile sınıflara girdik.
Daha sonraki yıllarda adını öğrendiğim bu okul müdürümüzün adı Bekir Köse idi. Müdürümüz de çok şık giyinirdi ve başına da bir foter şapka takardı. Tombul babacan bir insandı. Onu devamlı takım elbiseli ve kravatlı olarak görürdüm.
Bizler sıralara üçer-dörder oturmuştuk. Küçücük bedenlerimizle sıraları doldurmuştuk. Sınıfımızda hâlâ bazı öğrenciler ağlıyorlardı. Bense çok mutluydum.
Sıramda otururken Topal Aydın Hocamızın “Çocuklar İstiklal Marşı için ses veriyorum“ deyip, ilk söylediği “Korkma“ kelimesinin anlamını çözmeye çalışıyordum. O zamanki küçük beynimle kavrayamadığım “Korkma“ kelimesinin anlamını, yıllar sonra “İstiklal Marşı“mızın bütün satırlarını ezberleyince çok daha iyi anladım.
Milli Şairimiz Merhum Mehmet Akif Ersoy, Türk Milletine cesaret ve tahammül aşılamak ve bu asil millette bulunan duyguları harekete geçirmek için Milli Marşımıza “Korkma“ sözüyle başlıyor.
Bugünlerde bazı gafiller al sancağımızın yanında başka bir bez parçasınının da dalgalanmasını talep etmeye başladılar.
Avuçlarını yalarlar...
Çünkü: Bayrak bir milletin geleceğinin ve bağımsızlığının sembolüdür. Bayrağın sönmesi veya onun yanına başka bir bez parçasının asılması demek Türk Milleti‘nin istiklalininin kaybedilmesi demektir.
Milli Şairimiz Milli Marşımızın ilk kıtasında ayrıca, ülkemizde tek bir insan kalana kadar bu vatanı savunacağımızı belirtiyor. O halde en son Türk bireyi son nefesini vermeden Türk istiklal ve bağımsızlığını yok etmek, Türk bayrağını söndürmek ve onun yanına başka bir bez parçasını asmak mümkün değildir. Zira bayrağımız milletimizin yıldızıdır. Bayrağın kaderi ile milletimizin kaderi birbirine bağlıdır. Bayrak bizimdir, bizler yaşadıkça onu elimizden kimse alamaz. Onun yanına da bir başka bez parçasını hiçbir güç asamaz.
Türk Milletinin bütün fertleri öldürülmedikçe de bağımsızlığını kimse yok edemez. Bu yüzden ben de “ Al sancağımız semalarımızda korkusuzca nazlı nazlı dalgalandıkça; Ey Türk Gençliği, al bayrağımızın yanına bez parçasını asmak isteyen çapulculardan asla ve asla “Korkma“ diyorum.