MASUM AŞIK
Sarı saçları mavi gözleri insanın konuştukça konuşasını getiren ses tonuyla tüm lisenin gözdesi olan güzel bir kız vardı anadolunun ufak bir ilçesinde.Birde bu kıza uzaktan ve adını tam koyamadığı birşeyler besleyen bir delikanlı.
Aynı sınıfta okuyorlardı ama birbirlerine çok yabancıydılar.Delikanlı her sabah okula gelirken kızın yoluna denk gelebilmek ve karşılaşabilmek için 1 km fazla mesafe gidiyordu.Fakat ne çare o yola gidiyor kızı görüyor ama kendini gösteremiyordu.Çok hoşlanmıştı kızdan.Bunun adının sevgi mi aşk mı hoşlanmak mı olduğunu bilmeden ona yakın olmak istiyordu ve bunun için sürekli yollar arıyordu.
Anlamıştıki okul yolunda takip etmekle bu iş olmayacak.Her sabah okul girişinde merhaba deyip gülümsemekte aradı tanışmayı.Ama güzel kız ne ser veriyordu ne sır.Okul gezileri oluyordu.Kız gelmiyordu.Sosyal aktivitelere zaten katılmıyordu.Kızı tek görme ihtimali okuldu.
Birgün karar verdi tenefüste gidip kızın sırasına oturacak ve tanışmak istediğini ondan hoşlandığını söyleyecekti.Cesaretini topladı , üstünü başını düzeltti , tam kızın sırasına yönelirken bir genç geldiii güzel kıza sarıldıııı sırasına oturduuu ve ’ Nasılsın Canım ’ dedi.Dünyası başına yıkıldı delikanlının.Ne yapacağını şaşırdı.Sevdiği hoşlandığı veya aşık olduğu güzel kız bir başkasına vermişti gönlünü.
Çocuk mahçup , mahzun , çökmüş bir durumdaydı.Bu durum böyle devam etti.Artık delikanlı o güzelim kıza sadece hayranlıkla bakabiliyor ama bakıp ve uzaktan severkende utanıyordu çünkü kızımız başkasını seviyordu.Peki bu uzaktan gülümseme neydi öyleyse.Evet delikanlı yanlış görmüyordu , güzel kız arada sırada , sınıfta veya ders çıkışlarında delikanlıya bakıyor bir gülücük bırakıyor ve yüzünü çeviriyordu.
Çok sinirlenmişti delikanlı.Bu nasıl bir kişilik hezeyanıydı.Hem başkasını seviyor hemde delikanlıya gülümsemesini armağan ediyrodu.Böyle iş olmazdı ve delikanlı duruma el koymalıydı.Öylede yaptı.Bir tenefüste kızımızın sırasına gitti ve sert bir ses tonuyla ’Dışarı çıkabilirmiyiz’ dedi.Kız delikanlının bu tavrına hiç şaşırmamışçasına ’ Sakin ol ’ dedi.Bir dakika bekle.Çantasını açtı içinden bir zarf çıkardı.Bun al dedi delikanlya ; al , oku ve sonra sırama bir daha gel.
Delikanlı kızın bu umursamaz tavrı karşısında dahada sinirlenmiş ama sinirini yumruğunu vurduğu sıradan alıp okul bahçesine çıkmıştı.Açtı aldığı zarfı , tek sayfalık bir mektup vardı içinde.Sarı saçlı mavi gözlü insanın konuştukça konuşasını getiren güzel kızımız aynen şu satırları yamıştı :
Burak
Yazdıklarımı okuduktan sonra yüzünde herzaman gördüğüm o mahçup utangaç ama kızgın ifadenin olacağına eminim.Beni okul açıldığından beri takip ettiğinide biliyorum.Okula gelirken geçtiğim yola yakın olmak için çektiğin zorluğu biliyorum.Ama keşke karşıma çıksaydın.Okul gezilerine seninde benim gibi gitmediğini biliyorum.Ama keşke birlikte gidelimmi deseydin.Hatta tiyatroya yazılmıştın.Keşke birlikte yazılalım deseydin.
Hani sen utangaçsın ya ben senden daha utangacım ama bende senden hoşlanıyorum.Hemde okul başladığında bahçedeki törende önümde durduğundan beri.Ama ben sana açılamazdım açılamayacaktım.Tek çarem vardı bana kızıp patlamanı sağlayacak bişey yapmak.Şu anda buna vesile olduğundan haberi olmayan kuzenimede minnettarım.O olmasa beni kıskanıp , hatta sana arada sırada gülümsememe rağmen başka bir erkeğe sarılmamla delirip bana çatmayacaktın.
Velhasıl şimdi sıramda seni bekliyorum .Sen yine gelip utana sıkıla yanıma oturacaksın.Ama bu kez elimi tutmak için.Çünkü artık benimde seni sevdiğimi biliyorsun