- 3411 Okunma
- 14 Yorum
- 0 Beğeni
Fırından Soframıza!!!
Meslekler insanlık tarihi kadar eskidir. Yeryüzünde ihtiyaçların karşılanması, kullandığımız ve bizim için gerekli olanları kendimiz üretemeyeceğimiz için, çeşitli meslek grupları doğmuştur.
Yaşamak için en önemli olan hava ve su dışında, başlıca yiyeceğimiz ekmek ve onun imalatçısı fırıncılardan bahsedeceğim, bu yazımda.
Çok kolayca, bakkal ya da marketlerden temin ettiğimiz, her sofra ille de tazesi olsun diye, bilinçsizce israf edebildiğimiz ekmeğin mimarı fırıncılar…
Hayatları sandığımız kadar kolay da geçmiyor.
Sabahları uyandığımızda, işe ya da okula gitmeden, kahvaltı ve çocuklarımızın beslenme çantaları için, hemen bakkaldan alıverdiğimiz ekmek, bizler uykudayken hangi emeklerle meydana geliyor, hiç aklımıza geliyor mu?
Birebir gözlemlediğim bir fırıncımızın günlük çalışmasını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Gece, saatler uyku zamanını gösterdiğinde, sıcak yataklarını terk edip, bizler yatmaya hazırlanırken, onlar işlerinin başına geçerler.
Odun ile ekmeklerin pişirildiği, fabrikasyon olmayan, taş fırın tabir edilen fırında çalışan bu kişiler, akşam fırını kapatıp, evlerine gitmeden, sabah yakacakları odunları, ısınıp, kolay yanmaları için fırının içerisine yerleştiriyorlar.
Hamurkâr, sabah ilk çıkacak ekmeklerin hamurunu hazırlamak üzere yeterli miktarda, un, su ve mayayı, hamur karıştırma makinesine, dolduruyor ve makine, özlü bir hamur elde edebilmek için yeterli bir süre çalıştırılıyor.
Kıvama geldiğinde, otomatik hamur kesme makinesine yerleştirip, arada gramaj kontrolü yapılarak, kesilen hamurların, yuvarlanarak bir süre daha dinlenmesi sağlanıyor.
Hamurlar yeterince dinlenince, tek tek şekil verilip, normal boy, ya da tava ekmeği şeklinde tepsilere dizilerek, raflara yerleştirilip, pişiriciye verilmeye hazır hale geliyor.
Fırın ısısı, yeterli seviyeye gelince, pasa çekmek denen işlem başlıyor.
Elektrikli fırınlar muhakkak çok teknolojik ve daha kolaylıklar sağlıyordur.
Fakat taş fırında pişmiş ekmeğin lezzeti ve kokusu da onlarda bulunmuyor.
Yardımcısı, üzerine ekmek hamurlarının dizildiği pasa isimli tahta tablaları, pişiren ustaya alabileceği yakınlığa getirip, boşalanları yerine taşıyor.
Özel bir beceri gerektiren bir çabuklukla, hamurlar fırıncı küreğinin üzerine dizilip, üzerlerine kepek serpilip çizilerek, pişmek üzere fırına gönderiliyor.
Fırının bir tarafından verilenler, kontrol edilerek, pişenler yine büyük bir ustalıkla, tek hamlede, içtimada dizilmiş askerler gibi dizili, dışarı çekilip, kasalara yerleştirilip, satılacakları bakkal ve marketlerin yolunu tutuyor.
Birkaç günlük gözlemim, her meslekte olduğu gibi, fırıncılığın da uzun yıllara dayanan ustalık ve beceri isteyen bir iş olduğunu anlamama yetti.
Ekmek bizim için asli gıda maddelerimizden, vazgeçemediğimizdir.
Geçen yıl yazdığım ekmekle ilgili yazımda anlattığım için, buğdayın ekilişi, unun elde edilişiyle ilgili emekleri tekrarlamıyorum.
Ekmeğin pişirilme aşamasındaki onca emekleri gördüğüm zaman, bir kere daha düşündüm.
Bunca emekler, alın teri ve uğraşlar sonucu soframıza konuk olan ekmeğe, gereken saygıyı gösteriyor muyuz? Tekrar düşünelim!
Bir zerresini dahi ziyan etmeye kıyamayacağıma karar verdim.
Dünyanın açlıkla savaştığı günümüzde, ekmeği tüketirken, yeterince dikkatli davranmalıyız.
Sizce de büyük bir saygı ve özeni hak etmiyor mu?
YORUMLAR
Emeğinize ve Ekmeğimize uygun bir yorum olsun...
Annem: "Pilâv tabağında tek- tek kaldığı için yemediğimiz pirinç tâneleri için "bizi beğenmedi de yemedi" der, ağlarmışlar. Tabağında pirinç tânesi bırakma!. diye tenbihler ederdi. Tâ ki, o vakit çocuktum... yaşım, Trabzon plâkası oldu hâlâ o güzel sözler kulağımda... lokantada yesem de bırakamıyorum bir tekini; Annem karşımda ve beni görüyor gibi.
Ekmeği mi?... O Nîmeti hiç sormayın... değil elimle; gözümle bile seçmiyorum... geride kalanı da insan yiyecek değil mi?.
Saygımla ve minnet duygumla Selâmladım; Mîllî Gönüllülüğünüzü...
Selâmımla uğurladım.
kadiryeter Kadir Yeter.
13.7.2012- TRABZON.
w.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=67236
handan akbaş'a
handan akbaş
Allah (C.C.) razı olsun bizi de annemiz öyle büyüttü.
Bir tanesi bile ziyan edilmez, ne zor yetişir o pirinçler, sular içinde diye diye.
Teşekkürler değerli yorumunuza, sizler gibi kıymetli arkadaşlarımız olduğu için, çok mutluyum.
Bu yüce gönüllerin çoğalması dileklerimle, Rabbime emanet olun.
canım her zamanki gibi duyarlı bir yazı .ekmege deger vermmemiz ilk ögrendiğimiz şeylerden biriydi .israf edenler şöyle bir düşünseler ne kadar çok kişinin ekmeğe muhtac olduklarını bilseler, eminim ziyan olmasına kıyamazlardı . kutluyorum arkadaşım selam ve sevgilerimle...
handan akbaş
GÜZEL BİR PAYLAŞIMDI HANDAN HANIM. DEMEK Kİ BİR PARÇA EKMEĞİ BİLE ÇÖPE ATMAYACAĞIZ.
BEN DE BİR YAZIMDA BUĞDAYIN UN HALE GETİRİLİŞİNİ YAZACAM(2 YIL OKULUNU OKUDUM ÇÜNKÜ)
SELAMLAR.
handan akbaş
Selam ve saygılar.
ekmek bizler için temel besin kaynaklarımızdan birisi. Ama seninde dediğin gibi ona gereken değeri veriyoruz israflarımızla...
Bu biraz da elimizdekiler için şükretmeyi bilmememizden kaynaklanıyor sanırım.
Düşündüren ve sorgulatan güzel yazın için teşekkürler.
Sevgilerimle...
handan akbaş
en büyük nimet çok büyük emeklerle önümüze geliyor...çocukluğumdan beri bir dilimini bile zayi etmemeyi hem öğrendim...hem öğrettim....duyarlı yazınızı kutluyorum....saygılar
handan akbaş
Bu arada hoş geldiniz, uzunca bir süre sitede göremedik sizi, gerçi son on gün ben de şehir dışındaydım, giremedim nete.
Selam ve saygılar...
Handan Hanımcığım, ben o işin zorluğunu, yıllar önce annem beni yarım çuval unu hamur yoğurtmak için oturtunca anlamıştım zorluğunu. Bereket şimdi makinalar var hamur yoğurmak için. Her emek saygı ister, ekmek yapmak en başta geliyor. Biz atalarımızdan böyel gördük böyle biliriz. Ekmek niğmettir, kutsaldır bizler için. Güzel bir yazıydı sevgimle...
handan akbaş
Kesinlikle öyle. Fırınları az çok bilirim. Küçükken annemin ne emeklerle ekmeği yaptığıma şahit olduğum için bilirim. Bir ailenin ekmeği ile bütün mahallenin fırını aynı değil ama emek aynı bence. Çok faydalı bişr yazıydı sevgili arkadaşım. En derin sevgilerimle tebrikler
handan akbaş
Dürüstçe söylemem gerekirse; sadece sıcak yaz günlerinde düşünürdüm fırıncıları. O sıcakta bir de fırının önünde nasıl çalışıyorlar? diye. Allah kolaylık versin der geçerdim. Hayatımızda ki varlığını çok doğal kabul ettiğimiz bir gıda: Ekmek. Nereden, nasıl gelir? Hiç düşünmeyiz. Farkındalık ne kadar önemli. Yazınızla bir kez daha anladım.
Teşekkür ediyorum Handan hanım. Sevgiler, selamlar.
handan akbaş
Kendim bizzat akraba ziyaretinde şahit olduğum için söylüyorum, göründüğünden fazla özveri isteyen bir iş.
Allah yardımcıları olsun, hakikaten zor bir meslek.
Teşekkürler arkadaşım, sevgilerimle.
handan akbaş
Cok güzel bir yaziydi.
Evet dünyada acligi düsünnünce ekmegin bir kirintisini bile ziyan etmemeliyiz haklisiniz sevgili Handan.
Bazen cocuklar ekmek istemiyor yemek yerken o zaman dedigim oluyor bir dilim ekmege ne muhtac cocuklar var su dünyada.
Faydali bir yazi yine.
Yüreginize saglik
Sonsuz sevgimle
handan akbaş
Sevgi ve saygılar bizden arkadaşım.
Şöyle fırından yeni çıkmış sıcacık bir ekmeği ikiye bölüp
Terayağı ve tulum loru gezdireceksiniz ki of...
Bu işin şakası tabi, gerçekten de çok zor bir meslek
Yazı kışı, gecesi gündüzü yok
Saygıyı hak ediyor bütün fırıncılar
Tıpkı yaptıkları ekmek gibi, rabbim yokluğunu göstermesin
Ve muhtaç etmesin.
Saygı ve selamlarımla Handan hanım.
handan akbaş
Herkes uyanıkken uyumak zorundalar, gece herkes uyurken onlar iş başında, bayram seyran, çocuklarının evlilik ve mutlu günleri, hep yerlerine birilerini ayarlamak zorundalar, kendi işleri olunca.
Yorumunuza teşekkürler, selamlar.
Evet çok haklısınız ekmek nimettir. Rahmetli anneciğim ekmek yere düşerse üç kez öpüp başınıza koyun derdi. Ekmek poşetini hiç yere koydurmazdı. Ekmeğin yeri yükseklerdedir derdi. Çok güzel bir anlatımla ekmeğin soframıza nasıl emekle geldiğini yazmışsınız. Tüketeceğimiz kadar almalıyız. Teşekkürler yine hayatın içindendi. Tebrik ederim. Sevgilerimle..