- 945 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
SOSYAL YARALARIMIZ
Toplumun üzerinde derin etkiler bıkarak genel yapısını etkileyen, düşünme ve davranış biçimini olumsuz olarak değiştiren olayları toplumsal yara olarak tanımlamak sanırım doğru bir açıklama biçimidir.
Gündelik yaşamda sık sık karşılaştığımız, cinayet, hırsızlık, çocuk istismarı, kapkaç… vb. olayların sosyolojik bir kronoloji ile izlenilmesi neticesinde toplumun herhangi bir katmanında kanayan bir yaranın devamı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Düşünün ki, bir çocuk dünyaya gözlerini açtığı andan itibaren sürekli o masum ve her şeyden bir haber o gözlere neler gösteriyoruz. Gelişim çağına girmeden o dönemde görmesi gereken her türlü yarayı gerek televizyon gerekse sanal alemden görebilmektedir. Teknolojik çağın günümüz çocuklarını beklide bu kadar etkileyeceği işin başında düşünülmemişti. Beklide düşünülerek toplumun içine atıldı orası meçhul.
Batı toplumlarıyla bizim toplumumuz arasındaki fark, batı toplumlarında öncelikle gelişme çağındaki çocukların her türlü öncelikleri hesaplanmış, yapması ve yapmaması gereken ne kadar kural var ise ta başından işlenmeye başlanmış. Teknolojinin gelişmesi beklide bu yüzden batı toplumlarında bizim kadar bu tarz yaralara neden olmuyordur. Bilinçli anne ve baba, bilinçli bir toplum ve neticesinde teknoloji bilinçli bir toplum ortaya çıkıveriyor. Dolayısıyla işin mayasına sahip olduklarından etkileşim bizim kadar olmuyor.
Örnek vermek gerekirse cep telefonları Türkiye piyasasına ilk girdiği andan itibaren bütün toplum olarak çoluk çocuk demeden yeri ve zamanı mıdır sorgulamasını yapmadan elimizden geldiği kadar her ortamda elimizden düşürmemek için var gücümüzle çalıştık. Yatarken, gezerken, tuvaletteyken, araç kullanırken bisiklet sürerken bu örnekleri çoğaltmak mümkün aslında gelmek istediğim nokta şudur ki kedimizi düşünmediğimiz gibi etrafımızda yaşayan varlıkları da düşünmüyoruz.
Çocuklarımızla haftanın her günü dizi keyfini en güzel şekilde çekirdek çıtlatarak görüntülenen sahnelerin çocuğumuzun alt benliğinde ne gibi izler bırakacağını düşünmeden, “oda öğrensin ileride başından geçer” mantığı içerisinde herhangi bir sansür “süzgeç”ten geçirmeden bütün çıplaklığıyla o masum gözlere aktardık. Yaşadığımız her olayın doğru olduğu düşüncesinde hiçbir zaman kendimizi geri almadık. Çocuklarımızı kendi elimizle sanal aleme hapis ettik. Amaç sokaktan uzak dursun, fazla ses çıkarmasın, ortalığı dağıtmasın gibi abuk sabuk mantıkla sosyal paylaşımdan uzak tutarak sanal sosyal paylaşım sitelerinde dost sohbetlerine maruz bıraktık.
Akrabalık bağlarını günden güne önemsizleştirdik. Ziyaretleri azalttık çünkü atalarımızın çağı olmadığına kendi kendimizi inandırdık. Çünkü hayat artık eskisi gibi değil, teknolojiyi es geçemezsiniz çünkü artık atamız teknolojinin getirdiği alışkanlıklar oldu. Ben kıt aklımla beş dakika düşündüğümde artık kalemde diyemiyoruz klavyeme bunlar döküldü. Biraz daha detaylı düşünsek acaba neler çıkar bilinmez ama birazda hep birlikte düşünelim.
İşte gündelik yaşamda sık sık karşılaştığımız, cinayet, hırsızlık, çocuk istismarı, kapkaç… vb olayların engellenmesinde aslında pekte bir şey yapmıyoruz. Üstüne üstün olayı daha profesyonelce öğrenmelerini sağlıyoruz. Toplumdan uzak, aileden uzak, sokaktan uzak nesiller yetiştiriyoruz.
Allah sonumuzu hayır eyleye.
YORUMLAR
Sosyolojik bir yazı olmuş,iyiki de olmuş.Önemli konulara parmak basmışsınız.
Binlerce yıllık geçmişimizde o kadar çok badireler atlattık ki.Bu histerik günleri de atlatacağız vesselam.