Alo Orda Mısın (10)
Camlar demirli olduğundan açık kalmasında sakınca yok diye düşünüp ayrıldı yazlıktan. Artık her zamankinden daha mutlu bir adam olmuştu. Karşılaşacağı sorunları bilmekle birlikte gözünde büyütmüyor, hepsinin üstesinden gelebileceğini düşünüyordu.
Onun için en önemli olan şey Nazan’ın birlikte yaşama fikrine sıcak bakmasıydı.
Tüm bunları düşünürken Nazan’ın zevkleri konusunda hiçbir şey bilmediğini farketti. İşe gitmek yerine okula gidip Nazan’ı görmeyi tercih etti. Okula tam zamanında gelmişti, biraz sonra okul dağıldı. Nazan Murat’ı beklemiyordu, onu karşısında görünce yüzünde güller açtı.
Murat çok yakın bir arkadaşına hediye almak istediğini, bunun için de kendisine yardımcı olmasını istedi. “Hadi kırma beni diye ısrar ederek Nazan’ı ikna etti ve birlikte alışveriş yapmak üzere yola çıktılar. Murat’la vakit geçirmek Nazan’ın da çok hoşuna gidiyordu. Nazan annesini arayarak geç kalacağını söylemeyi düşündüğü halde izin vermeyeceğini bildiği için aramaktan vazgeçerek telefonunu kapattı.
Alışveriş merkezine geldiklerinde önce mutfak reyonuna girdiler. Murat, arkadaşının iki kişilik bir aile olduğunu, maddi sıkıntılarının olduğunu bu yüzden onlara yardım etmek istediğini söylediğinde Nazan şaşkınlıkla, “eşyaların hepsini sen mi alacaksın?” diye sordu. Murat büyük eşyalar dışında mutfaktan banyoya terliğe varıncaya kadar herşeyi biz alacağız. Senin her şeyi kendi evine alır gibi almanı istiyorum” dedi.
Nazan alışveriş yapmayı çok seviyordu. En çok da, “kendi evine alır gibi” kısmını sevdi. “Ya aldıklarımızı beğenmezlerse?” diye sorduğunda Murat, “hediyeleri ben alsam beğenmeyebilirler ama senin seçtiğin hediyeleri beğenmeme gibi bir şansları yok” dedi.
Nazan çok zevkliydi, son derece güzel şeyler seçiyordu. “Kendi evime alsam daha neler alırdım neler, bir güne asla sığdıramazdım” sözü üzerine Murat arkadaşının yurtdışında olduğunu, alışverişin hepsini bu güne sığdırmak zorunda olmadıklarını, hatta Nazan’ın evin konumunu görmesi halinde alışveriş yaparken daha rahat seçim yapabileceğini sözlerine ekleyerek şansını zorladı.
“Evin anahtarı bende. Bu aldıklarımızı birlikte gidip evlerine yerleştirirsek onlara büyük sürpriz olur. Neyin eksik neyin fazla olduğunu da kendin görmüş olursun. Alışveriş yaparken ona göre karar verirsin. Hem senin de elin alışır. Evlendiğimizde zorluk çekmezsin.” diyerek onu ikna etmeye çalıştı.
Bu fikir Nazan’ın çok hoşuna gitti. “Aldıklarımızın hepsini eve ikimiz mi yerleştireceğiz?” diye sordu. “Evet” cevabını alınca çok heyecanlandı. Murat’la başbaşa kendi evine alır gibi hediye seçmek, eve yerleştirmek çok inanılmazdı.
Murat merakla Nazan’ın ağzından çıkacak cevaba bakıyordu. Nazan, “okul var ancak okul çıkışı olabilir ama bizimkiler ev dışında buluşmamızı istemiyorlar” deyince Murat gülerek, “tamam işte ev dışında buluşmamızı istemiyorlarsa biz de evde görüşeceğiz. Tek fark, ev sizin ev değil de arkadaşımın evi diye espri yaptı.
Nazan okul çıkışında Murat’la olabilmek için evdekilere ne söyleyecekti bilmiyordu ama Murat’a hayır demek istemiyordu.
Murat, “aldıklarımızı eve götürüp yerleştirelim ne dersin?” diye sordu.
Nazan, geç kalması durumunda evden merak edeceklerini söyleyince Murat, “evi arasana merak etmesinler” diyerek Nazan’ın evi aramasını sağladı.
Nazan annesini arayarak okul çıkışı en samimi arkadaşı olan Ayça’ya ders çalışmaya gittiğini söyleyince annesi, “neden daha önce haber vermiyorsun, telefonun da kapalıydı merak ettim seni” diye sitem etse de arkadaşıyla birlikte ders çalışacağı için itiraz etmedi.
Nazan her ihtimale karşı Ayça’yı arayarak, “ben Murat’la birlikteyim, aramaz ama yine de annem ararsa sizde olduğumu birlikte ders çalıştığımız söylersin” diyerek kendi yalanına Ayça’yı da ortak etti.
Annesine de haber verdiğine göre artık Murat’la birlikte eve gidip aldıkları eşyaları rahat rahat yerleştirebileceklerdi.
Yol boyunca Nazan, ne kadar güzel şeyler aldıklarından kendi evi olması durumunda başka neler neler alabileceğinden bahsetti.
Murat, “beğendiğin ne varsa alırız. Eminim arkadaşlarım da çok beğenecek” diyerek Nazan’ın istediği herşeyi almasını istedi..
Eve geldiklerinde Murat, “sen kapıyı aç ben de eşyaları getireyim” diyerek anahtarı Nazan’a verdi.
Nazan elinde anahtar ürkek bir şekilde giderek kapıyı açtı. İçeri giremiyordu öylece kapıda kaldı. Murat durumu fark edince rahat olmasını evde kimse olmadığını söyleyerek eşyaların hepsini arabadan eve taşıdı.
Nazan içeri girmiş meraklı gözlerle evi süzüyordu. Murat, “gel sana evi gezdireyim” diyerek odaları gezdirdi. Evi nasıl bulduğunu sorunca Nazan, “ev çok güzel. Odaları banyosu mutfağı hepsi çok şirin. Keşke bizimde böyle bir evimiz olsa” diyerek Murat’ı birkez daha şaşırttı.
Murat Nazan’ın elini tutarak, “birşeyi çok istersen olurmuş” dedi.
Nazan, “bizim evimizin olması hayal, evlenmemiz için önümüzde yıllar var” deyince Murat, “beni ne kadar seviyorsun?” diye sordu
“Seninle bir evimiz olmasını birlikte yaşamayı isteyecek” kadar cevabını alınca, “bizim aşkımızın önünde kimse ve hiçbir şey duramayacak. Sana söz veriyorum, bizim de böyle şirin bir evimiz olacak” diyerek Nazan’a sarıldı ve öpüştüler.
Nazan bulutların üstünde gibiydi. Nedenini bilmiyordu ama bu evi çok sevmişti.
Murat, “acıkmadın mı sen hala?” diye sorduğunda kendine gelerek, “evet acıktım, hadi aldıklarımızı hazırlayalım da yiyelim, sonra da eşyaları yerleştirelim. Böyle giderse eşya falan yerleştiremeyiz” dedi.
Murat, “eşya için acele etme, zamanımız var keyfine bak” diyerek masayı hazırlamaya başladı. Nazan”da yardım etti. Birlikte oturup keyifle yemeye başladılar.
Gözlerini birbirlerinin gözlerinden ayıramıyorlardı...
Murat kendisini gözlerinin içi gülerek hayran hayran izleyen sevgilisine, “bu ev bizim evimiz” dememek için kendini zor tutuyordu. Söylese ne olurdu acaba?
Bunun cevabını bilmeyi o kadar istiyordu ki...
Murat, “söylememeliyim sınavı bir atlatsın ondan sonra zaten öğrenecek” diye kendini teselli etmeye çalıştı. Eşya alırken eve yerleştirirken Nazan bilmese de yapılan emeğin birlikte yaşayacakları evleri için olduğunu bilmek çok güzeldi. Evdeki birçok eşyaya Nazan’ın eli değmişti. Nazan’ın gelmesiyle birlikte eve Nazan’ın kokusu sinmişti. Ev başka bir anlam kazanıp sanki sahibine kavuşmuş gibiydi.
Nazan’da çok mutluydu. Sevdiği erkekle başbaşa bir evde yapayalnızdı. Yemekten sonra eşyaları yerleştirmeye başladılar. Her eşya evin havasını daha güzelleştiriyordu. Mutfak malzemeleri yıkandıktan sonra onları da Nazan kendi zevkine göre yerleştirdi.
Murat’a fikir sorduğunda, “mutfak işinden anlamam evin hanımı sensin” cevabını alıyordu.
Bunu duyduğunda çok mutlu oluyor kendini evinde gibi hissediyordu. Kendini kaybettiği anlarda, “saçmalama kızım burası senin evin değil” diyerek kendine gelmeye çalışıyordu.
Bir süre sonra aldıkları eşyaların hepsini yerleştirdiler. Eksikler vardı ama ev yine de çok iyi görünüyordu. İkisi de yorulmuştu. Nazan, eşyaların çıkan kutularını bir poşete toplayıp giderken çöpe atmak üzere hazırladı.
Murat Nazan’ın elinden tutarak koltuğa götürdü. Gel otur sen de çok yoruldun, biraz dinlenir öyle gideriz” dedi. Nazan, “sana neskafe yapmamı ister misin?” diye sordu. Murat, “neskafe içmek isterim ama sevgilimin daha fazla yorulmasına gönlüm razı olmaz, sen otur ben yaparım” dedi. Nazan, “ben de sana kıyamam sen de çok yoruldun, sen neskafeleri yaparken ben de kupaları hazırlayayım” dedi.
Neskafeler hazırdı. Nazan, “sen otur ben ikram etmek istiyorum” diye tepsiyi aldı. Odaya geldiğinde tepsi elinde kaldı. Evde sehpa yoktu. Murat hemen yerinden kalkıp tepsiyi Nazan’ın elinden aldı. Kupalarını ellerine alarak birlikte koltuğa oturdular.
Murat, “herşey o kadar güzel ki hiç gitmek istemiyorum, hep yanımda kalmanı istiyorum” derken Nazan, “ben de hiç gitmek istemiyorum ama gitmek zorundayız” diyerek neskafesinden bir yudum içti. Bir süre konuşmadan neskafelerini yudumladılar.
İlk defa bir evde başbaşa kalmışlardı. İkisi de yaşadıkları anın keyfini çıkarmak istemelerine rağmen Murat, Nazan’ı üzecek kafasını karıştıracak davranışlardan uzak kalmaya çalışıyordu. “Seninle yanyana olup sana dokunamamak çok zor” dedi fısıltıyla. Nazan bunu daha önce hiç duymamıştı. Kalbi heyecanla atıyordu. Başını Murat’ın göğsüne koyarak, “seni seviyorum” dedi.
Murat’ın dokunuşlarına itiraz etmiyordu. Murat evden hemen gitmezlerse sınavı bekleyemeyeceğini düşünerek, “gidelim mi geç oldu yarın yine geleceğiz, evdekileri kızdırma” diyerek bahane yaratıp kalktı.
Nazan eve dönmek istemiyordu rüyada gibiydi. İstemeyerek de olsa kalkıp saçlarını toplamak için banyoya geçti. Ev inanılmaz güzel olmuştu. Çıktığında Murat onu bekliyordu. Uzun uzun öpüştüler. Artık gitme vakti gelmişti. Murat çöp poşetini alarak, “sen kapıyı kapat ben de çöpü atayım” dedi.
Nazan gitmeden eve tekrar bakarak iç geçirdi.
“Bu evde Murat’la bir ömür boyu yaşayabilirdim…”
Nazan hiç istemeyerek arabaya bindi. Murat’ın yol boyunca neşesine bir anlam veremedi. Sanki onunla o evde olması umurunda değil gibiydi.
Oysa Murat hislerini belli etmemeye çalışıyor ama içinde fırtınalar kopuyordu. Nazan onun için görebileceği kadar yakın dokunamayacağı kadar uzaktı.
“Sınava hazır mısın?” diye sorduğunda Nazan sınavın sorun olmadığını kendinden çok emin olduğunu ders notlarını da yükselttiğini söyleyince Murat’ın sevinci ikiye katlandı.
Bu sınavı geçmesi gerektiğini bütün planlarını sınava göre yaptığını söyleyerek, “sınavdan sonra hayatımız değişecek” dediğinde Nazan, “nasıl yani?” diye sordu. Murat cevap vermedi gülümsemekle yetindi.. Nazan Murat’ın bu tavrından birşey anlamadı.
Murat, “eşyaları alıp yerleştirmek için birkaç gün daha zamanımız var, seni sabah sokağın başından alırım” dedi. Nazan’ın canına minnetti.
Murat eve gelene kadar çalan şarkılara ıslık çalarak eşlik etti, keyfine diyecek yoktu. Eve yaklaştıklarında Nazan, “ben burada ineyim seni görmesinler” dedi ve tam arabadan inerken Murat kolundan çekerek öptü, “şimdi gidebilirsin” dedi.
Nazan hayatında bu kadar güzel birgün yaşamamıştı. Eve geldiğinde zile basmadı kapıyı anahtarıyla açtı. Evdekilerin tepkisinden korkuyordu ama korktuğu başına gelmedi. Anne ve babasının çok neşeli olduğunu görünce rahatladı.
“Günün nasıl geçti” nin dışında hiç soru sormadılar Herşey Nazan’ı şaşırtacak kadar iyi gidiyordu. Annesi, “yemek hazırlamamı ister misin?” diye sorduğunda Nazan tok olduğunu ama yorgun olduğunu ve birkaç gün daha Ayça’yla çalışıp eve geç kalabileceğini söyleyerek izin istedi ve odasına çıktı.
Ne kadar güzel birgün geçirmişti, herşey rüya gibiydi. Olanları düşünerek hayallere daldı. O küçük şirin evin kendi evi olduğunu, sabah uyandığında Murat’ın kollarında uyanmayı her anı onunla paylaşmayı hayal etti.
Hayali bile çok güzeldi. “Acaba birgün hayallerim gerçek olur mu” diye düşünürken telefonu çaldı. Aşkı onu merak etmiş, evde bir sorun çıktı mı diye sesini duymak istemişti.
Nazan herşeyin yolunda gittiğini söyleyince Murat, “yarın için izin alacak mısın nasıl gideceğiz alışverişe?” diye sordu. Nazan izin işini hallettiğini biraz sonra Ayça’yı arayıp onu idare etmesini isteyeceğini söyledi.
Murat tamam o zaman ben kapatıyorum sen Ayça’yla geç olmadan konuş ki sonra sorun olmasın diyerek telefonu kapattı.
Nazan hiç vakit kaybetmeden Ayça’yı arayarak birkaç gün içinde ailesi ararsa akşam geç saate kadar ders çalıştıklarını söylemesini istedi. Ayça bu durumdan hiç hoşlanmadı ama çok yakın arkadaş oldukları için kabul etmekten başka çaresi yoktu.
“Bana doğruyu söyle neler karıştırıyorsun sen?” diye sordu. Nazan, “bizimkileri biliyorsun okuldan sonra görüşmemizi kısıtlayacaklar, Biz de Murat’la bu zamanı değerlendirmek istiyoruz” diyerek olanları söylemeden Ayça’yı ikna etti.
Ayça çaresiz, “Tamam” dedi.
Nazan Ayça’yla konuştuktan sonra telefonu kapatır kapatmaz Murat’ı arayıp, Ayça’yla konuştuğunu bu son hafta için kendisini idare edeceğini söyledi. Murat, “bundan sonra hiç ayrılmayacağız aşkım” deyince Nazan alışveriş ve eşyaların yerleştirilmesi sırasındaki gün boyu birliktelikten bahsettiğini düşünerek, “evet bu harika aşkım” diye karşılık verdi.
Telefonu kapattıktan sonra Murat önemli ihtiyaçlarını ve kıyafetlerini toparlamaya başladı. Herkes odasına çekildikten sonra hazırladığı bir bavulu evden sessizce çıkarıp arabaya koydu. Aynı şeyi Nazan’ın da yapmasını istiyordu ama Nazan’a bunu nasıl söyleyeceğini bilemiyordu. Bunu yarın bir şekilde Nazan’a söylemeliyim diyerek yattı.
Sabah uyandığında duşunu alarak kahvaltı etmeden evden çıktı. Nazan’ı arayarak sokağın başında beklediğini söyledi. Nazan geldiğinde önce birlikte kahvaltı yapabilecekleri bir yere gittiler. İkisinin de gözleri gülüyordu iştahla kahvaltılarını yaptılar.
Alışveriş merkezine geldiklerinde Murat hoşuna giden şeyleri alıyor Nazan’ın da sevdiği herşeyi almasını istiyordu. İkisi de hoşuna giden şeyleri gördüklerinde çocuklar gibi seviniyor hemen alıyorlardı.
Murat’ın yanında zaman nasıl da çabucak geçiyordu. Nazan birden, “aaa sehpayı unuttuuuk” diye bağırınca herkes onlara baktı. Nazan utanmıştı ama onun bu doğal hali Murat’ın çok hoşuna gitti.
Nazan çok şık bir sehpa gördü, “bunu alalım mı bu çok güzel” dediğinde Murat sehpayı çok beğendiğini ayrıca yatak odası için de bir tane boy aynasının gerekli olduğunu söyledi.
Nazan kendini Murat’ın büyüsüne kaptırmış orada olma amacını bile unutmuştu. İhtiyaçlar bitmiyor aldıkça alıyorlardı.
Murat gıda reyonuna da uğramaları gerektiğini mutfak için de alışveriş yapmaları gerektiğini söyleyince Nazan şaşırarak, “abartmıyor musun?” diye sordu. Murat gülerek, “yiyecekleri kendimiz için alıyorum. Onlar gelene kadar biz evde aç mı duralım” diye espri yaptı.
“Kahvaltılık alırız, hazır yiyecekler alırız, meyvamızı tatlımızı alırız, kuruyemiş cips bira alırız hatta makarna alıp eve gidince sana mis gibi peynirli makarna bile yapacağım” dedi.
Nazan rüyada gibiydi. Her reyonda olduğu gibi mutfak reyonunda da kendilerini kaybettiler. Murat, “az kalsın su almayı unutuyorduk” dedi ve su da alarak artık eve dönmeye karar verdiler.
Eve geldiklerinde ikisi de yorulmuştu. Arabadan indiklerinde Murat Nazan’a anahtarı vererek kapıyı açmasını istedi. Nazan kapıyı açıp Murat’a yardım etmek için geri geldiğinde onun hevesini kırmak istemeyen Murat hafif poşetlerden seçerek Nazan’a verdi. Aldıklarını birlikte taşıdılar.
Hiç dinlenmeden ellerini yıkayıp mutfağa geçtiler. Murat, “sana şimdi kendi ellerimle peynirli makarna yapacağım” deyince Nazan, “bende bu arada aldıklarımızı yerleştireyim” diyerek poşetleri boşaltmaya başladı.
İkisi de yaşadıklarına inanamıyordu.
YORUMLAR
Hanımefendi ;
Yazlıkla kışlık arası su yolu oldu.Bu kız kaçırma klasik kız kaçırmadan çok farklı oldu.Mesela kaçırma yerine KIZ GÖTÜRME ! gibi.
O değil de,
Du bakalım n'olmuş
Tebrikler iyi gidiyoruz efendim.
(Kapatıp gittim, şiir saatim gelmişti ,dönüp geldim yanlış adres !!! Bu yorum 11 nci bölüme ait.)
N'olcak şimdi silmeyi beceremem ,kopyalayıp kaydıramam.Ama,size güvenirim bulursunuz beceriksizliğimin mizahını :))))))
Saygılarımla.
vega4 tarafından 11/3/2010 7:32:49 AM zamanında düzenlenmiştir.