origami kar taneleri- 6-
23 aralık
Gökyüzünün uçuk mavisi bana bir çocuğun pastel boya resmini hatırlatıyor. Bu duru maviliği süsleyen toptop bulutlara dokunmak istiyorum. Ben de resim yapmak arzusu duyuyorum. Burada kendimdeki farklı bir yönü keşfettim. Origami tutkum da bu evde başlamadı mı?
Fakat üç gündür ev bir revire döndü. İki hasta, üç de soğuk ve yetersiz beslenmekten bitkin düşen işçi, salonda kalıyorlar. Bekçinin karısı olmasa ne yapardık bilmem. Masal büyücüsü şimdi bir doktor edasıyla dört dolanıyor ortalıkta. Bekçiye asistanıymış gibi emirler yağdırıyor, bekçi de bu emirleri harfiyen yerine getiriyor.
Ev gözüme öyle kalabalık geliyor ki. Günlerdir, sonsuz bir sessizliğin ortasındaydım, sadece arada bir bekçinin karısı meraklı fakat munis yüzünü gösterir çekilirdi. Mutfak da en aktif günlerinde. Kullanılmayan tencere kalmadı. Yemek işlerine yaşlı işçi bakıyor.En kısa zamanda onun mükemmel bir aşçı olduğunu öğrendik. Üstelik sınırlı malzemeyle başarıyor bunu. En çok patetes, soğan ve bakliyatın her çeşidinden yapılıyor yemekler. Et ve sebze kalmadı.
Gök sonsuz berraklığıyla masmavi, dünden beri kar yağmıyor, ancak donduruyor. Dışarı çıkmak mümkün değil.Artık medeniyetten umudu kestik. Nasılsa aç kalmayacağız. Herkes halinden memnun. Çok şükür diyor işçiler.
Salon hem revir hem yatakhane. Duvarcı, bekçinin karısı sayesinde gözünü açtı. Bacağı kırık işçi ise, iki gündür yiyip içiyor ve neşeli görünüyor. Artık o da salonda arkadaşlarıyla birlikte. İşlere yardımcı olmaya çalışıyor. Ev kalabalık ama eskisinden de düzenli. Kocam yönetiyor onları, benim rahatsız olacağım endişesiyle her an tetikte.
Sabah telaşı bitti. Odamda pencere önünde oturmuş hayran olduğum manzarayı seyrediyorum. Kar yağmıyor yine. Tuhaf bir eksiklik hissediyorum. Sanki bir parçam yok gibi. Origamiler yarım yamalak duruyor alt odada. Zaten üç gündür de girmedim oraya. Salon işçilere mekan olunca, bacağı kırılan işçinin yattığı odaya taşıdık onları.
Kar taneleri görünmeyince origamiler yetimleşti sanki. O odada kapalı ve kimsesizler.
Birden aklıma yeni gelmiş gibi kalkıp alt kata indim. Origamilerimi yalnız bıraktığıma çok üzülerek odaya girdim. Pencere önündeki küçük çalışma masasında beyaz yığına doğru yöneldim. Gördüklerim beni şaşkına çevirdi.
Masanın üzerinde bir sürü kar tanesi vardı. Evet, origamiler bir bir yapılmış , masanın üzerine serpilmişti. Bir rüya değildi bu. Çizdiğim diyagramlar, katlanmış, yuvarlanmış ve mükemmel bembeyaz kar tanelerine dönüşmüştü.
Bunları kim yaptı? Gözümün önünden geçiyor tüm çehreler. Ve bir tanesinde takılıp kalıyor, yüzde yüz emin olarak. Neden o? Bunların onun tarafından yapıldığından niye bu kadar emin oldum bilmiyorum.
Doğruca salona geçtim. Herkes koltuklarda oturmuş sessizce televizyon izliyordu. Gittim önünde durdum;
- Nasıl yaptın, bu kadar mükemmel yapmayı nereden öğrendin?
Sessiz ve utangaç baktı yüzüme;
- Ben kendi ülkemde resim öğretmeniydim, dedi.
....
f.a.
devam edecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.