- 532 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BEN BU BAYRAMI KUTLAYAMAM!
Doğrusu, Ramazan Bayramını olduğu gibi, ben Cumhuriyet Bayramını da kutlamayacağım! Ramazan Bayramı vesilesiyle yazdığım yazımda da dediğim gibi, bayram kutlamadır, bir şeyleri başarmış, bir şeylere ulaşmış ve mutlanılmış, çok mutlanılmış, ya da olumsuzluklardan, istenmeyenlerden, kötülerden, kötülüklerden kurtulunmuş olmanın kutlamasıdır. Her yıl daha büyük coşkuyla kutlanılmasındaki sebep ise, o varılmış güzelliği, daha da güzelliklere, daha yücelere taşımış olmanın, daha yetkinleşişin kutlamasıdır.
Dostlardan gelen her kutlama, hiç kusura bakmasın kimse, aynı Ramazan Bayramında da olduğunca, küfür gibi geliyor bana. Bir, Cumhuriyetin birinci yılının kutlanışını tahayyül ediyorum hayal gücümün el verdiğince ve ülke gerçeklerini, bir de bu gün yani 87 yıl sonra gelinen yeri. 87 yıl, dile kolay. Bir aklı başında, sorumluluk sahibi ve kendine verilen ömrü iyi değerlendirmiş bir insanın, ne gelişimlerle ulaşabileceğini düşünün o yaşa, bir de Cumhuriyete bakın. Ülke kibrit çöpü yapamaz haldeyken, süreçte çok çok mesafe kat etti gerçi, ama Cumhuriyet adına ne yaptı, nerelere geldi? Burada mı, buralarda, bu halde mi olmalıydık ülkece Cumhuriyet adına?!
Cumhur = Halk, Cumhuriyet = Halkın iradesi doğrultusunda yönetim. Şimdi diyeceksiniz ki: E zaten halkın iradesi, halk istedi, halk kendi seçti kendisini yönetmesini istediğini. Evet, yaklaşık yarı yarıya doğru. Peki kalan diğer yarı, kalanın iradesi ne oldu, nerede o irade? Yok, kurunun yanında kavrulup duruyor, yangın yüreklerden başlayarak, sarıyor her bir yanı. Akan gözyaşı söndürür mü dersiniz her gün daha bir alazlanan bu yangını? Ağlamaktan öte olursa tepki belki!
Toprağını geri kazanma, düşmandan arındırma savaşımının ardından, süratle kendince üretmeye, gelişmeye çalışılarak verilen emekler. Hâlâ övünmekteyken bir yandan; marşlar eşliğinde, ördük Anayurdu dört baştan diye demir ağlarla. Sümerbanklar, yabancılardan yakayı kurtarma adına, varını yoğunu ortaya koyarak ve büyük özverilerle kurulan kişisel Türk Bankaları, köprüler, yollar, telekomünikasyon, fabrikalar, madenler, topraklar satılırken, pıtrak gibi bitiveren, her gün bir başka yabancıya, özellikle de Ruslara ait oteller ki içlerinde ne dolaplar döndüğü, ne kuyular kazıldığı bilinemeyecek... Kendimiz yasaklıyken, ABD ye işletme hakkı verilen petrol kuyuları ve uyanık sözleşmelerle, çevrede de çıktığı takdirde, doğal olarak o topraklara da sahip olma yetkisi bu anlamda. Atatürk nerdeyse çöl olan Ankara’yı ormana çevirir, bir ağaç kesmemek adına koca binaya yer değiştirtirken Yalova’da, ülkeyi yeşil cennete çevirme gayretindeyken atalarımız. Hz. Muhammet de demişken: Yarın kıyamet kopacağını bilseniz de, ağaç dikiniz diye; ama şimdi üç beş yandaşa getirim sağlamaya ormanlar katledilir, doğal güzellikler, tarihi miraslar yok edilirken… O güzelim pastadan, her bir gözü dönmüşün birer dilim kapma gayretleri ve çaput dikecekleri toprağına bayrak niyetine… Güzelim vatan parçaları göz göre göre nerdeyse gitmekteyken, daha doğrusu satılmakta, hatta ellerimizle verilmekteyken… Göstermelik enflasyon oranları, dünyada emeklisine en çok ücret ödeyen devletiz yalanları, onca işsiz hem de her gün artarak, onca aç, onca şehit… Daha saymayayım isterseniz, zaten hepsi malumunuz!
Düşün açıklama, yazma, yayınlamaya korkarken insanlar!..
Cumhura “Ananı da al git” Şehide “Kelle” Askere “ yan yatma” denilirken!..
Hadi söyleyiniz bakalım. Bu mu Cumhuriyet? Bu mu kutlanası Cumhuriyet? Başta Atatürk ve tüm emeği geçenler; bu günlere ulaşsın ülke, bu günlere ulaştırsın torunları, satıp savsın diye mi çektiler onca eziyeti. Bu günler için mi şehit oldular, bu acılar çekilsin 87 yıl sonra bile diye mi gazi oldular?!
Eminim ki her gün, ama Cumhuriyet Bayramlarında daha bir sızlıyordur kemikleri! Daha bir ağlıyorlardır nur olası yattıkları yerlerinde!
Hiç kimse kusura bakmasın, hiç kimse gücenmesin, ama ben kutlayamıyorum bu bayramı, hiç kimsenin bayramını da kutlamıyorum! Ve atalarımızın da görmeyi istedikleri, arzulanan, özlenen günlere ulaşmadıkça da kutlamayacağım!
Ne siyasi, ne ekonomik bağımsızlığı olmayan…
Başka bir ülkeden izin almadan adım atılamayan…
Kaderini dost maskeli düşmanın iki dudağı arasına terk etmiş…
O atmak için topraklarından can verdiği milletlerin torunları yanında ezik ve onlara yaranmak, yanlarında yer almak için yaltaklanan…
Her geçen gün düşmana biraz daha borçlanan…
O, bu günü armağan etmiş Atasının resmini bile, onlar istemiyor diye kaldırmaya kalkan ki bunu daha da büyük küfür addediyorum Atam, Bayrağım ve Ülkem başta olmakla birlikte kendime, tüm gerçeği görür vatanperver ülküdaşlarımla birlikte.
Böylesi bir ülkede, içim acıyarak, kanayarak yüreğim…
Iıh…
Hiç kusura bakmayın.
Ben böyle ülkede, böylesi şartlar altında bayram kutlayamam. Sizlerinkini de kutlamam.
Hâlâ bayram kutlayabilenler varsa da kutlasınlar.
Neyin bayramıysa ki ben şu durumda bunu da hiç anlamam.
p.r.alkan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.