- 972 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
BİR AŞK HİKAYESİ
Yemyeşil bir köyde açmıştı gözlerini dünyaya. Bilindik köylerin dışında bakımlı evler ve onu çevreleyen çitlerle, çim ekili bahçelerin olduğu bir köyde. Özellikle ilkbaharın gelişiyle, yeşilin her tonunu ve çiçeğin her rengini görmek mümkündü. Kuş seslerinin arasında, yüksek bir tepenin üzerine yerleşmişti evler. Oradan bakıldığında, manzaranın güzelliği sarhoş ederdi. Kış aylarında da yağan kar, her tarafı kapatır, bembeyaz bir örtü ile kaplar ve romantik bir hava verirdi.
Memur bir babanın ikinci çocuğuydu. Babasının çiçeklere olan merakı ve sevgisi yüzünden, bu ismi koyduğu söylenirdi. Bu köyde doğmuş olmasına rağmen, ilkokula başlama zamanı geldiğinde, mecburen şehre taşınmışlardı. Köyde yaşamayı sevmelerine rağmen, bu durum babasını sıkıntıya sokuyordu. Köyden tamamen kopmayacak, şehirde de evleri olacaktı. Okullar tatile girdiğinde de köye geleceklerdi.Anne ve babasının aynı köyden olmaları ve köylerine bağlılıkları sağlamıştı bu çözümü.
Açelya’ nın yaşantısında o köy, mutluluk kaynağı olmuştu. Bütün akrabalarının ilgisi ve sevgisi üzerinde büyümüştü.Çok ilgilenmelerinin sebebi de, çocukluğunda yaşadığı sağlık sorunları yüzündendi belki de. Çevredeki köylerden farklı bir kültüre sahipti onun köyü. Köken olarak Kafkasya’dan göç etmiş olmalarının büyük etkisi vardı.Göçün üzerinden neredeyse yarım asırdan fazla bir zaman geçmesine rağmen, gelenek ve göreneklerine sahip çıkmışlardı. Bir Çerkez köyüydü orası. Büyüklerine karşı hürmette, çok dikkatlilerdi. Bu konudaki kuralları çok katıydı. Zamanla, biraz daha esnemesine rağmen, özünden pek bir şey de kaybetmemişti. Cenaze, düğün gibi özel günlerde de, birbirlerine bağlılıkları ikiye katlanır, her iki özel günü de, olması gerektiği gibi geçirirlerdi.
Diğer köylerden farkı ise düğünlerin, kız erkek ayrımı yapılmadan, daha özgür, çevrenin baskılarına maruz kalmadan, eğlenebilmeleri ve özgüvenlerinin tam oluşuydu. Kafkas müziğinin nağmeleri ile köyün gençleri, kendilerinden geçercesine eğlenirlerdi.Böyle bir köyde ve böyle bir ortamda büyümüştü Açelya…
Kıvanç, Açelya’ nın yakın arkadaşlarından biriydi. Açelya’ dan üç yaş küçüktü.Uzaktan da akrabaydı ikisi aynı zamanda.Yaz aylarının, mehtaplı gecelerinde, hep bir araya gelirler, kendilerince eğlenirlerdi. Saatler boyu sohbet ederler, yeri geldiğinde hep birlikte şarkı söylerlerdi. Açelya üniversiteyi bitirmiş, Kıvanç’ ın en çok güvendiği insanlardan biriydi . Sırdaşıydı. Arkadaşıydı.
Kıvanç ise üniversitede okuyordu. Ancak, yaz tatillerinde görüşebiliyorlardı. Kız arkadaşıyla ilgili sorunlarında bile Açelya’ ya akıl danışıyor, onun yardımını istiyordu. Son zamanlarda, sorunları artmış ve ayrılık kararı almak üzereydi. Açelya’ nın birleştirme çabalarıyla bir süre daha devam ediyor, belli bir süre sonra da aynı duruma dönüyordu.
Açelya ise ona karşı büyük bir yakınlık duymaya başlamış, bu durumu kendisine bile itiraf edemiyordu.Bu değişiklik, sadece kendisinde de değildi üstelik. Onun bakışlarında da bunu çok iyi görebiliyordu. Davranışları da bunu kanıtlar nitelikteydi. Önemli olmamakla birlikte, başka bir husus da, aralarındaki yaş farkıydı. Bunların dışında, hayat görüşleri, zevkleri uyumluydu. Yine de, böyle bir aşka hazır olup olmadığı hakkında, tereddütleri vardı. O yüzden de, son zamanlarda Kıvanç’ tan özellikle kaçmaya başlamıştı. Bu durum, Kıvanç’ ın gözünden de kaçmamıştı. Son tartışmadan sonra kız arkadaşıyla yollarını ayırmış ve onca yılın ardından yaşanan bu ayrılık, onu epeyce sarsmıştı. İnsanlardan kaçıyor ve odasına mahkum ediyordu kendini.
Açelya, bu duruma hem üzülmüş, hem de sevinmişti. Kendindeki farklılığı gördükten sonra tek düşündüğü şey Kıvanç olmasına rağmen, sevdiği gencin mutluluğu için uzak durması daha mantıklıydı. Fakat, ondan gelen haberleri duydukça üzülüyor ve elinden bir şey gelmediği için kahroluyordu sanki. Bir şeyler yapıp, onu tekrar eski haline dönmesini sağlamalıydı.
Kıvanç’ ın odasının kapısına geldiğinde, kalbi deli gibi çarpmaya, heyecandan ne yapacağını bilemez bir halde kalakalmıştı. Bütün cesaretini toplayarak, kapıyı tıkırdattı. İçeriden ayak sesi ve arkasından onu görünce, heyecanı daha da artmıştı. Kapı açıldığında, karşısında tanıdığı Kıvanç’ ın yerine, zayıflamış ve göz çukurlarının altında torbalar oluştuğunu gördüğünde, birden irkildi. Bir an, gözleri birleşti. O anda, ona koşup sarılmamak için kendini zor tutuyordu. Kıvanç’ın bakışlarında, sevincin yanında, kırgınlık ifadesi de vardı.
- Sen misin Açelya ! Hoş geldin. Hele şükür ki aklınıza geldim. Özellikle seni çok bekledim. Çok üzgündüm. Yıkılmıştım. Kendimi bu odaya hapsettim. Bu zor günlerimde hiç biriniz yoktunuz. Hani, çok iyi arkadaştık. Yıllarımız geçti beraber. Hele seni hiç anlamıyorum son zamanlarda. Benden kaçıyordun sanki. Ne değişti ? Sana karşı bir kusurum mu oldu ? Saygısızlık mı yaptım ? Seni benden uzaklaştıran şeyi çok merak ediyorum ?
- Hoş buldum.Epeydir gelmeyi düşünüyordum. Biraz toparlanmanı, kendine gelmeni bekledim. Kırılma bana lütfen ! Bir ayrılık yaşamıştın. Biz ne söylersek söyleyelim, sana faydası olmayacaktı. Üstelik… Benim sana çok yararlı olabileceğim bir dönemde de değildim.
İkisi de ayakta konuştuklarını fark edince, mutfağa geçtiler. Masadaki her zamanki yerlerine geçtiklerinde, Kıvanç:
- Neden Açelya ? Benden sakladığın bir şey mi var ?
- Hayır Kıvanç ! Senden saklayacak hiçbir şeyim olamaz. Lütfen ! Aramıza dön artık. Aranızda, son dönemde çok büyük sorunlar vardı. Bana her şeyi anlatıyordun. Senin mutlu olmanı istiyordum. Çok mutsuzdun onunla birlikteyken. Bu durum da beni çok üzüyordu fakat seni üzmemek için de bir şey söyleyemiyordum. O sıralarda, seni yanlış yönlendirmemek için uzak durmayı tercih ettim.
- Sen benim için çok değerlisin. Bunu çok iyi biliyorsun zaten. Yürümeyecek bir ilişkiydi ve bitti. Kendimi toparlayıp, aranıza en yakın zamanda döneceğim. Bunun için çok geçerli sebeplerim var. Geldiğin için minnettarım sana.
Evden çıktığında, onu görmenin sevincini taşıyarak, koşa koşa evlerine girdi.Yatağına, boylu boyunca uzandı. Aşık olmuştu. Aşk denen duyguyu, okuduğu romanlardan biliyordu fakat o güne kadar yaşamamıştı. Üstelik bu aşk, kalbinde yavaş yavaş olgunlaşmıştı sanki farkında olmadan. Ona gerektiği kadar ip ucu vermişti nasılsa konuşmaları esnasında. Başka bir şey yapmayacak, zamana bırakacaktı.
Biraz daha zaman geçtikten sonra eski haline dönen Kıvanç, neşe içinde arkadaş grubunun içindeki yerini almış ve yeniden eski günlerine dönmüşlerdi. İkisi için de, eskisinden daha farklıydı durum. Çoğunluğunun akraba çocuklarının olduğu gruptaki yakın arkadaşı, Sinem’in de dikkatini çekmiş ve Açelya’ ya sorma gereği duymuştu.
- Bu günlerde seni çok neşeli görüyorum. Cıvıl cıvılsın. Özel bir nedeni var mı acaba ?
- Sinem, gözünden de hiçbir şey kaçmıyor senin. Kimseye söyleme sakın. Ben aşık oldum. Fakat karşılığını alabilir miyim bilmiyorum. Kim olduğunu sormayacak mısın ?
- Sormama gerek yok ki ! O kadar açık ki bu durum. Senin ve Kıvanç’ ın bakışları, her şeyi anlatıyor. Görmemek için kör olmak lazım. Aşk… Sihirli kelime…İnsanı, gerçek dünyadan alıp, sihirli bir dünyaya götürür. İkiniz adına da çok sevindim. Çok yakışıyorsunuz birbirinize.
Sinem ile bu konuşma onu rahatlatmıştı. Fakat ne hikmetse, Kıvanç bu konuda onunla tek bir kelime bile konuşmuyor, sevgisini bakışları ve davranışlarla belli ediyordu. Aradan bir zaman geçtiğinde ise köyün üstündeki çam ağaçlarıyla dolu bölgede, Sinem’ in yardımıyla İlan-ı aşk merasimini yapmak için bekliyor olduğu anlaşılacaktı. Romantik bir şekilde, sade bir biçimde sevgisini açıklamıştı. O günden sonra da sevgiliydiler artık. Bu durumu, gruptaki arkadaşlarıyla da paylaşmışlardı. Sadece ailelerin haberi yoktu. Kıvanç’ da okulunu bitirmişti. Her gün daha çok bağlanıyorlardı birbirlerine. Açelya’ nın, Kıvanç ile ilgili tereddütleri oluyordu. Fakat üstünde durmamaya çalışıyordu.
O sıralarda, Kıvanç’ ın askerlik için çağrısı gelmiş ve askere gitmek için hazırlık yapmaya başlamıştı. Askerlik sonrası, Açelya ile mutlu bir yuva kurmanın hayallerini yaşıyordu. Tam o sıralarda, aralarında çıkan küçük bir tartışma sonucunda, ayrılma kararı vermiş ve bir daha görüşmemişlerdi .
Hatta onu göndermeye bile gitmemişti Açelya. Söylediği bir söz, onu çok etkilemiş ve çok sevmesine rağmen affetmemişti. Günlerce konuşmak için uğraşmış, fakat Açelya onu dinlememişti bile.
Kıvanç için durum daha da zordu. Terörün hakim olduğu bir dönemde, en tehlikeli bir yer olan Hakkari- Çukurca’ da bir karakola çıkmıştı askerliği. Hainlerin kurşunlarının hedefi olmaktan korkmuyor, sevdiği kızın onu terk edişini hazmedemiyordu. Tüm yalvarmalarına rağmen, affetmemişti onu. Sadece, düşüncesizce kullandığı kelimelerden ibaret olan ayrılık ile yıkılmıştı sanki.
Affetmesine affetmemiş fakat onun yokluğunda bile onunla idi her an, her saniye, her salise. Onun için endişeleniyor, gazetelere bakıyor, televizyondaki haberleri takip ediyordu. Onun için endişeleniyor fakat gururuna yediremediğinden arayamıyordu da.
Bir gece, evde yalnız kalmış ve erkenden uyumuştu. Rüyasında, dağ başında bir yerde, bir binanın patlayışını görüyordu. Sonra birden, tozun dumanın arasından Kıvanç’ ın, aksayan bacağıyla yürüyerek çıktığını gördüğünde ;
Ter içinde kalmıştı uyandığında.
- Kıvanç ! Kıvanç sana bir şey oldu. Lütfen Allah’ ım ona bir şey olmasın. Yalvarıyorum Allah’ ım koru onu. Aramalıyım hemen aramalıyım.
Yerinden kalkarak telefona koştu ve karakolun numarasını öğrendikten sonra defalarca aradı.Her arayışında, telefona çıkan kişiyle bir türlü konuşamıyorlardı. Ses gidip geldiği için derdini bir türlü anlatamamıştı. Vazgeçmemşti yine de. En sonunda sabahın ışıkları ile Kıvanç’ a ulaşabildiğinde, onunla konuştuktan sonra rahatlamıştı.
Rüya ona bir şeyler anlatmaya çalışmış olmalıydı. O gece gerçekten bir saldırı yaşanmış ve Kıvanç’ ın bacağına bir kurşun isabet etmişti. O gece, aralarındaki küslük bitmişti. Askerden gelişini sabırsızlıkla beklemeye başlamıştı bu kez. Aşka dair içindeki umutlar güçlenmişti.Askerlik dönüşü, her şey daha güzel olacak ve kavuşacaklardı birbirlerine.
Hiç te düşündüğü gibi gelişmeyecekti. Birbirlerini ne kadar severlerse sevsinler, sebebini bilemedikleri bir şeyden aralarında kavga çıkıyordu. Birbirine bir türlü geçmeyen halkalar gibi sorunlar, büyüyor ve çözümlenemeyecek hale geliyordu. Kıvanç, karakter olarak Açelya’ dan çok farklıydı. O yüzden de, mantığı öne çıkınca, sevginin varlığı da halletmiyordu sorunları. Askerlik dönüşü geldiğinde, ilk söylediği söz :
- Evlen benimle Açelya. Karım olmanı istiyorum. Sana aşığım.
Demesine rağmen, evet cevabını verememişti. Bir süre sonra da, beraberce aldıkları bir kararla ayrılmaya karar verdiler. Ne yapsalar olmuyordu. Onun sorumsuz davranışları, düşüncesiz konuşmaları, Açelya’ nın ona duyduğu sevgiyi hırpalıyor, güvensizlik ve geleceğe dair endişeler, kararsızlığa itiyordu. Bu da duygu yoğunluğunu öldürüyordu.
Ayrılıklarının ardından, Kıvanç’ın bir iki defa görüşme isteğine karşılık vermemişti. Bir kez görüşmeye kalktığında, bir daha aynı cesareti gösteremeyeceğini biliyordu çünkü.
O anılarında, ilk aşkı olarak kalacaktı. İlk aşkını kaybettiği gibi en yakın arkadaşını da kaybetmişti aynı zamanda.
GERÇEK BİR AŞK ÖYKÜSÜ, TARAFIMDAN KURGULANMIŞTIR.
YORUMLAR
Kurgucu kardeşimin elinden hiç bit anı kaçmaz hepsini bir romana çevirmekte üstüne yoktur. Yine kalemin döktürmüş kutlarım.
sevgimle...
Nermin Kaçar
Nermin Kaçar
Ben, Çerkezler'de evliliklerin 7 göbek ötesinden olduğunu duymuştum.
Hatta 7 göbek öteden birisyle evlenildi mi, hısım olan o iki ailenin birbirlerinden kız alıp-vermeleri de olmazmış.
Akıcı bir öyküydü.
Paylaşım için teşekkürler, saygı öncelikli sevgiler.
Nermin Kaçar
Nermin Kaçar
Nermin Kaçar
Ne seninle, ne sensiz...Açelya ve Kıvanç'ın aşkı böyle tariflenebilir gibi geldi bana. Aralarında, bu kadar sorun olacak, ne söylemler oldu? Bunu bilemiyoruz ama aşamadıkları bir şeyler olduğu da belli...Yol yakınken ayrılmakla en iyisini yapmışlar galiba...
Güzel bir öyküydü arkadaşım. Yüreğine sağlık. Sevgilerimle.
Nermin Kaçar
Güzel ve harika bir girişle Açelya'nın yaşamıyla baş başa kalmışken sonlara doğru hüzün bulutları sardı beni.
Açelya ve Kıvanç ne yazık ki birlikte olamadılar. Aşkları da sonbahar yaprakları gibi savruldu gitti.Ne yazık ki ilk aşklar hep hüsrana uğruyor!.
Usta kalem,ustalığını yine konuşturdu.Okumaktan haz duydum.
Sen, sık yaz e mi Nernin.Fazla uzak kalma.
Selamlar.
Nermin Kaçar
Kimi sevdalar bir ömür, kimisi de yarı ömürlü olurlar. Ya da ömürsüz.. Keşke bütün aşklar sonsuza dek sürse.. Hüzünlü bitti ama muhteşem anlatımla zevkle okudum. Tebrik ederim. Sevgilerimle..