- 1190 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
KAHVALTI
KAHVALTI.
Her sabah O yolda sevis otobüsünün camından izlerdi..Sahil yolunda ki restaurantların çiçekli bahçelerinde ailelerin neşe içersinde beyaz örtülü masalar da kahvaltı etmeleri onun için bir özlemdi..Acaba bir gün eşiyle çocuklarını alarak bu masalar da aynı mutluluğu yaşayacak mıydı?
Gülümsüyordu Ahmet..Sonunda hayalini kurduğu bu anı onlara yaşatacaktı..Evin kapı ziline neşe içersinde bastı..Ay sonu aldığı ikramiyesinin moraliyle gülüyordu..Eşi kapıyı açtığında Ahmetin neşesini yüz ifadesinden anlamıştı..Mutfaktan gelen yemek kokusu ile iç geçirdi..
"Ohhh ne güzel kokular geliyor..Karnım çok aç Fatma, fabrikada ki yemeklerden artık gına geldi bana..Sofrayı hazırlasana"
Ellerini lavaboda yıkarken kızı Gökçe, oğlu Doğukanın sorduğu sayısız soruları cevaplıyordu..Salonda ki yer sofrasında akşam yemeğinin vazgeçilmez çorbasını kaşıklarken konuşuyordu..
"Size bir sürprizim var..İkramiyeyi aldım.Yarın sabah kahvaltıyı dışarı da yapacağız, haberiniz olsun..Ona göre erken kalkacağız"
Eşinin biraz da olsa suratı asıktı.Ahmetin konuşması yarım kaldı..
"Biliyorsun okullar açılacak..Zaten borçlarımız yeteri kadar var.Gereksiz masraf yapmayalım"
Çocuklar ise annelerini duymuyordu.Neşe içersinde bağırıyordu.
"Gidelim baba, ne olur gidelim, hadi götür bizi"
Ahmet sofraya bakarak konuşuyordu.
"Tamam tamam, annenizi ikna edin götüreceğim diyorum size"
Eşi çocukların aşırı isteği karşısında bocaladı..Kısa bir süre düşündü.
"Ahmet hayatım yıllarca bize hizmette kusur etmedin.Tamam olur.Bir sabahta başkaları sana hizmet etsin.Ben de biraz masraftan kısarım"
Yemekten sonra tüm aile televizyonun karşısında dizilmişti.Hayatlarında ki en özel eğlenceli yaşamları olan O ekrandan gözlerini ayırmadılar.
İki eli ensesinde yatağında uzanırken geceliğini giymeye çalışan hayat arkadaşını tebessümle izliyordu.Sabah olacak mıydı?.Yorgun olmasına rağmen saatlerce gözlerini kırpmadı..Bir rüya belkide kabus görüyordu.Sesler, şiddetli bağırışlar beynini delik deşik ediyordu.Ter içinde kalmıştı..Eşinin kolundan çekmesiyle, korkunç bir baş ağrısıyla gözlerini zorlukla da olsa açabildi..
"Birileri var Ahmet, kapıyı kıracaklar, bağırıyorlar, neler oluyor?"
Sesi güçlükle, boğulurcasına çıktı.
"Allah Allah ne oldu"
Ayağa kalktığında sesleri duyuyordu.
"Kim o, kimsiniz, kim o"
"Doğalgaz kaçağı var, kapıyı çabuk açın..Bina da kaçak var, açın kapıyı"
Dehşete kapıldı.Kapıyı açmak için koşarken eşine seslendi.
"Çocukları kaldır hemen, acele et Fatma"
Kapı anahtarını çevirdiğinde kapı adeta yüzüne çarpıldı.Yere boylu boyuna uzandı..Saçı sakalı dağınık, iri yarı üç dört kişi ellerinde silahlarla içeri girdi..Kapıyı tekmeyle açan adam Ahmetin karnına diziyle basarken elinde ki silahı suratına dikmişti.Diğerleri de bağırıyordu..
"Polis, polis yere yatın, kımıldamayın ulan polis..Başka kimler var, çabuk konuş"
Sivil polisler hızlı bir şekilde evin içersine dağılırken bir odadan eşi çocuklarına sarılmış halde salona girdi..Bir diğeri hala bağırıyordu..
"Vurun şuna kelepçeyi.Bacım kokulacak bir şey yok.Siz de giyinin bir kenarda bekleyin"
Kadın da çocuklarda titriyordu.Şok geçirmişlerdi.Babaları ne yapmıştı?
"Evet Ahmet efendi elimizde savcılık arama emri var..Evi arayacağız.Bize yardımcı ol, zorluk çıkarma"
Evin içinde eşyalar alt üst edilirken kadın, yerde yatan eşine şüphe, korku dolu gözlerle bakıyordu..Ahmet bakışların altında ezilmişti..Kadın ağlayan çocukları susturmak için çaba sarfediyordu..Bir süre sonra iki dergi, çocukların oyuncak bilgisayarını büyük bir poşete koydular.
"Üstünü giy gidiyoruz Ahmet bey.Tutanağı hazırlayın"
İki polisin eşliğinde giyinirken, eşinin Komser ile konuşmalarını duyuyordu..
"Biz de ne olduğunu bilmiyoruz bacım.Bizim görevimiz yakalamak..Hakkında ihbar var"
Eşinin çocuklarının ezen bakışları altında evden çıkarken gürültüden uyanan komşularda şaşkınlıkla, onun kelepçeli halde götürülmesini izliyordu..Sabahın ilk ışıklarında sokağa fırladı..Önce semt karakoluna gitti..Orada yoktu..Şubeye gitmesi söylendi.Gittiğinde sorguda olduğunu söylediler.Onu göremeyeceğini, dışarı çıkmasının gerektiği hatırlatıldı..Saatlerce bekledikten sonra ağlayarak evine döndü.
Akşam karanlığında kapı çaldığında teleşa kapıldı..Kalbi şiddetle atıyordu..Koştu, kapıyı açtı..Ahmet karşısında gülümsüyordu..
"Hanım bir yanlışlık olmuş..İsim benzerliği, kusura bakma dediler.Beyaz örtülü bahçeli bir masada kahvaltı yapamadık..O kadar güzel olmasada yine de kahvaltı yaptırdılar..Sağolsunlar"
YAŞANAN BİR ÖYKÜ..
Düzenleme kontrol... IRIZA
Selahattin KÖSE...( Lazuşağı ) Ekim ...2010
YORUMLAR
Hocam harika olmuş..Hikayenin başı gelişimi ve final harika olmuş..Yazmaya devam et mükemmel anlatıyor ve yazıyorsun yüreğine sağlık..
lazuşağı
hoş geldiniz efendim
elimden geldiği kadar iyisini yapmaya çalışıyorum
beğenmeniz beni mutlu etti nur olun......
saygımla
Okurken heyecanla yazının sonunu zor getirdim.
Allah kuru iftiradan saklasın. Anlatımınız heyecanlı, ikinize de tebrikler.
Maalesef böyle isim benzerliklerinden bazılarının canı yanıyormuş.
Selam ve saygılar...
lazuşağı
meslekte çok gördüm çok yaşadım
elde olmayan yanlışlıklar
saygımla.
evet böyle yanlışlıklar
yada yanlış anlamalar yaşanıyor bu ülkede ne yazık ki
bende 12 eylülde
erzincan da bir adama rastlamıştım...
ana adı,baba adı doğum tarihi bile tutuyordu zanlılarla
3 buçuk yıl yattıktan sonra gerçek failler yakalınca bıraktılar
ama aklı dengesi bozulmuştu...
senin bu öyküde öyle işte
neye niyet neye kısmet
bir arkadaşım şükertme şükürler olsun deme derdi hep
yeter anlamına gelirmiş
hamd olsun yine ver demek evla imiş...
güzel bir öyküydü
hele sizin meslekte neler vardır neler
yüreğine sağlık ağabey.
lazuşağı
sizlerden öğrenmeye çalışıyorum bakalım başarabilecekmiyim
selamlarımla
lazuşağı
bu işleri öğrenmek için çok çalışmalıyım
sohbet anında anlatmakla yazıya dökmek çok farklı
anı çok ama sende takdir edersinki burası yeri değil elimiz bağlı..
selamlarımla.
Selahattin bey,bu öykünü okuyunca;kendi kendime sormadan edemedim:
" Bu kalem neden sık sık öykü yazmıyor ?diye."
Oldukça başarılı bir anlatım,kahramanların dünyalarına giriş yerinde.Öykünün teması da tam bizim toplumun yaşadığı yalın gerçeklerle motiflenmiş. Sonrala doğru ; polis kılığında soyguncular mı acaba diye düşünürken resmi polislerin çıkması rahatlattı beni.Yalnız kafamı kurcalayan bir yönü:
"Acaba savcılık yetkisiyle polislerin vatandaşın hanesine gece vakti girme hakları var mı?" Onu bilmiyorum.
Ben şahsen,gündüz olmadan polisi içeri sokmam.
Öykülerinizin devamnı sabırsıkla bekliyorum.
Selamlar dostum!
Çok güzel sade, meramını rahatlıkla anlatabilen bir yazım. Okurun gözünde olay cereyan ederken, iki çelimsiz zayıf çocukla çorbayı kaşıklayan kılı kırk yararak ay başının nasıl geleceği hesabını yapan anne baba capcanlı okurun karşısında duruyor.
Allah sevdiği kuluna eşeğini kaybettirip yeniden buldururmuş. Başka da bişey söylemeyeceğim zira bayramlık ağzım için hala yaklaşık 20 gün var.
Teşekkür ve saygımla...
lazuşağı
hata vardır mutlaka sizler kadar iyi olmasamda düzeltmeye çalışacağım
saygımla
Değerli arkadaşım, uzun bir aradan sonra yazı bölümüne de katılmana çok sevindim. Aslında sendeki birikim kimsede yoktur. Görüp yaşadıklarını bizlerle paylaşırsan, yaşanmış hikayeleri okumak bizleri mutlu edecektir.
Gariban vatandaş öyle güzel yerlere bakar bakar hayal kurar. ''Ben de bir gün oralara gidebilir miyim.'' diye. Garibanın dilini çok net anlatmışsınız.
Çok da güzel yazmışsın. Anlatım akıcı ve insanı sıkmıyor. Hem de macera romanı gibi sürüklüyor. Buna benzer bir olayı ben de uzun yıllar önce yaşamıştım. Polis beni de yanlış tanık olarak karakola götürmüştü. Karakolda akşamın geç saatlerine kadar beni tutmuşlardı. O zaman kızım daha bebekti. Çok korktuğumu söylersem yalan olmaz. Allah korusun insan bir irtirafa uğrayıp ömrü hapislerde geçebilir. Emeğinizi kutlarım.
Saygımla...
lazuşağı
birikim ve anı çok var elbet'de burda paylaşmak biraz sakıncalı.
yorumunuza teşekkür ederim.