Sevgililer ağlıyor; adı yağmur oluyor…
Yağmur dursun diye bir beklentim yok. Yağsın, bardaktan boşalırcasına yağsın. Kollarını açmış bir sevgili görünsün uzaklarda. Sokak lambaları gıcıklık yapmasın bıraksın geceyi yağmurun aydınlığına. Sel olup akınca yağmur ne olacak diye düşünüyorum, silecek mi geçmişin izlerini, yoksa sel lagarlardan akıp gidince laleler, sümbüller mi bırakacak geçtiği yerlerde...
Annem nasıl da kızardı sokaktan eve cımcılık geldiğimde; oysa ki alt tarafı top oynuyordum ortalıkta... Annem şimdi görse ne der diye düşünmekteyim; yine sırılsıklamım ama bu sefer top koşturmak yok, aşkın yağmurunda ıslanmışım, tepkisi aynı mı olur acaba?
Çocukluğumda yağmur yağdığında, cama burnumu dayadığım zaman aklımdan geçen düşünce ’çıkıp koşturmaktı sağda solda’; şimdi ise ufak bir fark dahil oluyor kalbimden düşüncelerime: ’çıkıp koşturmak karşımdan gelen sevdiğime doğru..’
’’Seni özledim’’ demek yorucu geliyor diye lütfen bulutları kullanmayınız. Sizin yüzünüzden gerçek özlemin gözyaşları karışıp gidiyor yollarda...
Yağmura en çok neden gıcık oluyorum biliyor musunuz? Sevgilimin sokaklarımda bıraktığı izleri silmeye çalışıyor... Peki başarabiliyor mu? Tabi ki de hayır! Çünkü düşen her damlada daha bir netleştiriyor izleri... Güneşin izleri; neymiş bir iki damla silecek.. Hadi oradan sende!
Gök gürültüsüyle irkilen sevgililere tavsiye: üzerinizi sımsıcak gülüşüyle örtün sevgilinizin...
Gökyüzündeki yağmur bulutlarıyla gözlerim arasındaki fark; biri ayaklarıma düşürüyor, diğeri kalbime gözyaşlarını...
Bir bardak doldurdum gökyüzünden yağan şeyden... Tadı ne çok benziyor gözlerinden süzülen şeye..
**************
Aralıksız yağıyordu, evin perdelerini açmıştım sonuna kadar, sokak lambalarının sarı ışığı damlalarla gün batımı ahengi oluşturuyordu sokaklarda. Son sürat bir araba geçiyor sel olup taşan yoldan, kaldırımda ıslattıklarını umursamadan. Bir kedi… Nasılda zıplıyor sağa sola, kafasının üstü tüysek tüysek olmuş ıslanmaktan, hemen atıyor kendisini apartman girişine. Üniversite öğrencisi olduğu belli iki genç hızlıca evlerine doğru ilerliyor başlarına kapşonlarını geçirmiş. Köşeden sevgililer beliriyor, delikanlı ıslanmaktan pek hoşnut değil ama kızımız tüm güven duygusuyla kavramış delikanlının elini, sanki evrene meydan okuyormuş gibi bir hali var ‘yanımda o olduğu sürece vız gelir herşey’. Marketin sahibinin de derdi ayrı tabi ki, o da daha çok ıslanmasın mallar diye telaş içerisinde. Bir ara camın arkasındaki kendimi görüyorum, dışarının karanlığı ayna yapıyor. Dikkatimi çekiyor ıslanmışım, yanaklarımda damlacıklar var. Nasıl oldu ki diye düşünmek saçma geliyor, dışarıya da hiç çıkmadığıma göre. Sonra kazağımın, dudaklarımın, çenemin ıslaklığı… Gözlerim bulut olup yağıyor üzerime. Durduramıyorum gözlerimi, zaten kim durdurabilir ki bulutları. Şimşek gibi çakıyor hıçkırıklarım, gök gibi gürlüyor iç çekişlerim. O duygusallığından ciğerlerimizi paramparça eden Hollywood filmlerinde ki gençler gibi eğiliyorum, kollarımı açıyorum gökyüzüne, bu bir yakarış değil, şükrediş, nasıl yağıyor yağmur yahu, hayır hayır ağlıyorum pardon. Ama ağladığım belli olmasın diye kamufle ediyorum yağmur damlalarıyla. Kalbimin çığlıkları durmaksızın sürüyor; özlüyorum, bekliyorum, deliler gibi seviyorum, aşık olmak yetersiz kalıyor Allah’ım yardım etmelisin, ruh, ruhuma eşim, ruhuna eşim, ruh eşim, ben o’yum, o ben…
Aaa evet, bu o! Gelmiş işte, özlemiş olmalı o da beni, koşturuyor bana doğru. Çok ıslanmış yoksa o da benim gibi, hayır canım neden ağlasın ki. Kazağımın koluyla hemen gözlerimi siliyorum beni böyle görmemeli, yoksa çok kızar bana. Gülüyor… Gülmek ne de çok yakışıyor. Yağmur damlaları çarptıkça yüzüne ışıldıyor yüzü. Bana mı yapıyor o işareti, gel diyor galiba. Hemencecik fırlıyorum, aramızda elli metre var ya da yok. Gülümsemesi daha da bir belirginleşiyor. Aman Allah’ım kenara çekilmeli arkasından gelen arabayı fark etmeli. Hayır, hayır… Başlıyorum koşmaya o hiçbir şeyin farkında değil, benim telaşlı koşuşumu kavuşmaya veriyor olmalı. Araba kornaya basıyor ama duymuyor, kahrolası araba da durmuyor yahu. Vücudumda ki titreme daha da hızlı koşmamı sağlıyor. Üç saniye, evet üç saniye ile yırtıyoruz, çekip alıyorum onu kenara. Yüreğim zonk zonk atıyor. Konuşamıyorum… O ise hiçbir şeyden habersiz sarılıyor bana ve ‘’aşkım neden titriyorsun ki’’ diyor. Sadece sarılıyorum, ağzımdan soluyorum derin derin, ve sonsuz bir sarılış gerçekleştiriyorum.
*********************
Telefonumun mesaj sesiyle uyanıyorum yerimden zıplayarak. Yüzümün solgunluğunu hissediyorum. Telefonu elime alıp bakıyorum ekrana, mesaj ondan gelmiş. Açıp okuyorum ve şöyle diyor mesajda: ‘’Bu sabah senin için açtım gözlerimi…’’
Doğuşan IŞIK
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.