- 956 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
GEÇMİŞTEKİ TAŞLARIM
Anneannem, Mart ayı yaklaştığında paniğe kapılırdı. Ailesinin bazı üyelerini, sene aralıklarıyla, Mart ayında kaybetmişti. Paniğinin sebebi buydu; kendisinin de aynı ayda öleceğini düşünürdü.
1979 yılıydı ve anneannem hastaydı. Aylardan Marttı. Gece, uykusundan, kabuslar görerek uyanıyordu. Yarı uyur haliyle yatağındaki hayali böcekleri kovmaya çalışıyor, bağırarak bizlerden yardım istiyordu. Eve gelen psikolog, bunun ölüm ve mezar korkusu olduğunu söyledi. Hayali böceklerin açıklaması buydu. 1 Mayıs akşamı, saat yirmi sularında, henüz bir aylık olan oğlumu alıp odasına gittim: “ Anneanne, bak kirpikleri birbirine yapışmış. Galiba nazar var. Bir okur musun? “ dedim. Güzel yüzü mutlu bir gülümsemeyle aydınlandı. İncitmekten korkarmış gibi oğlumu, torununun çocuğunu, kucağına aldı. Okudu, üfledi. Ablam hemen fotoğraf makinesini getirip üç neslin görüntüsünü resimledi. Dört saat sonra, gece yarısını biraz geçe, annem odamın kapısını tıklattı: “ Eser, anneanneni kaybettik “ dedi. 1904 doğumlu anneannem 1979 yılının Mayıs ayında, 75 yaşında, aramızdan ayrıldı.
Üç muhteşem kadınımdan birini kaybetmiştim. Elimde kalan, kaybetmeden dört saat önce çekilmiş, fotoğraftı.
Sonrasında anneannemi ve mezar korkusunu çok düşündüm. Aklıma takılan ama ismini koyamadığım bir şeyler vardı. Bir şeyler göründüğü gibi değildi. İç sesim bunu söylüyordu. Oğlumu büyütmek telaşı, ardından doğan kızımın koşturması arasında, düşünmeyi erteledim, öteledim. Otuz yıl kadar…
Geçen otuz yıl içinde hayat rayına oturdu. Çocuklar yollarını çizdiler. Ben büyüdüm. Olaylara bakışım, yaklaşımım, algılamam değişti.
Köklü bir değişimin ve yenilenmenin kavşağında, gideceğim yolu seçimimin ardından, çözüme ulaştıramadığım, akışına bıraktığım, “ sonra “ dediğim, adını koyamadığım şeyleri tekrar ele almaya başladım. “Eğer yenileneceksem, yeni bir hayat kuracaksam; geçmişten gelen hiçbir şeyi yanıma almamalıyım” diye düşündüm.
Geçtiğim yolları tekrar geri döndüm. İşaret olarak bıraktığım çakıl taşlarını toplamaya başladım, birer birer.
Bazı taşlarımı bulamadım. Kendiliklerinden yok olmuşlardı, zamanın içinde. Bir çoğuna ise öyle bir baktım ki; un ufak olup dağıldılar. Bir kısmını da elime alıp konuştum. Sohbetimiz bittiğinde de fırlatıp attım, yolumun dışına. Kimileri de öyle komik gözüktüler ki gözüme. “ Gençlik “ dedim. “ Çocukluk “ dedim. Yürüdüm gittim, kahkahalar eşliğinde.
1979’un Mayıs ayına geldiğimde aradığım taşı buldum. İsmini koyamadığım, anlamını kavrayamadığım o taşı, buldum: Anneannemin taşını.
Şöyle bir döndüm etrafında. Sonra bağdaş kurup, oturdum yanına. “ Hadi “ dedim. “ Anlat bana. Hazırım duyacaklarıma.”
Taş’ım dile geldi:
“ Biliyorsun yaşadığım hayatı. Uzun ve zor bir mücadeleydi. Yorucuydu. Molasızdı. Geçim di, çocuk tu, koca idi derken; geçti, gitti. Ve bir gün baktım ki; her şey bitmek üzere. Yolun sonuna gelmişim. Arkamda; kocaman bir hayat. Hiç benim olmamış. Hayallerim olmamış hiç. Hiç fark etmemişim; koşmaktan yürümeye fırsat bulamadığımı. Fark etmemişim; bir an olsun yüzümde rüzgarı hissetmediğimi, ellerimle yağmuru yakalamadığımı, bedenimin güneşle ısınmadığını. Kahkahalarım, inletmemiş gök kubbeyi. Komşunun oğlu dikkatimi çekmemiş, hiç. Cilveleşmemişim, hiç kimseyle. Sevişmelerim bile yarım yamalakmış.
Ben yaşamamışım…
Mademki beni sakladın bunca yıl ve şimdi anlamaya çalışıyorsun o zaman bir söz ver bana: Yarım yamalak yaşama, hayatı. Yaşayacaksan; dolu dolu yaşa. Tadına vararak, hissederek yaşa. Yaşadığını hissederek yaşa.
Sorunun her ne olursa olsun komik yanını bul, çıkart. Mutlaka vardır. Unutma; komedi ve trajedi aynı şeydir. Farkları; senin nasıl baktığındır.
Çözülmez dediğin derdini bir tiyatro oyununa çevir. Birileri sahnede senin için oynasınlar, sen de seyirci ol, izle. Sorun dediğin şeyin aslında ne kadar basit olduğunu göreceksin.
Biri seni üzdüğü zaman önce kendine dön: Ben de aynı şeyleri yapıyor muyum? Benziyor muyuz? Diye sor kendine. Cevabın seni ne kadar şaşırtacağına inanamayacaksın.
Yaptıklarını yük olarak görme. Onları eğlenceli hale getir.
Sevecen olursan, sevilen olacağını unutma.
Hoşça kal deme zamanın geldiğinde; yaşanmış bir hayat bırak ardında.
Çok yoruldum. Hadi bakalım herkes yoluna: Ben toprakla, sen hayatla kucaklaşmaya…”
Ve taş’ım sustu…
Eser Akpınar
22.10.2010
İzmir
YORUMLAR
Çözülmez dediğin derdini bir tiyatro oyununa çevir. Birileri sahnede senin için oynasınlar, sen de seyirci ol, izle. Sorun dediğin şeyin aslında ne kadar basit olduğunu göreceksin.
Biri seni üzdüğü zaman önce kendine dön: Ben de aynı şeyleri yapıyor muyum? Benziyor muyuz? Diye sor kendine. Cevabın seni ne kadar şaşırtacağına inanamayacaksın.
Sevgili Eser, yazınız çok değerliymiş geç de olsa bulup okumanın hazzını yaşıyorum. Kendi payıma düşeni alıp gidiyorrum.
sevgimle...
Geri dönüş yok.Ama değişecek çok şey var..Artık hayatı tutup çektiğimiz nefesin ne kadar da anlamlı olduğunu hissetmenin tam vakti.Yüzünü yağan yağmura çevirip tek tek düşüşlerini ve aslında sana olan düşülerinde bile seni sevmek olduğunu görmeyi becermek..Eser Hanım yüreğinize bir buse kondurdum...:)Sanırım hissettiniz.Nerdenmi anladım ..Gülümsedinizya.:))
Eser Akpınar
Evet, evet... Ne yapıp etmeli kişisel gelişim konusunda kitap düşünmeliyiz sizinle :) Kendi çapımda gelin güvey olmaya çok meraklıyım Eser Akpınar ismi bahis mevzuu olunca. Hayatı kolaylaştıran ve başarıya götüren yollar bulmakta iyisiniz çünkü. Zevkle okudum yine. Bakış açısınız çok hoş. Tebrik ediyorum. Saygımla...
Eser Akpınar
Teşekkür ediyorum güzel görüşleriniz için. Saygılar, selamlar.
Eser Akpınar
Hoşça kal deme zamanın geldiğinde; yaşanmış bir hayat bırak ardında!
İşte bu söz benim kendime yaşam biçimi edindiğim bir felsefenin başlığı. İnsan ardına dönüp baktığında "keşke şöyle yapsaydım, keşke böyle olsaydı" diyeceğini, "iyiki böyle yapmışım, bak bunu da gerçekleştirmişim" demeli bana göre.
Sizi okumak keyif veriyor..
Tebrikler.
Mustafa Sakarya tarafından 10/23/2010 11:37:13 AM zamanında düzenlenmiştir.
Eser Akpınar
Değer katıyorsunuz, teşekkür ederim. Saygılarımla
Taş’ım dile geldi:
“ Biliyorsun yaşadığım hayatı. Uzun ve zor bir mücadeleydi. Yorucuydu. Molasızdı. Geçim di, çocuk tu, koca idi derken; geçti, gitti. Ve bir gün baktım ki; her şey bitmek üzere. Yolun sonuna gelmişim. Arkamda; kocaman bir hayat. Hiç benim olmamış. Hayallerim olmamış hiç. Hiç fark etmemişim; koşmaktan yürümeye fırsat bulamadığımı. Fark etmemişim; bir an olsun yüzümde rüzgarı hissetmediğimi, ellerimle yağmuru yakalamadığımı, bedenimin güneşle ısınmadığını. Kahkahalarım, inletmemiş gök kubbeyi. Komşunun oğlu dikkatimi çekmemiş, hiç. Cilveleşmemişim, hiç kimseyle. Sevişmelerim bile yarım yamalakmış.
Ben yaşamamışım…
---------------------------------------------------------
Çok ama çok hoş bir yazı okudum.
Yukardaki paragraf yazının içinde kaybetti beni. Final cümleleri de ilginçti.
Siz yapabildiniz mi dediklerinizi?
Sevgiler.
Eser Akpınar
Önce biz kabul etmeliyiz, inanmalıyız ki; söylemlerimiz inandırıcı, ikna edici hatta olabilirse yol gösterici olsun.
Çok teşekkür ediyorum. Sevgiler, selamlar.
Yaşadıklarımızın her zaman güzel yanları da vardır.
Hissederek okuduğum bir yazı, önce anneannenize rahmet diliyorum.
Hayatımız çok değerli, önce onun kıymetini bilelim.Vara yoka üzülerek kendimize zindan etmek hiç bir şey katmıyor bizlere.
Yaşadığımız her anı keyifli yapabiliriz istersek.
Güneşi görerek mutlu oluyorsam, gördüğüme şükrederek, hastanelerdeki hastaları gördüğümde, sağlığımıza sevinerek, bir kuşun cıvıltısıyla, bir denizin çırpıntısıyla mutlu olabiliyorsak yaşama sevincimiz hala var demektir.
Sevgili Eser, yazınız çok şey hatırlattı, teşekkürler, sevgiler.
Eser Akpınar
Teşekkür ediyorum Handan Hanım. Sevgiler, selamlar.
Yarım yamalak yaşama, hayatı. Yaşayacaksan; dolu dolu yaşa. Tadına vararak, hissederek yaşa. Yaşadığını hissederek yaşa.
Evet ne yasayacaksa insan yogun yasamali icten, derdini bile.Yogun yasayan herseyi daha iyi gözlemleyebiliyor.Tam derinine bakabiliyor, o yüzden birseyleri beyninde yerli yerinde yerlestirebiliyor.Bazi seylerin nedenlerini acikca görüyor ve birseyi tüm gercekligi ile hic inkarsiz kabulleniyor insan.Cözümler de burada gizli zaten.Ruhta cözümsüz olan hersey insanin güzellige giden tüm yollarini kapatir.
Yaptıklarını yük olarak görme. Onları eğlenceli hale getir.
Evet zaten yaptiklarimiz kendi secimimiz cogu zaman.
Yüreginize saglik cok cok güzeldi cok seyler var bu yazinizda cok yönlü bir yazi.
Sevgilerimle
hicbitmez tarafından 10/23/2010 2:12:58 AM zamanında düzenlenmiştir.
Eser Akpınar
Çok teşekkür ediyorum Serpil Hanım. Selam ve sevgiler.
Eser Akpınar
SNIRIM BU TAŞLARDAN HEPİMİZİN EDİNMESİ GEREK. çOK GÜZEL BİR YAZIYDI SEVGİLİ eSER hANIMCIĞIM. ÇOK ŞEY DÜŞÜNDÜRDÜ BANA. TEBRİK EDİYOR VE SEVGİLERİMİ GÖNDERİYORUM SİZE.
Eser Akpınar
Sorunun her ne olursa olsun komik yanını bul, çıkart. Mutlaka vardır. Unutma; komedi ve trajedi aynı şeydir. Farkları; senin nasıl baktığındır.
Harika! Bence de yaşamın komik yanlarını bulmakta fayda var.Yani hayata çalım atacaksın.Yoksa ofsayitten gol yemek çok kolay olacaktır.
Eser hanım,yazılarını okumadan yatmıyorum.
Sevgilerimle.