- 951 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
ÇAĞDAŞ YOBAZLAR SAHNEDE
Türban: Öncelikle Fransız kökenli olan bu kelimenin, hanımlarımızın kullandığı “örtü” kelimesinin yerine bilinçli olarak ve sinsice sokulduğunu biliyoruz. Her konuda batıyı taklit ederek modernleşitiğimiz iddiasıyla, örtümüzün adını da “türban” yaparak sözde medeniyete uyduk. Örtüyü inancın bir parçası olma kimliğinden çıkarıp, siyasal bir simge haline dönüştürmek ne de kolaydır. Bağlanış şekli nasıl olursa olsun, Müslüman hanımın kullandığı örtüsü hangi siyasal oluşumun simgesidir? Hani siyasal oluşumun tüzüğünde kayda alınmıştır?
Bu gün “türbana” iktidarda olan bir partinin bayraklaştırdığı “simge” gözüyle bakan bu dar görüşlü zihniyet, aslında yaptıkları kelime oyunları ile önce kendilerini kandırmaktalar. Sanırım bu kandırmaca kendilerine azami tatmin duygusu sağlıyor olmalı ki bu çarpık düşünceleri ile bütün bir ülkeyi kaosa götürmekten de çekinmiyorlar. Özünde İslam’ın ve Müslüman bir hanımın inancı gereği başını istediği gibi örtme arzusunun karşısında olan bu zihniyet, hangi demokrasi anlayışına dayanarak bu çağdışı dayatmalarında ısrar etmektedir?
Dünyanın hangi ülkesinin insanları mensubu oldukları dinin kurallarının karşısına geçer ve muhalefet eder? Halkının yüzde doksanı “Müslüman’ım” ifadesini çok rahat bir şekilde kullanan ülkemde bir kısım zümre, yine hem “Müslüman’ım” diyecek hem de o dinin gereği olarak yapılması gereken bazı davranışları değişik ön yargı, kin ve nefret istikametinde inkâr edebilecek. Ayrıca bu çağdaşlık ve modernlik savunucuları, başörtüsü serbestliğini savunanlara da “Türk kadınına Arap kıyafetini dayatamaya çalışıyorsunuz” şeklinde feveran edecekler. Bu ne büyük bir tezattır. Bu fetvaları veren insanlar ya çok cahil ya da çok uyanık olmalılar ki halkımızın gözünün içine baka baka zındıklık yapabiliyorlar…
Eğer kişi inancı gereği örtünüyorsa ister sarma yapar, ister dolama. İster ziynetini göstermeyecek şekilde çene altından bağlar, ister iğneler. Başörtüsü İran’daki gibi, Malezya’daki gibi uygulanırsa, örtünen kadının başından bir kaç tane tel görünürse bu sorunun çözümüne güya destek vereceklerini beyan eden anamuhalefet partisinin derin yetkilileri düştükleri komik durumun farkındalar mı acaba. “Ahmağın fetvası kendini yorar” der, hükema.
Ne kadar komik bir durumdayız kimse farkında değil mi? Sadece bu ütopik düşünceye destek verenlere. Onlar her zamanki gibi acemi kurnazlıkları ile kelime oyunlarına devam etsinler ama lütfen Müslüman hanımın örtüsünden uzak dursunlar… Onların inanç özgürlüklerini kısıtlamasınlar ve boğmasınlar. İronik düşünce tarzlarıyla “Kadına özgürlük” diye diye onları mahzun ve mazlum etmesinler.
Kadının örtünmesi bireysel özgürleşmesi önünde en büyük engelmiş, öyle mi? Örtünmeyi kadına yönelik baskı ifadesi olarak kullanan siz aydınlara sormak lazım; Örtünen hanımın bırakın okuma hakkını, çalışma hakkını, kamusal alanlarda bulunabilme hakkını elinden alarak mı onu özgürlüğe davet ediyorsunuz. Ayrıca bu marjinal aydınlara tekrar soruyorum: Özgürleşmek adına, baskıdan kurtarmak için mücadele adına, kadını soymak ne derece onur vericidir? Gün be gün soyulan kadın mıdır özgür kadın? Neyin özgürlüğüdür bu, “türban’ diye diye şiir yazan, ahkâm kesen Beyler! Kadının her bir kıymetinin dirhem dirhem pazarlanıp satışının özgürlüğü müdür sizce?
Müslüman kadının inancının simgesi olan örtüsüne edepsizce dil uzatırken “laiklik elden gidiyor” diyenlerin, Ortaçağda “din elden gidiyor” diyen kilise papazlarından ne farkları var? Açıkçası ben bir fark göremiyorum. Eminim ki sağduyu ile ve art niyetsiz olarak ekranlarda kendilerini izleseler onlarda da fark göremeyecekler.
Ebu Cehil devrinin milenyum uzantısı çağdaş! zihniyet laiklik duvarını önümüze çekerek güya irtica ile mücadele adı altında islamı ve inananları köşeye sıkıştırma niyetinde ve gayretindeler. Amerika’daki beyaz-siyah ayırımının yaşandığı ve yaşatıldığı yılları tekrar esefle hatırlıyoruz.
Örtü ve örtünme düşmanlığı yapanlar biraz mert olsalardı da gerçek düşmanlıklarının islam düşmanlığı olduğunu adam gibi söyleselerdi keşke. Lafı laikliğe, ilke ve devrimlere dayandırarak, beşeri ideolojilerin arkasına sığınarak kendi din düşmanlıklarına Mustafa Kemal’i referans göstererek kılıf aramasalar daha onurlu olurdu.
Çağın hastalığı bu belki de, İnanç olarak müslüman bir aileye, müslüman bir topluma mensup olduğu halde dinsiz bir hayatın peşinden gitmek, hrıstiyanların dinine ve hayatına özentiyle kendi ait olduğu değerler külliyatına düşman olmak.
Örtü yasaklayıcılarının, ikna odalarının mimarının ve bunu en sevimsiz halleriyle savunan aydın! güruhun kendi aile ve akrabalarının dahi kahir ekseriyeti başörtülülerden oluşmakta, dedeleri nineleri, hala, teyzeleri içinde de mutlaka islama yürekten bağlanan ve hayatında yaşamaya çalışanlar çoğunluktadır.
Referandum sonrası başörtüsü sorununu biz çözeriz diyerek gündeme gelen, “siz çözüm için gerekli çalışmayı başlatın biz arkanızdan vagon olmaya hazırız” dendiğinde de hemen kıvırmaya başlayan ana muhalefetin asıl gayesinin yasakların çerçevesini genişletmek ve hükümeti sinsi bir manevrayla daha kapsamlı yasaklar zincirine sürüklemek olduğu hemen görüldü. Hükümetin geçmişte 411 oyla düştüğü durum bu gün başka bir çirkin tuzak olarak projelendirilmek ve uygulanmak isteniyor.
Laiklik, cumhuriyet, vs elden gidiyor diye feryad edenlerin asıl derdi ise kendi koltukları, sorgulanamaz, yargılanamaz ve eleştirilemez derecede tutundukları dünyalık makamlarıdır. Gerisi ipe un sermek.
Gazi Hüseyin KILBAŞ
YORUMLAR
Kadını örtünmesi konusundaki duygularınızı çok güzel ifade etmişsiniz . Kadının örtünmesi en çok kadına huzur verir . Çünkü çıplaklık gençlerde şehveti , yaşlılarda ise nefreti davet eder.
Laikliğe gelince bizde din ve inanç düşmanlığı olarak uygulanmaktadır . Memleketimizde bacakları açmak serbest . saçı kapamak yasaktır . Namaz kıldırma memurları olan imamlar devlet kontrolundadır ve laik devletten maaş almaktadırlar . Ben 70 yaşına merdiven dayamış emekli bir subayım . Ömrüm boyunca örtünmeyi teşvik eden bir din görevlisine rastlamadım .
Devrimbaz yobazlar bu cesareti kimden almaktadır ? Tabii ki müslümanların cehalet ve çaresiz oluşlarından ..Bu çarktan kurtulmak zaman ister. Şuurlu müslümanlar ister .
Sivas kongresinde bir gece Mazhar Müfid'in eline " sakla bunu çocuk ! " diyerek verilen pusulanın ilk maddesinde " cumhuriyet kurulacaktır " yazarken 4 ncü maddede " tesettür kaldırılacaktır " yazıyordu .
En çok da neye gülüyorum biliyor musunuz? Başörtüsüne model aramalarına...Ne aptalca bir zihniyet...Laiklikmiş...Sanki herkes laik olmak zorundaymış gibi...Devletler laik olabilir. Ama insanın laikliği demek hiç bir dine mensup olmamak demektir. Gülüyorum bu insanlara sadece...
tEBRİK EDİYORUM. 10 numara