YORUMLAR
''...Korku, çağımızın başat belâlarından. Modernitenin, para-tanrıcı teknolojik koşullanmalarının, konformist hayatlarımızın bizlere saniye saniye pompaladığı bir karabelâ. Ayçiçek, bu olguyu çarpıcı bir dille somutluyor. İdeolojik anlamda "Batıcı" değil; ama, felsefi-kültürel bağlamda "Batılı" bir şairle yüz yüzeyiz. Doğulu olmanın sağladığı ruhsal avantajlara da bilinçle yaslanan; dahası bu iki gerçekliği, birbirinin tamamlayıcısı olarak kavrayan bir "zihinsel genişlik"tir, sözkonusu olan.''
"Kaç Leyla ederdi toplasam
sevda yoluna bıraktıklarım"
(UYGAR TOPLUMLAR ŞAİRLERİYLE VE ŞİİRLERİYLE UZLAŞMIŞ TOPLUMLARDIR...)
Sanatın yüreğinde bir çocuk vardır. O çocuk dışarıdaki yetişkinle sürekli kavga eder ve birbirlerine bir şeyler öğretirler.Sanatın yüreğindeki çocuk, sevgiyi, erdemliliği ve estetiğin büyüsünü sever. Yetişkinin dünyası ise çoğu kez zalimdir; estetiği de, duyguları da boğar ve oyunu hep kuralına göre oynar...Sanatın yüreğindeki çocuk uçarıdır ve kural tanımaz; yetişkini anlar ve onun ruhunu yitiren evrenine ağlar...
Siyasi otoriteler de sanata ve sanatçının yüreğindeki çocuğa hep zalim ve pervasız davranmışlardır; bunun örnekleri sayısızdır. Victor Jara’nın gitar çalan parmaklarının kesilmesinden, Lorca’nın İspanya iç savaşında kurşuna dizilmesine, Nazilerin Brecht’in kitaplarını meydanlarda yakmasından, Pir Sultan’ın infazı ve Nâzım’ Hikmet’ ın mapusluğu ve sürgünlüğüne, kadar...
Ve hiçbir yere bağımlı değildir şair, yazar, sanatçı/Bir ideolojinin yazarı, sanatçısı olmaz olamaz.
Çünkü, şairler, yazarlar ideolojiler üstüdür.
Bir dizenin bir insanı hayata sevk edeceğine hala inanıyorum. Hele sizin gibi dünyaya geniş bir perspektiften bakanlar oldukça...
(Böylesi önemli bir konuyu-böyle doğru bir platform'a taşımış olmanızdan ötrü çok teşekkür ederim ve saygılarımı sunarım...)
O kadar yalnızlaştılıyor ki insan, bütün derdinin sadece kendi özlüğü olduğunu sanıyor ve kendini bir anlatıcı olarak konumlandırdığında, ilk ağzından çıkacağı vurgular kendisinin ne kadar acı çektiği, sevdiği, yanıldığı, başardığı veya umudu üzerine oluyor. Kendinin dışında anlatacakları olanları önemsemek gerekiyor, şiirin bu kadar bireye indirgendiği şu dönemlerde.
Öyle ya? Eskiler önce başkaları için, sonra torunları için iyi niyet temenni ederdi. Güzeldi.
Ayçiçek, içine kapanıyor yer yer, küsüyor. Şair küsmesi başka bir şey. Kendini kanatır en çok. Sevdiceğine iki dokunaklı sözü vardır olsa olsa; başka silâh tanımaz ki. Tıpkı şurda olduğu gibi:
"Paslanmış çan ses verdi de
sen vermedin çançiçeğim"
(Sevdamı Vurdum Sırtıma, s. 68)
Şair, toplumsal-tarihsel bilincin de ışıldağıdır. Dünyanın neresinde bir kıymık şer, şiddet varsa, oraya püskürtür sesini:
Usta şairi kutluyorum çok güzel anlatmış anlatmak istediklerini .Anlayana sivri sinegin çaldığı saz anlamayana davul zurnada çalsanız az......
Şairin sevdasını anladı, çektiği ızdırapa dayanamadı, çan çın çın ses verdi. Ey sevgili senden bir ses dahi çıkmadı ,sevmedinmi ?
Yoksa kalbin bukadar katımıydı? Senden bir ses gelmeyince sevdamı vurdum sırtıma. Kaderime her şeye küstüm, çekildim gittim inime . Nekadar güzel anlatım . Bu yol gösterici ve aydınlatıcı yazınızdan dolayı sizi kutluyorum efendim. Teşekkürler..... Selamlar Saygılar...
emine erdem tarafından 10/23/2010 2:48:47 PM zamanında düzenlenmiştir.
Öncelikle su kismi cok daha fazla etkiledi beni:
"Ayçiçek, içine kapanıyor yer yer, küsüyor. Şair küsmesi başka bir şey. Kendini kanatır en çok. Sevdiceğine iki dokunaklı sözü vardır olsa olsa; başka silâh tanımaz ki. Tıpkı şurda olduğu gibi:
"Paslanmış çan ses verdi de
sen vermedin çançiçeğim"
Eyvallah.
Yapilan analiz ve günümüze dair gözlemler..Ne kadar siir yazarim asikar ama yolun basina bile gelmedigimi anliyorum yaziya her göz atisimda, her satirinda.
OKunmasi gerekenler okunsun, deger bulsun diyorum..
Bilgilendiren ve ufku acan yaziyi yazan kalemi kutluyorum
Saygilarimla
Muthiş etkilendim ve bu yazı sayesinde çok bilgilendim. Sadece anlatılan değil bir de anlatanın o güzel şiir bakışı v e yorumu da harikaydı.
Bu yazıyı alıyor ve seçtiklerime ekliyorum müsadenizle...
Selam ve saygılarımı sunuyorum.
"Dalganın denize yararı neyse
odur göçün insanlığa yararı
Kalkar gelir uzaklardan
kumlara serin bir öpücük
dokunur kıyıya
ve ardında
bir avuç köpük "
(Haziran-91-Side)
Teşekkürler
"Kavrulayım yanayım
kurak olayım
yorgun gelen yolcuya
durak olayım"
Müthiş... Müthiş bir beyin fırtınası. Dörtlüleri yak. :))
"Dedem
türküler getirmiş erkek sesiyle
ninemse
bir çeyiz sandığı mani
-bu yüzden naftalin kokar Trakya manileri-"
(Muhacir İşi, s. 21)
Bu ise toprak kokuyor. Anadolu işi...
"Ben halka bakınca sırça kirpikli gelinler huylanır." Şairler siyesetçi olsaydı diye düşündüm bir an. Dünya daha güzel olurdu...
"Pırıl pırıl bıçaklar çekip çıkardılar uyluk kemiklerinden." Aşk acısı kuyruk kemiğine vurmamış, durmamış demek ki...
"Saçların hangi ülkenin ırmaklarında ıslanır/İkindi gölgesi oralarda da uzun mu/Oralarda da seven horlanır/Sevilen vurulur mu"
Sevilenin tarihi görevidir bu dizeler yazılsın diye, vurulmak. :))
"Paslanmış çan ses verdi de
sen vermedin çançiçeğim"
(Sevdamı Vurdum Sırtıma, s. 68)
Karşıdakinin yüreği pas tutumuşsa, Emperyalizmin kolası bile açamaz ki pasını; ses versin.
Arkadaşların da vurguladığı gibi harika, okunası bir analiz.
Diğer yandan da efkarlandım dersem de yalan olmaz. Hayatın keşmekeşi şiire zaman bırakmıyor. Demlenmesine izin vermiyor en azından. Şiir yazabilmek için örümcekten daha hızlı çalışan ve üreten, ve her şeyi merak eden boş çocuk beyni olması gerekiyor. Oysa beyinlerimizi oksit yağmuruna tutan piç zaman, küflenmesi için elinden geleni yapıyor. Başımızdaki dahilerin en son keşiflerinden biri mesela, otistik çocuklara din dersi...
Neyse... Ben çok uzattım. Uzatınca da saçmalamaya başlıyorum. Üstüne yorgunlukta karargah kurunca işleyen demir ışıldamaz oluyor. Beyin loblarınıza sağlık.
Ayrıntıda Gezinmek tarafından 10/23/2010 2:24:38 AM zamanında düzenlenmiştir.
Eleştiri bölümü devreye girdiğinde sanıyorum çok daha düzenli hale gelecek şiir, nesir ya da kitap eleştirileri. Yazılarınızı eklerken seçilen yazı renginin okuru yormayacak şekilde seçilmesi konusunda hassasiyet göstermenizi isterdim. Eskisi kadar iyi göremiyoruz artık, yaşımız ilerliyor. Bu nevi çalışmalardaki doğru ve düzgün cümle seçimleri ve eleştirinin nasıl olması gerektiği ile ilgili küçük ipuçları edinilebileceğine inanıyorum. Saygımla...