- 409 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Tevbe Edip Bağışlanma İstemeyecekler mi?
Yine de Allah’a tevbe edip bağışlanma istemeyecekler mi? Oysa Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (Maide Suresi, 74)
İnsanların hatasızlık arayışı içinde olması yanlıştır; her insan hata yapabilir, günah işleyebilir. İnsan gaflet sonucu unutarak ya da yanılarak hata yapmaya yatkın yaratılıştadır. Yüce Allah, insanın imtihan gereği olan bu zayıflığını, “Allah, sizi bir za’ftan yarattı...” (Rum Suresi, 54) ayetiyle haber verir. Bu zaaflarının ve acizliklerinin farkında olan insan, hataları nedeniyle Allah’a sığınır, bir daha o günahı işlememek için Allah’a söz verir ve bunun için O’ndan yardım diler. Tevbe ‘dönmek’tir; kesin bir kararlılıkla günahtan dönmek, hatadan pişmanlık duyup vazgeçmektir.
Kişi işlediği günah için tevbe edebilir, ardından gaflete kapılıp aynı günahı tekrar işleyebilir. Ancak Yüce Allah’ın rahmeti sonsuzdur. Bu kucaklayıcı rahmeti nedeniyle defalarca tevbesini bozmuş da olsa, insan gerçekten nasuh/kesin bir tevbe ile Rabb’ine sığınabilir.
Kur’an ayetlerinden anlaşıldığı gibi insanın ahirette Rabb’i huzurunda yapayalnız sorgulanırken, dünyada yapıp ettikleri nedeniyle pişmanlık yaşamaması için yapması gerekenlerden biri günaha girmekten şiddetle kaçınmasıdır. Ancak Allah, sonsuz merhametiyle, “salih amellerde bulunan kullarının kötülüklerini örteceğini” bildirir.
"... Kim Allah’a iman edip salih bir amelde bulunursa (Allah) onun kötülüklerini örter... " (Tegabun Suresi, 9)
Yalnızca Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için yapılan her eylem salih bir ameldir. Kur’an ahlakını insanlara anlatmak, tevekkülsüz birine kaderi hatırlatmak, dedikodu yapanı uyarmak güzel söz söylemek, insanlara ölümü ve ahireti hatırlatmak, kötülüğü iyilikle uzaklaştırmak gibi her davranış Allah’ın rızası hedeflenerek yapıldığında salih birer amel olur.
Kullarını en iyi bilen, sonsuz şefkat sahibi olan Rabb’imiz, salih amellerde bulunan müminler için bu konuda da bir kolaylık yaratır. Bu samimi kullarını kolay bir hesap ile sorguya çekeceğini bildirir:
"Artık kimin kitabı sağ yanından verilirse, o, kolay bir hesap (sorgu) ile sorguya çekilecek ve kendi yakınlarına sevinç içinde dönmüş olacaktır." (İnşikak Suresi, 7-9)
Allah’ın kulları üzerindeki rahmeti, inkar edenlere çeşitli şekillerde yapılan çağrılarda da görülür. İman etmemek için direniyor dahi olsalar Allah, elçileriyle ve Katından indirdiği kitaplarıyla onları sürekli doğru yola çağırır. Elçilerin tebliğine uymayan kavimleri "belki düşünürler" diye çeşitli sıkıntı ve zorluklarla imtihan eder. Dünya hayatında “azap, sıkıntı, kuraklık, ürün kıtlığı" olarak bilinen zorluklar gerçekte, Allah’ın doğru yolu bulamamış kullarına olan merhametinin tecellileridir. Dünya hayatında hidayeti bulabilmeleri ve ahiretteki sonsuz azaptan kurtulabilmeleri için onlara sunulmuş fırsatlardır; birçok Kur’an ayetinde de bildirildiği gibi hepsi Allah’ın birer lütfudur.
Andolsun, Biz de Firavun aile (çevre)sini belki öğüt alıp düşünürler diye yıllar yılı kuraklığa ve ürün kıtlığına uğrattık. (Araf Suresi, 130)
Andolsun, Biz onlara belki (inkarcılıktan) dönerler diye o büyük (uhrevi) azaptan önce, yakın (dünyevi) azaptan da taddıracağız. (Secde Suresi, 21)
Allah’ın günahları bağışlayan ve tevbeleri kabul eden olması, insanların cezalarını ertelemesi ve onlara yaşamları boyunca her an yeni fırsatlar tanıması, çok büyük rahmettir. Eğer insanlar günahları nedeniyle hemen cezalandırılsalardı, Kur’an’ın da haber verdiği gibi yeryüzünde canlı hiçbir varlık kalmazdı.
Eğer Allah, insanları zulümleri nedeniyle sorguya çekecek olsaydı, onun üstünde (yeryüzünde) canlılardan hiçbir şey bırakmazdı; ancak onları adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Onların ecelleri gelince ne bir saat ertelenebilir ne de öne alınabilirler. (Nahl Suresi, 61)
Allah merhamet edenlerin en merhametlisidir ve tevbe etmemiz gerekiyorsa, karşımıza bir olay çıkarır ve tevbe ederiz. Allah ne yaptırmak isterse, ona uygun bir şey çıkarır karşımıza; tümü Allah’ın rahmetindendir, böylelikle arınırız.
Nefsimizin bencil ve haris duygularından sıyrılmalı, tutkularımızdan arınmalıyız. Hatamız olmuşsa, geç olmadan hemen tevbe etmeliyiz. Kolumuzda kesik varsa, yara bandına bakmak yerine, hemen yaraya yapıştırmalıyız.
Fuat Türker, Sivil Düşünce.com