SAĞLIKLI BİR ÜLKENİN ŞİFRESİ ;
Pek çok araştırmacı okuma yazma bilme oranının direkt olarak insan için hayatî önem taşıdığını öne sürer. Bu iddiayı savunanlara göre, köle pazarlarında okuma yazma bilenlerin daha pahalıya satılması, Hindistan da 1960’da yapılan eğitim reformunun ardından anne-bebek ölüm oranlarının hızla düşüş göstermesi bunun en açık kanıtıdır.
Okuryazarlık geçmişte halkı sınıflandırmak ,kolayca yönetmek için kullanılmış ve Amerika da oy kullanma hakkına sahip olabilmek için okur yazarlık şart koşulmuş.
Yeni harflerin kabulü ile Türkiye Cumhuriyetinde %0’dan başlayan okuryazarlık oranı hızla artmış ve hâlâ artmaktadır. Türkiye de 2005 yılı itibarı ile okuryazarlık oranı %88.3’tür Ülke geneldin de düzenlenen pek çok kampanya, belediye kurslarının açılması, kırsal kesimde kızların okula gönderme çalışmaları sayesinde bu oran her geçen yıl artığı düşünülmektedir.
Fakat biz Türkler,okumaktan çok kulaktan duyma haberlerle hayatımızı idame ettirmeye çalışıyoruz o yüzdendir ki bir konuda tam bir bilgimiz olmuyor.
Okumak sabır ister sabır da sevgi ister çoğumuz okumayı zaman kaybı olarak görür, okumak sabır ister. Demek ki okumayı sevmiyoruz ! Okumadığımız içinde Türkçemize hakim olamıyoruz.Yabancı sözcüklerle Türkçemizi süslemeye çalışıyoruz.
Çok okuyan bir toplum olsaydık ne kadar güzel bir lisana sahip olduğumuzu anlar, bilimde, sanatta öncü ,taklitçi değil,taklit edilen olurduk.
Okuyan bir toplum olsaydık, kendimizi daha iyi ifade edebilir, yaşayan her varlığın ne kadar değerli olduğunu bilir hoyratça yaşamları kullanmaya kalkmazdık
Okuyan bir toplum olsaydık, felaketlere karşı tedbirli olur önlemler alırdık…
“Bir ülkede okumaya karşı istek artmadıkça ,gaflet ve bundan doğacak felaket azalamaz.”der Benjamin Franklin
Okumak insana öyle ufuklar açar ki bilmediğin ülkeleri ,hiçbir zaman tanışamayacağınız insanların yaşamlarına şahitlik eder ve kimi zaman hayatta dair deneyimler kazanırsınız.Bir Kelime,bir cümle beklide hayatınızın anlamını ve değer yargılarınızı değiştirebilir başka bir gözle yaşama ve sevdiklerinize bakabilirsiniz.
İlk okumaya başladığımızda büyük heyecan yaşamışızdır.Yeni okuma yazma öğrenen çocuklarda da aynı heyecanı görürüm.Aile ve öğretmen çocuğun okuma yazma heyecanını daha eğlenceli hale getirirse çocuklar hiçbir zaman bu heyecanı kaybetmez.Günümüzde teknolojinin hayatımıza dahil ettiği ve vazgeçilmezler arasına giren bilgisayar ve internet okumayı öğrenen çocuklarında araştırmacı ruhunu perçinleyebilir…Bir çocuk ne kadar çok okumayı severse o kadar da yaşamın kontrollünü elinde tutar ve araştırmacı ruhlu olabilir.Okuduğu her bilgiyi ister istemez hayatında uygular ve çoğu zaman karşılaştığı olaylara karşı okuduğu bilgileri kullanır…
Bunun en güzel örneklerinden biride Cemal Granada’ nın ,Atatürk’le Vasıf Çınar arasında geçen bir konuşmaya şahit olması; O’ndaki okuma alışkanlığının çocuk yaşlarda oluştuğunu belirtir.Atatürk’ün elinden boş zamanlarında tarihle ilgili kitapların düşmediğini hatırlarım.der Cemal Granada ve anlatmaya devam eder :
Bir gün yine Atatürk, tarihle ilgili kalın bir kitap okuyordu. Öylesine dalmıştı ki, çevresini görecek hali yoktu. Bir sürü yurt meselesi dururken devlet başkanının kendini tarihe vermesi, Vasıf Çınar’ın biraz canını sıkmış olmalı ki, Atatürk’e şöyle dediğini duydum;
- Paşam!.. Tarihle uğraşıp kafanı yorma... 19 Mayıs’ta kitap okuyarak mı Samsun’a çıktın? Atatürk, Vasıf Çınar’ın bu çok samimi yakınmasına gülümseyerek şöyle karşılık verdi:
-Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydım, bu yaptıklarımın hiç birisini yapamazdım.’
demiş…
Demek ki Okuma alışkanlığının çocukken kazandırılması bir ülkenin geleceğini fazlasıyla etkilemiş oluyor…
Sağlıklı Kendine Güvenen, Gelişmiş bir ülkenin şifresini çocuklarımızı okumaya teşvik ederek ve okuyarak çözebiliriz…
Dilek AKINCILAR
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.